Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

İmtiyaz

Avrupa Birliği (AB) liderler zirvesi tam bir fiyaskoyla sonuçlandı. Bu da, çelişki gibi görünecek ama Türkiye'nin AB'ye tam üyelik perspektifine yeni umut rüzgârları taşıdı.
AB'de bütçeler 7 yıllık hazırlanıyor. Halen 2007- 2013 bütçe dönemi yürürlükte. Bu 7 yıl için AB'ye toplam 864.3 milyar avro ödenek sağlandı.
Brüksel'de perşembe akşamı başlayıp cuma günü hiçbir karar alınamadan dağılan zirvede 2014-2020 bütçesi bağlanacaktı. AB Komisyonu gelecek dönem bütçesini 1047 milyar avro olarak hazırladı. İngiltere Başbakanı David Cameron, AB Komisyonu'nun bütçe tasarısını görünce öfkeyle yerinden sıçradı: "İngiliz halkının parasını çar-çur ettirmem. Düşürün bu rakamları!"
AB Konseyi Başkanı Herman van Rompuy araya girdi, Komisyon bütçesini 75 milyar avro kadar kırptı. Böylece aşağıyukarı 983 milyar avroluk bir bütçe ortaya çıktı.
Bu kesinti Cameron'un öfkesini dindirmeye ve itirazlarını geri çekmeye yetmedi. İngiltere Başbakanı'na göre, en az 200 milyar avro kesinti yapmak gerekiyordu. Bu da, gelecek 7 yıllık bütçeye yürürlükte 7 yıllık bütçeden daha az kaynak aktarılması anlamına geliyordu.
Bitmedi; Cameron, 1984'te selefi Margaret Thatcher'ın AB'den kavga dövüş kopardığı "İndirim"in de korunmasını istiyordu. Yani, İngiltere'nin AB'ye verdiği ile aldığı arasındaki farkın bir bölümünün iadesine devam edilecekti. İngiltere, AB'nin net kaynak aktaran üyelerinden biri. Tıpkı Fransa, Almanya, Hollanda gibi. Yani verdiği, aldığından daha fazla. Thatcher'ın kopardığı ödün bugüne kadar devam etti. Örneğin, İngiltere'ye geçen yıl 3.6 milyar avro kaynak iadesi yapıldı. Cameron işte bu uygulamadan da asla vazgeçmeyeceğini zirve öncesi her fırsatta tekrarladı.
Ve, yukarıda belirttiğim gibi, 27 lider yorgun, umutsuz, öfkeli olarak Brüksel'den evlerine döndüler.

***

AB'de bir süredir fısıltıyla kulaktan kulağa aktarılan soru fiyasko zirve sonrası yüksek sesle dillendirilmeye başladı: "Ne yapacağız bu İngiltere'yi?" Aynı soru Londra'da da hem iktidar, hem de muhalefet sözcülerince ve milletvekillerince de soruluyor: "Ne yapacağız bu AB'yi?" Çünkü AB'de nasıl İngiltere'den bezginlik varsa, İngiltere'de de AB'den bıkkınlık var.
İktidar partisi grubunun yarıya yakını AB'den çıkılması yanlısı. Ana muhalefet AB'ye mümkün olduğunca az kaynak aktarılması yanlısı. Parlamento dışındaki küçük ama kamuoyu üzerinde etkin olan Avrupa karşıtı UKIP oluşumu ise AB'den hemen çıkılması yanlısı.
Kamuoyu araştırmaları bugün referandum yapılsa İngiliz halkının neredeyse üçte ikisinin AB'den çıkılmasından yana oy kullanacağını gösteriyor.

***
İşte böyle bir tabloda hem İngiltere, hem de AB'nin diğer üyeleri Londra-Brüksel ilişkilerinin artık yeniden tanımlanması zamanının geldiğini düşünüyor.
En çok destek bulan formül, "İsviçre modeli".
İsviçre, AB'ye üye değil ama birçok alanda karar mekanizmalarına katılıyor. Yani, bir tür "İmtiyazlı ortaklık" statüsüne sahip.
Deniyor ki, İngiltere için de bu model uygun olabilir.
Anlamı: İngiltere'nin bir ayağı AB'nin içinde olacak, bir ayağı dışında.
Bir başka ifadeyle, iki parçalı, iki eksenli AB ortaya çıkacak. Bir eksende daha fazla bütünleşme, federasyona geçme yanlıları, diğer eksende AB'ye daha esnek ilişkilerle bağlı, daha doğrusu AB'yi sadece büyük bir serbest ticaret bölgesi olarak görenler.
İşte AB bu çifte eksenli, çifte motorlu yapıya dönüşürse, Türkiye'nin üyeliğinin "Sindirilmesi" çok ama çok kolaylaşabilir. Zira, tıpkı İngiltere gibi Türkiye de AB ile işine geldiği alanlarda ortaklık yapar.
İşe bakın. "İmtiyazlı ortaklık" Almanya Başbakanı Angela Merkel ile Fransa eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin başını çektikleri cephe tarafından Türkiye'ye önerilmişti. Önce İngiltere'ye nasip olacak. Kısmet!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA