Türkiye'nin en iyi haber sitesi
FERHAT ÜNLÜ

Global 17 Aralık operasyonu

Mart 2016'da Rıza Sarraf'ı Miami'de tutuklayarak 17-25 Aralık operasyonunun düğmesine bu kez kendi eliyle basan Amerika Birleşik Devletleri, Sarraf konusunu Türkiye'ye karşı yürüttüğü siyasi, diplomatik ve istihbari savaşın payandası haline getirdi.

ABD, Sarraf'ın ilk kez 'jüri huzurunda' yargılanacağı 27 Kasım duruşması öncesi 'salındı mı, salınmadı mı, itirafçı oldu mu, olmadı mı' tartışmasının fitilini ateşleyen Psikolojik Harekât (PH) haberleri yayarak aklı sıra 'Demokles'in Kılıcı'nı Türkiye'nin tepesinde sallandırmaya çalışıyor.

Türkiye ise Haziran 2007'de vatandaşlığına kabul ettiği Sarraf'ın akıbetini soran iki ayrı notayı Dışişleri Bakanlığı kanalı ile ABD'ye iletti. Tatmin edici cevap alamadı.

Sarraf konuşursa ne olur sorusuna geçmeden, Sarraf'ın ticari faaliyetleri hakkında kısa bilgi verelim: 12 Eylül darbesinden tam üç yıl sonra Tebriz'de doğan Sarraf, 1990'lı yılların ortalarından itibaren iş dünyasına adım attı. 2008 yılında kurduğu denizcilik firması, iki yıl sonra Royal Holding'e dönüştü.

2016 yılında ihracattaki üstün performansı nedeniyle ödül aldı.

ABD'NİN AGRESİFLİĞİNİN SEBEBİ

Sarraf muamması; federal hapishanenin, mahkûmların kayıtlarının tutulduğu internet sisteminde yer alan bir ibare ile başlamıştı. 8 Kasım'da ABD Federal Hapishane Bürosu'nun internet sitesinde Sarraf'ın 'serbest bırakıldığı' yazıldı. Kayıtta Sarraf'ın o zamana kadar tutulduğu Brooklyn Federal Hapishanesi'nden 'salıverildiği' yer aldı.

Bunun üzerine Sarraf dosyasına bakan New York Güney Bölge Savcılığı, kayıtlarda 'teknik hata olabileceğini', tutukluluk halinin devam ettiğini açıkladılar, ancak Sarraf'ın nerede olduğu konusunda bilgi vermediler. (NATO'nun, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı hedef olarak kullandığı tatbikattaki sözüm ona 'hata'nın ardından gelen göstermelik özür gibi…)

Sarraf'ın avukatı, müvekkilinden beş gündür haber alamadığını açıklayınca Türk Dışişleri Bakanlığı devreye girdi ve ABD'ye yazılı nota vererek, "Vatandaşımızın sağlığından endişe ediyoruz. Sarraf nerede?" diye sordu. Dışişleri'nin ilk notasına ABD'den yanıt gelmeyince ikinci nota verildi. Bunun üzerine 'Sarraf'ın durumu iyi' yanıtı geldi, ancak ayrıntılı, tatmin edici bir açıklama yapılmadı.

Öte yandan Amerika'nın Sesi'nin, Zarrab hakkında çıkan iddialarla ilgili sorusunu değerlendiren New York Güney Bölgesi Başsavcılığı yetkilileri, "Rıza Sarraf halen federal bir tutukludur. Bu aşamada daha ayrıntılı bir bilgi vermeyeceğiz" açıklaması yaptı.

İmdi… Sarraf konuşsa ne olur sorusuna geçmeden… 17-25 Aralık kumpasının icracısı Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile onun derin aklı ABD'nin Sarraf'ın konuşması yönünde -giderek baskıya dönüşen- bir isteğinin olduğu malum. Boşuna değil, Sarraf'ın ABD'de yattığı cezaevinde bir mahkûm tarafından bıçaklanarak öldürülmek istendiği bir olayın yaşanması. A Haber'e konuşan Avukat Mustafa Doğan İnal, yaptığı açıklamada, "Cezaevinde siyahi bir mahkûm bıçakla Sarraf'ı öldürmeye kalkışmış. Ölümden son anda diğer mahkûmların yardımıyla kurtulmuş. Kendisi daha güvenli bir yere götürülmüş" dedi.

'Kontrollü bir suikast tehdidi' ile ABD, belli ki 19 Mart 2016'dan beri her ne teklif edilmiş olursa olsun 'itirafçı' olmayı reddeden Sarraf'dan mafyatik yöntemlerle istediği ifadeyi aldırmaya çalışıyor. Burada da asıl amaç, muhtemelen boş kâğıda imza benzeri bir yöntemle alınacak ve Guantanamo sorgularından hallice olacak bir sorgulama ile Türkiye'ye yönelik olası ekonomik ambargonun kilometre taşlarını döşemek.

Zekeriya Öz muadili görevden alınmış Amerikalı Başsavcı Preet Bharara'nın hazırladığı iddianamede Sarraf'a isnat edilen suçlar belli: İran'a yönelik ambargoyu delmek, banka dolandırıcılığı ve kara para aklama. 'Müddei'nin istediği ceza da 75 yıl. Bu suçların üçü de ABD'nin işine geldiği şekilde isnat edebileceği suçlar. Hele ilki tamamen öznel, keyfi.

Sarraf'ın kefalet başvurusuna yaptığı itirazda savcılık, "FBI'ın verileri ile 17-25 Aralık bulgularının' örtüştüğünü yazmıştı. Bu, çoğu zaman FETÖ aleyhine çalışan FBI'ın, Türkiye'ye karşı Sarraf kumpası konusunda FETÖ ile işbirliği yaptığının kanıtı niteliğindeydi.

ABD'de CIA'in tersine zaman zaman FETÖ için 'kötü polis'i oynayan FBI, Türkiye'ye karşı yürütülen kapsamlı istihbarat savaşının ve psikolojik harekâtın aktörlerinden biri.

Mahkemede ABD'nin 17-25 Aralık dosyalarına istinaden mahkemeden aldığı soruşturma izni çerçevesinde FBI'ın 2014 yılından itibaren yaptığı teknik takipleri de kanıt olarak kullanılacak. Üstelik FBI'da teknik takipleri yapan kişi de mahkemede 'tanık' olarak dinlenecek.

Sarraf davasının görülen son duruşmasında Hâkim Richard Berman da, 17-25 Aralık tapelerinin mahkemede jüriye dinletilmesine karar verdi. Bu da ABD'de Sarraf'ın yargılanmasının Türkiye'de gerçekleştirilemeyen yargısal FETÖ darbesinin uzantısı olduğunun son kanıtı niteliğindeydi.

Berman, ayrıca sanki davayı çok ilgilendiriyormuş gibi AK Parti-Cemaat bağlantısı konusunda da bilirkişi atanmasına karar verdi. 2011'de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde siyaseten başlayan, 2012 Şubatı'nda bürokrasinin derinliklerinde etkileri görülen, 17-25 Aralık'tan sonra bir devlet politikası haline gelen ve 15 Temmuz'la da bir İstiklal Harbi'ne dönüşen 6 yıllık mücadelenin üzerine bir Amerikalı bilirkişi AKP-cemaat ilişkisinin boyutlarına karar verecekmiş!

SARRAF PLANI YENİ DEĞİL

Rıza Sarraf, 17 Aralık kumpasında FETÖ'nün hedefindeki en önemli isimlerden biriydi. Operasyonun ilk dalgasında tutuklandı, 70 gün sonra tahliye edildi. Miami'deki operasyonla 17 Aralık'a global bir nitelik kazandırmaya çalışıyorlar. (Tevekkeli değildi ABD iddianamesinin, FETÖ fezlekesinin neredeyse kopyası olması.) Bunu yapmak için de Sarraf'a, 'Amerikancası'yla söylersek 'istediklerini söyletmeye ihtiyaçları var'.

Bu yüzden itirafçılık söylenceleri yayıyorlar. Bu söylence yeni de başlamadı. ABD ve FETÖ en azından gizli mahfillerde, yazışma programlarında bunu diliyor ve dile getiriyordu.

Kanıtı da şu: İstanbul Emniyeti'nin, ABD Başkonsolosluğu'nun irtibat görevlisi tutuklu Metin Topuz'un telefonunda yapılan teknik incelemede açığa çıkan ayrıntı. Topuz, Sarraf ABD'de alındıktan üç gün sonra, 22 Mart 2016'da kurduğu WhatsApp grubunda Sarraf için "Çok yakında konuşmaya başlayacak" diye yazmıştı.

Metin Topuz'un 0532....41 numaralı telefonundaki binlerce sayfalık WhatsApp yazışmaları soruşturma dosyasına girdi. O yazışmalardan birinde Topuz, 22 Mart 2016 saat 08.51'de 'Reza Zarrab' başlığı ile bir grup oluşturdu. Bu gruba Topuz, ilk mesajını saat 09.02'de attı. WhatsApp yazışmalarına saat 09.25'te ABD'nin İstanbul Başkonsolosluğu'nda görevli diplomat K. de katıldı. Metin Topuz o yazışmada, Sarraf için "Çok yakında konuşmaya başlayacak" diye yazdı.

Sarraf'ı öyle ya da böyle konuşturma isteği ellerinin zayıf olduğunun da göstergesi aslında. Yani ABD, son düzlüğe dezavantajlı giriyor. 17 Aralık kumpasının dördüncü yıldönümünün arifesinde yapılacak jürili duruşmalar öncesi agresifliğinin sebebi de bu.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA