Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Bayram

Bayramlar biraz da geçmişe açılan kapıdır. Belli bir yaştan sonra insanlar "Ah, nerede o eski bayramlar" demeye başlar. Kimi yitirdiği sevdikleriyle birlikte olduğu dönemlerin, kimi de daha mutlu olduğu zamanların özlemiyle eski bayramları arar.
Ne zaman "Ah, nerede o eski bayramlar" iç çekmesini duysam, Mehmet Akif Ersoy'un "Eski bayramlar"ı anlattığı "Bayram" adlı şiirini mırıldanırım: "Gelin de bayramı Fatih'te seyredin, zira / Hayale, hatıra sığmaz o herc-ü merc-i safa, / Kucakta gezdirilen bir karış çocuklardan / Tutun da, ta dedemiz demlerinden arta kalan, / Asırlar ölçüsü boy boy asal-i nesle kadar, / Büyük küçük bütün efrad-ı belde, hepsi de var!"
Bayram namazlarının o tarifsiz huşuunu en güzel Yahya Kemal Beyatlı anlatır. "Süleymaniye'de Bayram Namazı" şiirinde:
"Artarak gönlümün aydınlığı her saniyede / Bir mehabetli sabah oldu Süleymaniye'de / Kendi gök kubbemiz altında bu bayram saati, / Dokuz asrında bütün halkı, bütün memleketi / Yer yer aksettiriyor mavileşen manzaradan, / Kalkıyor tozlu zaman perdesi her an aradan."
Bayrama yitirilmiş bir evladın acısıyla girenler bana Cahit Sıtkı Tarancı'nın "Bayram yemeği" şiirini çağrıştırır:
"Korkarım felekte bir gün / Bir bayram yemeğinde / Anam, babam kardeşlerim de, / En güzel dalgınlığında ömrün. / Beni gurbette sanıp / Keşke gelseydi bu bayram / Diyecekler. / Ve birdenbire yürekler / Aynı acıyla yanıp / Hepsinin gözleri yaşaracak. / Öldüğümü hatırlayarak..."
Sonra Abdurrahim Karakoç'un "Bayramlardan Bayram Ola" şiiri dökülür dudaklarımdan:
"İçinde boğulduk derin acının / Uykusu bitmedi şeyhin hacının / Üç gardaşı şehit veren bacımın / Oğulsuz ananın bayramı nasıl? / Dert deşmek değildir gayem, niyetim / Düşündükçe sızlar kemiğim etim / Gelini dul kalmış, torunu yetim / Ak saçlı ninenin bayramı nasıl?"
Aslında bayramlar biraz da mola zamanı olmalı, yaşam maratonunda soluklanma fırsatı olarak görülmeli. Hiç değilse, bayram günlerinde zamanı biraz daha yavaş, biraz daha akıtmalı kum saatinden. Alphonse de Lamartine'in çok sevdiğim, ara bir alıntı yaptığım, Yaşar Nabi Nayır'ın dilimize çevirdiği "Göl" şiirindeki dizeler gibi:
"Ebedi gecesinde bu dönüşsüz seferin / Hep başka sahillere doğru sürüklenen biz / Zaman adlı denizde bir gün bir lahza için / Demirleyemez miyiz? / Kıskanç zaman, kabil mi sevginin kucak kucak / Bize zevki sunduğu sarhoş edici anlar, / Kabil mi uzaklara uçup gitsin çabucak / Matem günleri kadar?"
Sağlıklı ve mutlu bir bayram dileğimle...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA