Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

"Yüce" adaletimiz

Odamda çalışırken sokak kapısı çalındı.
Açtılar. Postacının sesini duydum: "Refik Bey'e celp. Mahkemeden."
Vahim görünüşlü bir çağrı kâğıdı. Duruşmanın günü, saati, yeri belirtilmiş. Yan tarafta kalın harflerle "Tarafların Adı ve Soyadı", "Tebliğin veya Davanın Mevzuu" yazıları.
Ama karşıları boş.
Altta da kocaman bir "İHTAR". Duruşmaya gelmezsem hakkımda yakalama emri düzenlenip zorla getirilirmişim.
Allah Allah! Birini öldürmüş ya da banka soymuş olduğumu unutmuşum herhalde.
Hatırlamaya çalışırken, adımın başındaki küçücük sözcüğe gözüm ilişiyor neden sonra: "Tanık".
Duruşma günü Adliye koridorlarında kim bilir kaç saat bekleyeceğim. (Çok kere başıma gelmiş olduğu için kesin konuşuyorum.) Ne konuda tanıklığıma başvurulacağından hiç haberim yok. Vatandaş saatlerine zerrece değer vermeyen adliye bürokrasisi "Davanın mevzuu" yazısının karşısına bir-iki sözcük düşme zahmetine katlanmamış.
İki gün sonra, yine kapı. Yine postacının elinde mahkemeden celp. Bu sefer davalı görünüyorum.
Davacı Boğaziçi Elektrik Dağıtım A. Ş. Konu ne? Zarfa zımbalı evrak tomarını inceleyerek güç bela anlayabiliyorum.
Çeyrek yüzyıl önce eski eşim satın alıp kiraya verdiği küçük ve içi harap dairenin elektrik, su, telefon abonmanlarını yenilemek zorunda kalmış. Herhalde hatır sayılır da elektrik çabuk bağlanır sandıklarından, onun anlaşmasını benim üstüme yapmışlar. Derken kiracı birikmiş kira borcunu da, aidat ve su parası gibi şeyleri de ödemeden kayıplara karışmış.
Kullanmadığım elektriğin yüz küsur liralık borcu için benim peşime düşülüyor. Bunca yıl sonra!
Zaman kaybı açısından en sinirime dokunan da ne, biliyor musunuz? Celp kâğıdında "T. C. İstanbul 1. Tüketici Mahkemesi" yazılı. Ama mahkemenin adresi yok. Sorduklarım da bilmiyorlardı. Oraya giren çıkan bir avukat bulup yüce adaletin dağıtım yerini öğrenmem yarım saatimi aldı.

***

Bunların ıvır zıvır ayrıntı olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Peki, yaşadıklarımdan daha iri örnek vererek esasa gireyim.
İki kere, somut ve tartışılmaz biçimde haklı olduğum konularda mahkemelerimize işim düştü. İkisinde de hiç gerekmediği halde yargıç davayı bilirkişilere bıraktı. İkisinde de "aracı" ile "iyilik" önerisi geldi. Karşı taraf bilirkişileri "görecek" imiş; ben daha cömert davranırsam sorunun hakça sonuçlanması için yardımcı olurmuş. İkisinde de reddettim; ikisinde de bilirkişi raporu saçma sapan laflarla karşı tarafı kayırdı.
Evet, eğitim gibi, askerlik gibi, yargı gibi kavramlara "yüce" sıfatı yakışır. Bunun anlamı o uğraşlara hem toplum hem de icracıları tarafından saygı ve özen gösterilmesi gerektiğidir.
Ama eğitim dershane ticaretine dönüşür, askerler darbecilikle yüzgöz olur, yargı türlü çıkarların kisvesi gibi kullanılırsa yücelikler havada kalmaya başlar.
Gelelim Türkiye'de hak aranırken zaman kavramının nasıl işlediğine...
YÖK Başkanı bir sınav yolsuzluğu soruşturması iki ay sürünce çileden çıktığını söyledi.
Haklıdır. Kişilerin günleri, ayları yitirilince geri getirilemeyecek nimetlerdir. Uygarlık her saatin nasıl değerlendirildiği ile ölçülür. Belirli sayıdaki dakika toplamının yaşanması demek olan insan canı da o nedenle en büyük değerdir.
Türk adaleti nasıl bakıyor onun yüceliğine?
***

Gözleri öfke ve dehşetten irileşmiş bir genç kadın mahkeme çıkışında haykırıyor: "Ülkemi severek büyütülmüş bir çocuğum, ama bugün ülkemden nefret ettim, burada doğduğuma lanet ettim!" Çünkü babası Kemal Türkler'i öldürdüğünü gözleriyle gördüğü adama ceza verilmesini tam otuz yıl beklemiş ve duruşmada kararı dinlemiş:
Zaman aşımı!
Ailenin avukatı da davanın otuz yıl sürüncemede bırakılması için elden gelenin yapıldığını söylüyor: "Yargıç üç kez Yargıtay'dan bozdurdu, üç kez karara uyuyormuş gibi yaptı ama uymadı. Yargıtay Ceza Kurulu 'Mahkûm etmek zorundasın' diye karar verdi. Bu kez de zaman aşımına sığındı."
Türkler'in kızı Nilgün Hanım'ın acısını ve isyanını yürekten paylaşıyorum. Ama rica ederim, gelecekten umut kesip ülkeyi lanetlemesin.
Çok şeyle birlikte yargı da er geç düzelecek Türkiye'de.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA