Türkiye'nin en iyi haber sitesi
RASİM OZAN KÜTAHYALI

Ergenekon, Aleviler, 1915 ve vicdan

5 Temmuz 2008'de yazdığım bir yazıda aynen şöyle demiştim...

"Madımak katilleri ile Ergenekon failleri aynı zihniyete sahiptir.
Bunlar birbirlerinin varlık zeminini besleyen, birbirlerinin vahşet ateşine karşılıklı odun atarak bizlerin insanlık ve ahlak ateşimizi söndürmek isteyen zihniyetlerdir. Bunlar kendi iktidarlarını sağlama almak için, "Devlet adına", "Vatan adına", "Atatürk adına", "İslam adına" gibi yalan gerekçelerle insan hayatını hiçe sayabilecek bir zihniyet yapısına sahiptirler. Dış boyaları değişebilir ama özleri aynıdır. Bu zihniyet tasfiye edilmedikçe daha çok katliamlar, kıyımlar yaşarız... Daha çok Maraş'lar, Çorum'lar, Sivas'lar yaşanır, bu katliamlar kanla beslenen Ergenekon zihniyetinin ayakta kalabilmesi için gereklidir... Bu zihniyeti ancak bir ahlak ve erdem ittifakıyla hep birlikte çökertebiliriz ya da yine o zihniyet bu ülkeyi toptan çökertir... İşte tam da bu bağlamda şu an ülke olarak çok önemli bir kavşaktayız..."


Çok şükür o kavşağı başarıyla geçtik...Bu ülkenin vicdanlı insanları Ergenekon'a karşı verdikleri mücadeleyi büyük ölçüde kazandılar ama hâlâ maç bitmiş değil,bunu da unutmamak lazım...Ergenekon devleti bu dört sene içinde her türden pis ve iğrenç tezgahı devreye soktu, her seçim öncesi TSK önderliğinde kirli oyunlar, illegal operasyonlar devreye girdi ama her seferinde bu millet Tayyip Erdoğan önderliğinde verilen bu mücadeleyi destekledi.2008'de start alan Ergenekon mücadelesinden sonra 2009 yerel seçimleri, 2010 halk oylaması ve 2011 genel seçimleri yaşandı...
Ergenekon sonrası yaşanan bu üç büyük seçimden de Tayyip Erdoğan önderliğindeki cephe zaferle çıktı...


Kuşkusuz bu mücadelede çok kişinin payı var.En başta Vatan Emniyet'teki cesur emniyetçilerin ve Beşiktaş Adliyesi'ndeki yürekli savcıların...
Öte yandan bu kadro özellikle 2011-12 sezonunda çok büyük hatalar yaptı, ama yine de onlar bu milletin gönlünde taht kurmuşlardır...Çünkü bu milletin büyük çoğunluğuna düşman bir mekanizmayı darmadağın ettiler. En zor dönemde kelle koltukta 100 yıllık mazisi olan bir derin yapılanmaya karşı mücadele ettiler,bu kolay bir iş değildi ve zaman içinde onların da kimyası bozuldu ve akılalmaz hatalar yaptılar...


Neyse,biz yeniden Alevi meselesine dönelim...Madımak katliamı bağlamında Alevi meselesini irdelediğim Sabah Pazar yazılarında en çok rahatsız olunan şey, benim ısrarla altını çizmek istediğim Alevifobi histerisi oldu... Bu ülkenin Sünni toplumunun hepsinde değil ama ciddi kısmında, değişik derecelerde de olsa bir Alevifobi histerisi olduğuna inanmayan (ya da inanmak istemeyen), buna itiraz eden epey okur mektubu aldım... Bir yönüyle "inanmak istememe" duygusu, inkâr etme arzusu asil bir hissiyattır. Bu toprakların yüzyıllar, binyıllar içinde ürettiği bir bilgelik varsa, işte tam da o kadim bilgeliğin temsilcisi olan merhum Hrant Dink, 1915 meselesi bağlamında bunu söylerdi hep... Bir katliamın ya da genel olarak insanlık dışı, ahlakdışı ve vicdansız bir davranışın "biz"ler tarafından yapıldığına, yapılabileceğine inanmak istememek, bunu gururuna yedirememek, önyargılı bir nefret duygusuna sahip olunduğunu kendi içinden geldiği kesime konduramamak...
Gerçekten de bu bir yönüyle çok insani bir eğilim, neticesi kendini kandırmak bile olsa masum ve ahlaki saflıkta bir durum...


Her geçen gün 1915 ve benzeri bağlamlarda "Evet yaptık ama haklıydık, yapmamız gerekirdi, onlar da bunu hak ettiler, zaten onlar da şunu şunu yaptılar" benzeri alçakça meşrulaştırmaların arttığı bir Türkiye olmaya doğru gidiyoruz. Ulusalcılık denen zehirli sarmaşık bu toprakların bünyesini sarmaya devam ediyor.
Özellikle LAST (Laik yaşam tarzına sahip Sünni Türk) orta sınıfı ciddi bir manevi ve zihinsel kriz içinde. Bu kriz sürekli olabilecek bir hastalık noktasına doğru adım adım evriliyor. Bu krizin etkilerini bir süre daha yaşayacağız gibi görünüyor. Bu kriz kalıcı bir hastalık olup yerleşik hale gelecek mi? Ne kadar yeni kuşaklarla birlikte eleştirel duruş ve iç sorgulama artarak LAST kimliği kendini yeniden "egemen" değil eşit bir kimlik olarak inşa edebilecek?.. Bu ihtimallerden hangisi galip gelecek?
LAST içinden çıkmış aydınların -daha ziyade nüfuz sahibi aydınların- bu hastalığa doğru evrilmekte olan durumu yetkinlikle teşhis edip sürekli ve etkileyici bir dille ifade etmesi ikinci güzel ihtimalin galip gelebilmesi için çok önemli... Gelecek açık bir süreç ve şüphesiz bizlerin normatif çabalarıyla şekillenecek. Ne yapılırsa yapılsın kaçınılmaz olarak gidilecek yer burası olur, şurası olur diye bir şey yok... Bu determinist ve saçma sapan bir inanç. İnsanın olduğu yerde hiçbir şey kaçınılmaz değildir...O sebeple mücadeleye devam...Sonuna kadar...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA