Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Derviş'le ufuk turu

Türkiye'yi 2001 krizinden çekip çıkaran adamla, Kemal Derviş'le epeydir görüşemiyorduk. Önceki gün -telefonda da olsa- biraz hasret giderdik.
Sohbetimiz ağırlıklı olarak iki konuda gelişti: Kemal Derviş ne yapıyor? 2010'da Türkiye ve dünya ekonomisini nasıl görüyor?
İlk soruya verdiği yanıt şöyle: "Birazdan ABD'ye uçacağım. Hayatımın büyük bölümü orada geçiyor. Biliyorsunuz, Demokrat Parti'ye, dolayısıyla iktidara yakın Brookings Enstitüsü'nde Başkan Yardımcısı ve Küresel Ekonomi ve Kalkınma Programı'ndan Sorumlu Direktör olarak çalışıyorum."
Biraz soluklandı Derviş ve ekledi: "Ayrıca New York'ta bir üniversitede öğretim üyeliği yapıyorum. Bu iki meşgaleden arta kalan zamanda Paris'te Boğaziçi Enstitüsü Bilim Kurulu'nun çalışmalarına katılıyorum. Dış politika ve küresel ekonomiyle ilgili eğitim verecek birim kuruyoruz orada. Paris'te işimi bitirince Cenevre'ye geçip Uluslararası Çalışma Örgütü yönetimine danışmanlık yapıyorum. Hepsi de sosyal demokrat olduğu, yani aynı dünya görüşünü paylaştığımız için, çok keyif alıyorum. Ve nihayet iki ayda bir İstanbul'a gelip hem Sabancı Üniversitesi'nin, hem de Akbank'ın Uluslararası Danışma Kurulu toplantılarında yer alıyorum."
Özetle, küresel bir danışman olarak, Derviş bir kentten öbürüne dolaşıp duruyor.

Derviş'in penceresinden 2010

Gelelim ikinci soruya, yani 2010'da dünya ekonomisinin tablosuna... İşte yanıtı: "IMF Başkanı Dominique Strauss-Kahn'ın (Not: O da sosyal demokrat ve Derviş'in yakın dostu) küresel büyüme hızı tahminini yukarı çekmesine katılıyorum. (Not: Strauss-Kahn daha önce yüzde 3.1 olarak açıkladığı IMF'nin global büyüme hızı tahmininin, 3'ün üstü olarak revize edileceğini bildirdi. Yani yüzde 3.5 dolaylarında bir yere gelecek) Ancak bu büyüme kırılgan olacak. Çünkü dünya ekonomisini yeniden yüzde 9-10'luk büyüme hızını yakalayacak olan Çin omuzlayacak. Oysa Çin ekonomisinde de bazı balonlar oluşmaya başladı. Kredi hacminde, konut fiyatlarında... İlki hem enflasyonu azdırabilir, hem de Şanghay Borsası'nda sorun yaratabilir, ikincisi ise ciddi bir krizi tetikleyebilir."
Sorduk: "2010'da en ciddi risk olarak neyi görüyorsunuz?" Tereddütsüz, "İstihdam" dedi. Yani, işsizlik. Yüksek işsizliğin sosyal patlamaya yol açması korkusu. (İki örnek: Fransa'da 1 milyon kişinin işsizlik yardımı yakında kesilecek. ABD'de işsizlik 2013'e kadar yüzde 10'un altına indirilemeyecek.)
"Peki" dedik, enflasyonun başını kaldırması ve hemen tüm hükümetlerin ekonomiyi canlandırmak için piyasaya pompaladıkları kaynaklar nedeniyle, çok ağır bir kamu borç yükü oluşması da küresel ekonomi için tehdit değil mi?" Derviş, "Kesinlikle doğru" dedi, onların da önümüzdeki aylarda hükümetlerin epey başını ağrıtacağını belirtti. (Not: Yunanistan'ın durumu ortada. Daha kötüsü, Yunanistan'ın gayrısafi milli hasılasının çok üstüne çıkan kamu borcu Euro bölgesi için ciddi bir tehlike oluşturmaya başladı."
Sözü AB'ye getirdi: "AB ekonomisinden ne bu yıl umut var, ne de önümüzdeki yıllarda. Bu gidişle Avrupa gerçekten yaşlı, yorgun bir kıta haline gelecek. Küresel ekonomideki ağırlığı da, uluslararası diplomaside ve jeostratejide önemi de sürekli azalacak. İnsanlar sadece gezip görmek için gidecekler Avrupa'ya. Çalışılacak, yaşanacak kıta olmaktan çıkacak."
Bir soruyla noktalayalım: "Böyle bir tabloda Türkiye mi AB'ye daha muhtaç, yoksa AB mi Türkiye'ye?" Buyurun, yanıtını siz verin...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA