Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AYŞE ÖZYILMAZEL

Yuh2'ya gidemeyenler

İşte hizmet!
Nasılsa gazete köşelerinde bolca konsere gidenlerin maceralarını okuyacaksınız.
Methiyeler düzecekler, organizasyonu eleştirecekler, 'Atatürk Olimpiyat Stadı' yolunu yerden yere vuracaklar, tuvaletlerden yakınacaklar, Bono'yu ya ayakta alkışlayacaklar ya da 'Bono İstanbul'da hallerine laf çakacaklar.
Hemen aç parantez; Ey güzel Allah'ım yurdumuza gelen bir yabancının da tepesinde dansöz oynarken fotoğrafı olmasın! Kimin kanunudur bu? Kapa parantez.
Neyse, yani konsere gidenler konuşacaklar da konuşacaklar.
Ya gidemeyenler?
Misal bendeniz yazarınız.
Peşin peşin çiziktiriyorum, hiç de gocunmuyorum; ben bir U2 hayranı değilim. Hal böyleyken, konseri duyduğumdan beri 'Atatürk Olimpiyat Stadı'na gitme fikrine geriliyordum tabii.
Eh! Gidene kadar başımıza gelecekler belli.
O zaman asıl soru şu; "Ben tüm bu eziyeti U2 için çekebilir miyim, çekemez miyim?".
Konser günü dayanamadım tabii. Saat 17:00'de yola çıktım.
Önce arkadaşlarımla havaalanı yakınlarındaki bir otelde buluşmam gerek. TEM'de kaza olduğu haberi gelince taksici amca rotayı sahil yoluna kırdı.
Hay bin sahil!
Tam 45 dakika Ayasofya sapağının yanında kaldık. Trafik yürümediği gibi yürüme ihtimali de taşımıyordu.
Bir anda çantasından kuruköfte çıkaran kadınlardan olabilmek istedim. Hiç yoktan oyalanırdık.
Şaka değil, vallahi aklımı kaçıracağım. Şu an U2 konseri değil düğünüm olsa tanımazdım. Aaa! "Sinir var bende, panik atak var bendeeee"; çığlığımla bir baktım ki, geri dönmüş Bebek'teyim.
Ve o andan itibaren U2'ya gitmeyenler grubunun üyesiyim. Peki U2'ya gitmeyenler pazartesi gecesi İstanbul'da ne yaptılar?
Benim gibi elde kalan arkadaşlarıyla toplanıp bol bol müzik ve gelmiş geçmiş gidilmiş gidilmemiş konserlerin dedikodusunu yaptılar.
Twitter'dan U2 tweetlerini takip ettiler, tweetleştiler, okuduklarını yanındakilere aktardılar. An be an alandan gönderilen fotoğraflarla, yorumlarla hadiseyi takip ettiler.
Konser yolunda perişan olanlardan haber alıp, gitmeme kararlarından dolayı kendilerini ayakta alkışladılar. Yola çıkmış arkadaşlarını şehre dönmeye ikna etmeye çalıştılar.
Twitter'da U2 seferini mesajlayan ve konsere ucu ucuna yetişen fotoğrafçı Nihat Odabaşı'nın WC ve kapı arayışına güldüler. Koş Nihat koş.
Hazır ortalık boşken ferah ferah iki kişilik organizasyonlara girdiler.
U2 bize gelsin abiie zuhahahaha" geyiğiyle evlerinde zapping yaptılar.
Bu kadar patırtıya rağmen konudan uzak kalmanın havasına girdiler. 'Sürüden ayrıyım, aman da ne farklıyım' hesabı.
Organizasyonu yapanlara bolca küfrettiler. Gidip gelmesi daha kolay bir yerde adam gibi bir konser alanımız olmamasını kınadılar. Istıraplardan bir demet Atatürk Olimpiyat Stadı'nı yakmak istediler.
Sahneden Bakan Egemen Bağış'a teşekkür etmek isteyen Bono'nun yuhalandığını duyunca internette ve evlerinde dalgalanma yaşadılar, dikkatlerini konser alanındaki arkadaşlarına yoğunlaştırdılar.
Ve Zülfü Livaneli'nin Bono ile 'Yiğidim Aslanım'da düet yaptığını duyunca fena halde yıkıldılar. İşte bu kaçmazdı. Hani U2 başka ülkede de izlenebilir, DVD'de de izlenebilir ama ama ama bu düet tarih yazar.
Ve bir etkinlik daha sona erer. U2 haberleri bir haftaya tükenir, bayatlar ve biter. U2 yüzünden ikiye bölünmüş İstanbul ahalisi normal hayatına döner.
Konsere gitmeyen canların içlerindeki hafif burukluk ve 'usta gitse miydik acaba?' sorusu bünyelerini terk eder.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA