Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Dünü unutmak (2)

Bugün de köşemizi Türkiye-İsrail ilişkilerine ayırıyoruz. Çünkü bu ilişkilerin birçok yönü ve birçok dönemi var. Ve çünkü Filistin sorunu Osmanlı-Türk tarihinin bir parçası.
İki gün önce bir dönemecin, ırmağı tersine akıtan çok önemli bir olayın yıldönümüydü. 2 Kasım 1917, dönemin İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur James Balfour'un Yahudi toplum lideri Lord Lionel Walter Rotschild'e gönderdiği ve "Balfour Beyannamesi" adıyla tarihe geçen mektubun 92'nci yıldönümü.

Balfour'un arka planı

Birinci Dünya Savaşı'nın sonunun ve sonucunun görülmeye başlandığı günlerdi. İtilaf devletleri, yani Osmanlı ile müttefikleri Almanya ve Avusturya-Macaristan İmparatorluğu her cephede gerilemeye başlamışlardı. İttifak devletlerinden Rusya'daki çarlık rejimi de çöküyordu. Lenin ve arkadaşları son darbeyi indirmek üzereydiler. Çar'ın müttefikleri İngiltere, Fransa, hatta ABD telaş içindeydiler: Rusya'daki komünist devrimin başını Yahudiler çekiyordu. Dahası, "Batı"daki, yani İngiltere, Fransa ve ABD'deki Yahudiler de Almanya ile Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nu kendileri açısından "Yaşamın daha özgür olduğu ülkeler" olarak değerlendiriyorlardı.
Başta dönemin İngiltere Başbakanı Lord Curzon olmak üzere, Londra, Paris, hatta Washington'daki siyasal kadrolar, Yahudiler'den ve onların "Esrarengiz" gücünden çekiniyorlardı. Yahudi liderlerini ve Siyonist Hareket'i müttefikler safına çekmek gerekiyordu. Balfour Beyannamesi'nin ardında bu kaygılar yatıyordu.
Aslında ondan bir yıl önce düğmeye basılmıştı: İngiliz ve Fransız diplomatları Mark Sykes ile Georges Picot, hükümetlerinin talimatlarıyla bir araya gelmiş ve Ortadoğu'nun haritasını yeniden çizmişlerdi. Daha doğrusu, Osmanlı'nın Ortadoğu topraklarını aralarında paylaşmışlardı.
Sykes-Picot haritasında Filistin, İngiliz mandasına terkedilmişti. Balfour işte bu gizli anlaşmaya dayanarak, o dönemde Osmanlı toprağı olan Filistin ile Kudüs'ü Yahudiler'e açıyordu. Ve Lord Rotschild'e gönderdiği mektupta müjdeyi şöyle veriyordu:
"Azizim Lord Rotschild,
Majestelerinin Hükümeti adına kabineye sunulan ve kabul edilen Siyonist beklentilerini sempatiyle karşılayan aşağıdaki deklarasyonu size iletmekten memnuniyet duyarım.
'Majestelerinin Hükümeti, Filistin'de Yahudi ulusu için bir milli yurt kurulmasını uygun görmektedir ve bu hedefin gerçekleştirilmesini kolaylaştırmak için elinden gelen çabayı harcayacaktır. Bu elbette Filistin'de mevcut Musevi olmayan toplumların medeni ve dini haklarına ve başka ülkelerde yaşayan Museviler'in sahip oldukları haklara ve siyasal statülerine zarar verecek hiçbir şeyin yapılmayacağı anlamını da açıkça içermektedir.'
Bu deklarasyonu Siyonist Federasyonu'nun bilgisine sunmanızdan minnettarlık duyacağım. Arthur James Balfour" Balfour Deklarasyonu'nun yayınlanmasından yaklaşık 6 hafta sonra, 9 Aralık 1917'de Mısır'dan gelen ordusunda üç Yahudi birliği de bulunan İngiliz General Robert Allenby tek kurşun bile sıkmadan Kudüs'e girdi. Bu, Kudüs'te 1.200 yıllık İslam, 600 yıllık Osmanlı egemenliğinin sonu anlamına geliyordu. Ve Filistin'in kapıları Yahudi göçüne ardına kadar açılıyordu.

Ankara'nın bakışı

Geçenlerde, Harem-i Şerif bölgesinde gerginliğin tırmandığı günlerde, Dışişleri'nden önemli bir isimle sohbet ediyorduk. Konu Filistin-İsrail sorununa, özellikle de Kudüs'e gelince, "Oradaki statü değişikliğine Türkiye asla izin vermez. Çünkü Kudüs'ün son sahibi biziz" dedi. Ve ekledi:
"Kudüs'teki Kidron Vadisi bizim için sınırdır. O sınırın ötesine geçen her İsrail askerine işgal askeri gözüyle bakarız. Mescid-i Aksa'dan içeri bir İsrail askerinin girmesi, bizim sınırımızın ihlali anlamına gelir. Ve tepkimiz çok sert olur. Tıpkı 30 Temmuz 1980'de İsrail'in Kudüs'ü başkent ilan edip Doğu Kudüs'e bayrağını çektiğinde yaptığımız gibi. Büyükelçimiz 'O bayrak derhal inecek' demişti. İsrail iki saat sonra bayrağı indirmişti."
Verdiğimiz tüm bu bilgilerin anlamı veya özeti şu: Türkiye, "Son sahibi" olarak, "Tarihten gelen meşruiyetle", Kudüs'ü bir "Dış değil iç sorun olarak görüyor." Fazla bir şey eklemeye gerek var mı?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA