Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Hatırladınız mı?

Arap baharının ilk tomurcukları bile fışkırmamıştı. Baharın müjdecisi kırlangıçlardan da eser yoktu. Tam tersine çetin mi çetin bir kış yaşanıyordu.
Münih'te orta yaşlarda bir adam ağır adımlarla kürsüye yürüdü, gözlerini bir süre kar altındaki Bavyera doğasında gezdirdi ve tane tane konuşmaya başladı:
Tuhaf bir tabloyla karşı karşıyayız: Bazı ülkeler en azılı caniler için bile idam cezası kaldırdılar ama bir yandan da yüzlerce, hatta binlerce masum sivilin öldüğü askeri operasyonlara kalkışmayı meşru kabul ediyorlar.
Biliyorum; bana soracaksınız: Bazı ülkelerdeki iç savaşlar, otoriter rejimlerin, diktatörlerin halklarını katletmeleri, kitle imha silahları üretiminin gayrımeşru biçimde yaygınlaşması karşısında elimiz kolumuz bağlı mı kalmalıyız? Elbette önemli bir soru.
Soruya soruyla yanıt vereyim: Bu tehditleri göğüsleyecek araçlarımız var mı? Evet, var. Birleşmiş Milletler Sözleşmesi. Son çare olarak kuvvete başvurmanın biricik meşruiyet kaynağı BM Sözleşmesi'dir. NATO veya AB asla BM'nin yerini almaya kalkışmamalı."
Dikkatinizi çekerim; kısa boylu sayılabilecek orta yaşlardaki adam bu saptamaları veya uyarıları, Arap baharının esamisinin okunmadığı, bir yaprağın bile kıpırdamadığı günlerde yapıyordu.
O adam -o tarihte- Rusya Federasyonu Başkanı olan Vladimir Putin'di. Yukarda aktardıklarım onun 10 Şubat 2007'de Münih Güvenlik Konferansı'nda yaptığı konuşmadan bazı satır başlarıydı. Ve bugünleri haber veriyordu.

Falcı mısın be mübarek?

***
Birkaç paragraf daha aktarmak farz oldu:
"Bize her fırsatta insan haklarının ulusal egemenliğin önünde geldiği söyleniyor. Hiç kuşkusuz öyle. Hatta insanlığa karşı suç işleyenlerin hepsi Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde yargılanmalı. Ama bu ilkeye dayanarak ulusal egemenlik kolayca çiğnenirse, insan haklarına saygı zorunluluğu göreceli olarak uygulanırsa, insan haklarını savunmak adına insan hakları ayaklar altına alınırsa, dahası en kutsal hak olan yaşam hakkı bile ortadan kaldırılırsa, o girişimler soylu bir davanın savunması değil, sadece ve sadece demagoji olur.
BM ve Güvenlik Konseyi, uluslararası sahnede bazı ülkelerin astığım astık kestiğim kestik diktatörlüğüne karşı durmalı. Hiç kimse BM'nin dışında meşruiyet arayıp, kerameti kendinden menkul yetkilerle egemen devletlere karşı güç kullanmaya kalkışmamalı. Özellikle, bir savunma ittifakında bulunmaması gereken yetkiler ve müdahale hakkıyla donanmaya kalkışan NATO'yu kastediyorum.
Günümüz dünyasında ne görüyoruz? Bazı ülkeler demokrasiyi ve azınlıkların haklarını savunmak kalkanı ardında rakibi saf dışı etmeyi, kurulu düzeni yıkmayı, bir gücü daha da saldırgan başka bir güçle değiştirmeyi dayatıyorlar. Krizin taraflarından birinin yanında yer almaya dayalı bu dış müdahaleler dünyanın istikrarını bozuyor.
Bazı ülkeler insancıl sloganlar ardına sığınarak, sivilleri koruma adına yağdırdıkları bombalarla Libya rejimini ortadan kaldırdılar. Aynı senaryonun Suriye'de tekrarlanmasını önlemek şart."
***
Putin, bu uyarıları da 4 yıllık başbakanlık görevinden sonra 6 yıllığına yeniden Rusya Federasyonu Başkanlığı'na döndüğü 4 Mart 2012 seçimlerinin arefesinde "Moskovskie Novosti" gazetesinde yayınlanan uzun makalesinde yaptı. Hatırladınız mı?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA