Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YAŞAR ÖZAY

Eğitimde hedef tutmuyor

Uzun bir tatil sonrası eğitim dönemi start alıyor. Böylece eğitim sorunları yine gündemde. Yeni eğitim yılında aileler çocuklarını iyi bir okula yazdırmanın mücadelesini verirken, Milli Eğitim Bakanlığı öğretmen açığını kapatmak için öğretmen alımları yapıyor. Okullar yeni öğretim yılına en iyi şekilde girmek için hazırlıklarını tamamlıyor. Okul aile birlikleri okulların eksiklerini gidermek için velilerin peşinde bağış toplama stratejisi geliştiriyor. Vakıf üniversitelerinin açık kalan kontenjanlarını ikinci kayıt döneminde doldurmak için YÖK'ten yeni bir kayıt talepleri var. Devlet üniversiteleri artırılan kontenjanlar yüzünden, öğretim üyesi açıklarının artmasından yakınıyor. Üniversite sınavında başarılı olan öğrenci kalacak yer peşinde. Özel okullar boş kalan kontenjanlarının doldurulması için, hükümetin hizmet satın alması gerektiğini, yoksa kapılarına kilit vurmalarının yakın olduğunu haykırıyor.
Bu sorunları uzatmak mümkün. Ama bir gerçek var. Bütün bu sorunlar bizim gibi ülkelerde ortaya çıkıyor. Milli Eğitim Bakanlığı öğretmen açığının 80 bin olduğunu açıklıyor. Sendikalar bu rakamın 150 bin olduğunu ifade ediyor. Öğretmenler öğretmen alımlarında meslek dışı soruların yöneltilmesinden yakınıyor. Okul yöneticileri, yetkililerin okulun temizliğinden, yakıtına kadar her tür sorunun giderilmesini kendilerinden istediğini belirtiyor, ama bununla birlikte bu işlerin yapılması için velilerden bağış alınmasını yasaklamalarına akıl erdiremiyor. Vakıf üniversiteleri YÖK'ten kontenjan artışı istiyor, boş kontenjanları için kara kara düşünüyorlar. Devlet üniversiteleri kontenjan artışı istemezken YÖK kontenjanlarını artırıyor. Bu olumsuzluklar sistemli bir eğitim politikası olmaması ve öğrencilere gerekli becerileri kazandırmayan bir eğitim sistemine sahip olmaktan kaynaklanıyor... Bireysel başarılarıyla hep övündük. Nedense sistemli bir başarı yakalayamadık. Uluslararası arenada hep geride kaldık.

Sorunları çözemiyoruz
Üç yılda bir Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü tarafından üye ve ortak ülkelerde uygulanan PISA testinde Türkiye'nin aldığı sonuçlar, çocuklarımızın başarı durumu hakkında hiç de iç açıcı bir tablo sunmuyor. En son 2006'da gerçekleştirilen PISA testinin sonuçlarına göre, Türkiye 30 OECD ülkesi arasında 29'uncu olabildi, OECD ülkelerinin ortalaması 500 iken Türkiye 424 puan alabildi. PISA testi, her ülkede 15 yaşındaki öğrencilere okuma, matematik okuryazarlığı ve fen okuryazarlığı alanlarında uygulanan bir sınav. Bu sınavda, öğrencilerin ne kadar bilgi sahibi olduğu değil, edindikleri bilgi ve becerileri günümüz toplumunda karşılarına çıkabilecek durumlarda nasıl kullanabildikleri ölçülüyor. Dolayısıyla bilgi yerine yaşam becerileri ölçülüyor. Ancak Türkiye'deki öğrencilerin bu alanda eksik olduğu açıkça ortaya çıkıyor: 2006'da öğrencilerimizin yüzde 47'si fen alanında, yüzde 52'si de matematik alanında temel yeterlilik düzeyinin altında kaldı. Örneğin matematik alanında öğrencilerin doğrudan çıkarım yapması ve dört işlemi başarıyla uygulaması temel yeterlilik düzeyine erişmek için yeterli. Ancak Türkiye'deki öğrencilerin yarısından fazlası bunu başaramadı. PISA testi açıkça gösteriyor ki Türkiye'de eğitim sisteminin temel sorunlarından biri, öğrencilere günlük hayatta karşılarına çıkabilecek sorunları çözmeleri için gerekli bilgi ve becerilerin kazandırılamaması.
Temel bir insan hakkı olan eğitimin ana işlevi, ihtiyaçları ve istekleri doğrultusunda karar alabilen ve bunları uygulayabilen bireyler yetiştirmek olmalı. Sorunları günlük ve tek tek ele aldığımızda gelişen dünyanın hızına yetişmemiz imkânsız.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA