Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YUNUS ŞAHBAZ

Hesaplaşma ve Helalleşme Arasında CHP

Türkiye siyasetinde son zamanlarda onca siyasî ve toplumsal çalkantının değiştiremediği bir gerçek var. Seçmenin bir kısmı başta iktisadî sorunlar olmak üzere, birtakım sebeplerle bir arayış içerisine girmişken bu arayış muhalefet kanadına, özellikle de CHP'ye yönelişe tahvil olmamaktadır. CHP'nin oyları artmamakta, sorunların çözümünde bir adres olarak CHP ismi hâlâ seçmenin kahir ekseriyetinin gündemine gelmemektedir. Bu durum da CHP'yi daha geniş kitlelere hitap edebilmek için farklı arayışlara yöneltmektedir.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun 'helalleşme' söylemi bu arayışın en veciz ifadelerinden biriydi. Ancak bu türden söylemlerin samimi bir yönelişin ifadesi mi olduğu yoksa sadece toplumun farklı kesimlerine boncuk dağıtmak için mi oluşturulduğu seçmen tarafından sorgulanmaktadır. Kararsız ve hoşnutsuz seçmenin CHP'ye herhangi bir teveccüh göstermemesi aslında bunların boncuk dağıtmak şeklinde anlaşıldığını göstermektedir. Nitekim başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere, CHP elitleri bu söylemleri istikrarlı ve tutarlı bir şekilde savunmaktan uzak bir görüntü çizmektedir.

Helalleşmeden Hesaplaşmaya Dönüş
Helalleşme çıkışının sürdürülememesinin birkaç temel sebebinden söz edilebilir. Bunlardan ilki, CHP tabanı ve CHP'yi destekleyen entelektüel çevrelerin tahammül sınırlarını zorlayacak bir oluşuma izin vermek istememeleridir. Bu çevreler iktidar için kendi dışındaki muhafazakâr kesimlerin de oyunu almaları gerektiğinin farkındalar ve bir noktaya kadar bu konuda müsamahalı davranabilmekteler. Öte yandan, muhafazakâr seçmene yönelik herhangi bir söylem, anma mesajı, verilen fotoğraf karesi vs. hızlı ve sert bir reaksiyon görmektedir. Yine muhalefet kanadında mevcut durumda ortak oldukları eski AK Partili isimlere bakışları da bu doğrultudadır. Bu isimlere hep kuşkuyla bakılmakta ve en küçük farklı bir söylemlerinde hemen AK Parti dönemi icraatları hatırlatılarak onlardan nedamet getirmeleri istenmektedir. AK Partili kimliğiyle kamuoyunda maruf olan isimlere de aynı tepki gösterilmekte; bu kişilerin yaptığı (öz)eleştiriler olumlu karşılanmakta ancak 'bu da yetmez, kamuya çıkıp özür dilemeliler' gibi engizisyoncu bir tavır içerisine girilebilmektedir. Böylelikle de CHP tabanı ve elit çevrelerinin müsamahakâr tutumlarının çok sınırlı olduğu da bu vesilelerle ortaya çıkmaktadır.

İkinci sebep, helalleşme söylemini bizzat deklare eden Kemal Kılıçdaroğlu'nun bu konuda ikircikli davranmasıdır. Kılıçdaroğlu bir taraftan helalleşeceğiz derken, diğer taraftan bürokratları tehdit etmekte, iktidara geldikten sonra herkesi yargılayacağız tonunda konuşmalar yapmaktadır. Özellikle bürokratları tehdit etmesi ilk başta yüksek bürokratik zümreye bir mesaj olarak lanse edilse de zaman zaman AK Parti döneminde göreve başlayan tüm kadroları tehdit eder bir söyleme dönüşebilmektedir. Kılıçdaroğlu'nun özellikle son zamanlarda daha agresif ve rövanşist bir dile tekrar geri döndüğü görülmektedir.

Adaylık Rekabeti
Dolayısıyla başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere, CHP yönetiminin helalleşme söyleminden hesaplaşmaya döndüğü söylenebilir. Bu dönüşün önemli sebeplerinden biri muhalefet içerisindeki aday bilmecesi ve potansiyel adayların doğrudan ve dolaylı olarak birbirleriyle rekabet etmesidir. Kemal Kılıçdaroğlu potansiyel adaylar içerisinde anketlerde en az oyu alan ve kendi parti tabanında dahi henüz potansiyel adaylığını kabul ettiremeyen bir pozisyondadır. Böyle olduğu için de cumhurbaşkanlığı yarışında en güçlü adayın kendisi olduğu, 'pasif' ya da 'zayıf' değil gerektiğinde 'şahin' bir söylem de tutturabileceğini ve dolayısıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'la rekabet edebileceğini ispat etmek ister gibi davranmaktadır.

Nitekim bu söylemleri de toplumun farklı kesimlerinden daha çok kendi tabanından kabul görmekte, bir anlamda kendi tabanını konsolide etmektedir. Bizzat Kemal Kılıçdaroğlu'nun öncülük ettiği bu sert ve keskin üslup CHP tabanını daha fazla fanatikleştirmektedir. Oysa 'hesaplaşacağız', 'yargılayacağız' üslubuna dayalı bir retoriğin toplumdaki muhafazakâr seçmende karşılık bulması imkânsız olduğu gibi, tersine, bu söylemin kararsız seçmenleri AK Parti tabanında muhkemleştirmeye hizmet edeceği söylenebilir. Ancak Kemal Kılıçdaroğlu mevcut durumda adaylık isteğini önce kendi tabanına kabul ettirmek zorunda görünüyor ve bu yüzden öncelik olarak helalleşeceği kesimlere değil hesaplaşma vaadiyle parti tabanına odaklanmış durumda.

Yanlış Teşhis, Yanlış Çözüm
Muhalefet içindeki adaylık rekabetinin dışında, başta CHP olmak üzere muhalefet kanadının toplumun önüne herhangi bir program, somut problemlere dair somut çözümler ortaya koyamamasını da bu dönüşün bir diğer sebebi olarak görmek mümkün. Söz gelimi mevcut konjonktürde halkın en önemli gündemi olan iktisadî sorunlara dair muhalefet kanadının ne türden bir çözümünün olduğu belli değil. CHP ve lider Kemal Kılıçdaroğlu bu türden sorun alanlarına odaklanmak, halkın karşısına somut ve alternatif politikalarla çıkmak yerine günden güne değişen söylemlere başvurmaktadır. NATO'dan çıkmayı teklif etmek gibi çok iddialı olan ve fakat günün sonunda bir hafta bile arkasında durulmayan teklif ve iddialarla seçmen karşısına çıkılmaktadır. İç politikadan dış politik meselelere kadar birçok hususta muhalefet 'ben buradayım' deyici bir tavırdan uzak görülmektedir. Bu da seçmen nezdinde CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun inandırıcılık problemini daha fazla artırmakta; böylelikle de Kemal Kılıçdaroğlu'nun potansiyel adaylık mücadelesi daha da zorlaşmaktadır.

Dolayısıyla CHP ve liderinin sorunu yanlış yerde teşhis edip yanlış bir şekilde çözüm aramaya çalıştığını söylemek mümkün. Her şeyden önce topluma bir şey vaat etmek, boncuk dağıtmak dışında somut bir siyaset belirlemek gerekir. CHP liderliğinin ve daha genel anlamda muhalefet kanadının toplumun karşısına yapay, suni, toplumun birçok kesimini hemen hiç alakadar etmeyen söylemlerle çıkmak yerine daha gerçekçi, umut ve gelecek vaat eden, iç ve dış politik mevzularda bir perspektif ortaya koyan bir söylem inşa etmekten uzak olduğu söylenebilir. CHP'nin herkese ulaşmaya, herkesi kucaklamaya matuf tavrı bir noktada siyasetsizliğe sebep olmaktadır. Bu yüzden de halk nezdinde teveccüh görmemekte ve bu da Kemal Kılıçdaroğlu'nun potansiyel adaylığı için bir engel olarak görülmektedir. Kılıçdaroğlu bu engeli aşmak için, yapıcı ve kapsayıcı bir siyasî diskur kurmak yerine tekrar hesaplaşma retoriğine dönmektedir. Mevcut haliyle muhalefetin böyle bir siyasî diskuru kurup kuramayacağı tartışmalı; ancak bu kurulmadığı sürece de helalleşme ile hesaplaşma arasında salınıp duracakları bir gerçek olarak kendini dayatmaktadır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA