Türkiye'nin en iyi haber sitesi
RASİM OZAN KÜTAHYALI

Özal'ın şehit edildiğine dair 24 kanıt

Bu toprakların insanlarının kalbinde taht kurmuş,bu ülkenin üzerindeki deli gömleğini yırtmasını sağlamış büyük devlet adamı Turgut Özal'ın öldürüldüğü konusunda artık hiçbir şüphe yok... Milletin büyük çoğunluğu zaten ilk günden beri böyle inanıyordu...İnançlarımız bir yana elimizdeki tüm somut bulguları birleştirdiğimizde karşımıza çıkan sonuç belli: Turgut Özal şehit edilmiştir!
Eski rejimin terörist devlet yapılanması Turgut Özal'ı katletmeyi kafasına beş yıl önceden koymuştu.Aslında şu an Ergenekon terör örgütü adıyla yargılanmakta olan yapı bizzat bu terör devleti mekanizmasıdır.Devlet tarafından tertiplenmiş 18 Haziran 1988 suikasti bunun somut bir göstergesiydi.Rahmetli Özal bu olayın arkasında koskoca bir devlet yapılanması olduğunu farketmişti ve o yüzden üstünü kapatmayı tercih etmişti... Özal'ın "Ben cumhurbaşkanı oldum ama devletin başkanı olamadım" sözü çok acı ama gerçek bir sözdü...
Özal'ın şehit edildiğiyle ilgili en somut bulguları DDK (Devlet Denetleme Kurulu) raporundan okuyabiliyoruz...Geçen perşembe Beyaz TV'de Adalet Masası'nda bu meseleyi çok çalışmış gazeteci İdris Gürsoy'la Özal'ın şehit edilme sürecini masaya yatırdık...
DDK raporunda, Köşk'ten Hacettepe'ye kadar 'akıl tutulması' olarak nitelenen ihmaller zinciri tek tek ortaya konuyor.. Köşk'ün genel işleyişi ve hizmetlerin yürütülmesinde genel sekreterin birinci derecede görev, yetki ve sorumluluğunun bulunduğuna dikkat çekildi. Ayrıca idari ve sosyal hizmetlerden sorumlu genel sekreter yardımcısı, başyaver ve personel idari mali işler başkanının da bu kapsamda görev ve sorumluluklarının bulunduğu ifade edildi. Özal'ın basın sözcüsü Kaya Toperi, genel sekreteri Kemal Yamak, başyaveri Aslan Güner'di. Hasan Iğsız da Muhafız Alayı komutanıydı...
Şimdi o resmi raporda belirtilen 17 Nisan 1993 günü yaşanan akılalmaz olayları tek tek sayalım...Özal'ın katledilme operasyonu çok açık ve net...Bundan sonra gereken soruşturmayı yapmak ise savcıların işi...Bu meseleyi irdelemeye devam edeceğim...
1. Muhafız Alayı'nda tam donanımlı ambulans ve doktor vardı, kullanılmadı. Köşk'te ilk yardım çantası bulunamadı. Bulunsa bile o anda kullanabilecek tek bir sağlık personelinin olmadığı tespit edildi.
2. Sağlık hizmetlerinin koordinasyonu cumhurbaşkanlığı genel sekreterinin görev ve sorumluluğunda. Özal rahatsızlandığında yanında doktor yoktu. Köşk'ün resmî doktoru Prof. Dr. Hilmi Özkutlu'ya ulaşılamadığı belirtiliyor. Özkutlu'nun doktor eşi, o gün kendilerinin herhangi bir şekilde aranmadığını beyan ediyor.
3. Köşk'te çalışanların bazılarına ulaşılamadı. Yapılan araştırmada birkaçının daha önce başka büyükelçiliklerde çalıştığı saptandı. Bazılarının da kumar borçları olduğu anlaşıldı. Köşk personelinden, başka bir ülkenin büyükelçiliğinde de çalıştığı belirlenen bir kişinin olaydan hemen sonra Amerika'ya tatile gönderildiği öğrenildi.
4. Semra Özal, "16 Nisan akşamı yemek yemedi," görevli garson ise "Yedi," diyor. Başka çelişkiler de var. Başyaverin sorumluluğunda özel ve resmi bütün faaliyetlerinin kaydedildiği Ceride Defteri'nde Köşk'te olup bitenlerle ilgili hiçbir bilgi bulunamadı.
5. Semra Özal'ın yanında götürdüğü iki hizmetçiden biri İngiltere'ye yerleşti. İlk ifadesinde "Özal'ın sabah düştüğünü gördüm" ifadesini daha sonra nedense değiştirdi.
6. GATA'ya yola çıkan hasta arabasının Hacettepe'ye götürülmesi emrini Aslan Güner verdi. Arabada hiçbir sıhhi alet ve sağlık personeli bulunmuyordu. Üçüncü vitese geçmeyen araba ikinci viteste gidebildi! Neden GATA'ya veya kalp hastalıklarında o zaman bir numara olan Yüksek İhtisas Hastanesi'ne götürülmedi? Güner, çelişkili açıklamalar yaptı. 'Trafik bahanesi' inandırıcı bulunmadı. Yol güzergahında tedbirlerin alındığı anlaşıldı.
7. GATA'daki nöbetçi doktor Mustafa Sarsılmaz'a Özal'ın check-up için getirileceği haberi verildi. Hazırlıklar yapıldı. Daha sonra ilginç bir şekilde GATA Komutanı Ömer Şarlak bu emrini teyit etmedi.
8. Krizden sonra Özal'ın yanına ilk gelen yüzbaşı, ifadesinde "Nabzını tuttum, yaşıyor gibiydi," dedi. Ancak daha sonra bu sözlerini "Emin değilim" diye değiştirdi.
9. Özal, Köşk'teyken ilk yardım sağlık kitini merak etti, "Nasıl kullanılıyor?" diye sordu, ancak sağlığından sorumlu kişiler ilgisiz kaldı. Personeli bu konuda eğitmediler.
10. Ölüm raporlarında imzası bulunan Prof. Dr. Yüksel Bozer "Ölümü şüpheli görmedik" diyor ancak kan değerleri anormal çıkıyor, hastanede bazı doktorlar otopsiyi gündeme getiriyor. Adliyeye haber verilmesi ve savcı görmeden cenazenin kalkmaması gerekiyordu.
11. Hacettepe'de laboratuar teknisyeni Hatice Güngör, "Digoksin benden istendi," diyor ancak bunu kimin ve neden istediği kayıtlara girmedi. Doç. Dr. Cumhur Özkuyumcu da TORCH grubu olarak ifade edilen bir kan çalışması yapıldığını söylüyor. Özal'ın hasta dosyasında bulunan test sonuçları arasında o gün kendilerinin çalıştıkları test sonuçları bulunamadı. 12. Tıbbi kayıt ve beyanlarda 'digoksin' kullandığına dair bir bilgi olmamasına rağmen kanda digoksin değerlerinin çok yüksek olduğu tespit ediliyor. Ancak hasta dosyasında bu işleme ait bir kayda rastlanmadı. Özal digoksin kullanmıyordu, kim verdi?
Bu hafta için ilk 12 kanıtı vermekle yetinelim. Önümüzdeki hafta kalan 12 maddeyi de yayımlayacak ve Özal'ın şehit edildiğine dair kanıtları açıklamaya devam edeceğiz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA