Türkiye'nin en iyi haber sitesi
İHSAN AKTAŞ

Küresel dünya ve 'Muselmanlar'

Müslüman dünya ve Müslümanlar topyekun bir kuşatma altında. Asya'da evleri yakılanlar, Gazze'de soykırıma uğrayanlar, Akdeniz'de boğulanlar, 'uygar' dünya tarafından asimilasyona zorlananlar; yaşadıkları birçok toplumda aşağılananlar ve dışlananlar onlar

ABD'de Peygamberi aşağılayan karikatürlerin sergilendiği bir salonu basmak isteyenler vurularak öldürüldü. Almanya'da geçen gün selefi bir Müslüman aile olağan şüpheli olarak tutuklandı. Son bir yıl içinde Akdeniz'de ölen göçmen sayısı ise 1000'i aşmış durumda. Ve ölen göçmenlerin ağırlıklı kısmı Müslüman. Örnekleri çoğaltmak mümkün: Ortadoğu'da, Afrika'da, Uzak Asya'da, Kuzey Amerika'da, Avustralya'da ve batı Avrupa'da hedefte hep Müslümanlar var. Tüm bunlar küresel dünyanın Yahudilerinin artık Müslümanlar olduğunu gösteriyor. Malum Yahudiler bir zamanlar ırkçı ayrımcılığın hedefi olarak gettolara kapatılırlardı ve batının neredeyse paryaları ya da dokunulmazlar denilen kast üyeleri konumundaydılar. Sık sık uğursuzluklara neden oldukları gerekçesiyle mahalleleri basılır pogrom dediğimiz kıyımlara maruz kalırlardı.
Sömürge sonrası düşüncenin en önemli isimlerinden Gayatri Spivak tarafından literatüre kazandırılan Subaltern (Ast Grup) kavramı vardır. Subaltern İngiliz ordusundaki en alt rütbeli subaylardır ve ordudaki diğer subaylar tarafından aşağılanırlar. Kavram İngilizcede aşağılanan, ezilen, hor görülen kesim anlamına gelen bir sıfattır. Yani kolonileştirilmiş toplumlar, ataerkil düzen içinde yaşayan kadınlar, göçmenler, sınıf altı denilen en yoksullar, evsizler ve sokak çocukları. Çin vb. yeni kapitalist ülkelerde ise işçiler, yaşadıkları ülkede hak ettikleri özgürlüklerini elde edememiş azınlıklar Subaltern olarak değerlendirilebilir. Spivak'ın bu kavramı ülkemizde madun kavramı ile karşılanıyor. Yani aşağıda olan, zıttı ise mafevk yani yukarıda olan.
Eğer Spivak Müslüman olsaydı ifade etmek istediği kavramın Kur'an'da zayıf düşürülmüşler anlamında kullanılan mustazaf olduğunu söylerdi. Dünün mustazafları Yahudilerdi. Hatta Kur'an Kasas suresinde Mısır'da altta olan bu kesimler için şöyle denir: "Ve Biz, yeryüzünde güçsüz olanları ni'metlendirmek ve onları imamlar/ önderler kılmak ve varisler yapmak istiyoruz (istiyorduk)." Bugün bu sure tüm ezilenleri, mağdurları kapsayacak biçimde anlaşılmakta. Bugünün Yahudileri de artık Müslümanlar. Yaşadıkları toplumların birçoğunda aşağılanan, altta bırakılan ve dışlanan Müslümanlar.
Myanmar örneğinde gördüğümüz gibi evleri basılıp yakılan, öldürülen onlar. Orta Afrika'da palalar ile karınları deşilen onlar. Çin'de en ufak bir ibadetlerini yerine getirmelerine izin verilmeyen onlar. Eski Sovyet topraklarında kültürel soykırıma maruz bırakılarak isimlerinden, yerlerinden, yurtlarından, dinlerinden edilen de onlardı.

Soykırım tehlikesi

Bugünün 'Müselman'ları da Müslümanlar.
Bu kavram da çağımızın önemli siyasi ve kültürel tarihçilerinden Giorgio Agamben tarafından Tanık ve Arşiv: Auschwitz'den Artakalanlar adı ile dilimize çevrilen kitabında ifade ettiği kişiler. Nazi kamplarında artık adeta birer yürüyen ölüye dönüşenler için o kamptan kurtulan Primo Levi tarafından bu kişilerin Naziler tarafından Muselman olarak adlandırıldığını okuruz bu kitapta. Muhtemelen yürümekte zorlanan ve iki büklüm yürümek durumundaki kişilere namaz kılarken gördükleri Müslümanların rûkudaki hallerine atfen bu adı vermiş olmalılardır. Naziler Yahudileri katlettiler.
Bir kısmını kamplarda kötü hayat koşulları altında ölüme terk ederek, bir kısmını ise gazla boğarak.
Bugünün Müslümanları ise ya Batılıların ya da Rusya'nın desteklediği Saddam Hüseyin, Beşşar Esad gibi namlı katillerin kimyasal gazlarıyla ya da yoksulluk ve savaş yüzünden kendilerinden çaldıkları ile zenginleşen Avrupa ülkelerine köle olmak üzere göçerken denizlerde boğularak öldürülmekteler. Kendi yaşadıkları coğrafyalarda Batılılar tarafından zenginliklerine el koyulabilmek için Orta Afrika, Mali vb. ülkelerde yahut Irak'ta, koca bir toplama kampına dönüşmüş Gazze'de Batılıların yahut İsraillilerin bombaları ve kurşunlarıyla, ya da ambargo adı verilen bir başka kitle imha silahı ile soykırıma uğratılıyorlar. Soykırımı çocukları da kapsadığı için tam olarak soyun kırıma uğratılması anlamında kullanıyorum.
Bugün dünya konjonktürüne baktığımız zaman bütün gelişmeler Müslümanların aleyhine gözükmektedir. Tıpkı Birinci Dünya Savaşı yıllarında olduğu gibi. Müslüman dünya topyekun bir kuşatma altındadır. Dünya Müslümanlarının içinde bulunduğu ağır şartlar Türkiye'de fazlaca hissedilmemektedir. Bunun nedeni de Türkiye'de dindarların hakkını, hukukunu ve kazanımlarını koruyan bir iktidarın varlığıdır. Öte yandan Sayın Cumhurbaşkanının dünyadaki adaletsizliğe karşı ortaya atmış olduğu "Dünya beşten büyüktür" tezini daha iyi anlamlandırıp yeni sömürgeciliğe karşı başta Müslüman ülkelerin olmak üzere tüm mazlum dünyanın simgesi haline getirebiliriz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA