Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SALİH TUNA

Bir daha İstanbul’a giremez

Her bakımdan "beni yaz" dedirten bir fotoğraftı. Lakin fotoğraf karesinde yer alanlardan biri Sözcü gazetesi köşe yazarı dostum olunca elim kaleme gitmedi.
Neden mi?
Dostlarımı hiçbir şekilde mahcup etmek istemem de ondan.
Gel gör ki bizzat kendisi köşesinde yazmış. Haliyle bizden günah gitti. (Yine de adını vermeyeyim. An gelir mahcup olur, benden bilmesin.) Fotoğraf mı?
CHP'nin İstanbul Belediye Başkanı "çalışma odasında" Sözcü gazetesi yazarı dostum ile Osmanoğulları Hanedanına mensup (Abdülhamid'in geliniymiş) Zeynep Osman'ı kabul ettiğini gösteriyor.
"Çalışma odası" ifadesi gazeteci dostuma ait.
Makam odası diyemiyormuş, makam mevki gösteriş, lüks gibi kavramları yansıtmıyormuş, vakarlı bir duruş yansıtıyormuş.
AK Partili Belediye Başkanları aynı odada çalışınca makam mevki lüks gösteriş oluyor, bunlar oturunca mütevazı - vakar falan.
CHP'liler aslında her yerde böyle gösterişten uzaklar. Boğaz'da, yalılarda, villalarda, köşklerde bir lokma bir hırka yaşayıp gidiyorlar. AK Parti'liler Esenler'de Güngören'de lüksün şatafatın dibini buluyorlar.
Gelgelelim, CHP Belediye Başkanı Türkiye'nin kaymak tabakası tesmiye edilenlerin oturduğu semtlerden yüzde 90 oy almış, onu ne yapacağız bilemiyorum.
Neyse, esas mevzumuz bu patoloji değil.
Sözcü gazetesi yazarı dostum söz konusu ziyaretlerini şu revnaklı cümleyle tanımlamış: "Gelenekle geleceğin, Osmanlı'yla Cumhuriyet'in kol kola yürüdüğü muhteşem bir buluşmaydı."
Bunca coşkuya sahip çıktığına göre, Abdülhamid'in gelini Zeynep Osman'ı alıp bu muhteşem yürüyüşe ön ayak oldu, dedim.
Bir başka muhteşem yürüyüşe ön ayak olmak bakalım hangi Sözcü veya Cumhuriyet yazarına nasip olacak diye düşünmekten de kendimi alamadım.
Bir başka yürüyüş dediğim, meşrebi müsait bir tarikat şeyhi bulup CHP'li Belediye Başkanını ziyaret etmek mesela. Sonra da gelsin, "Laiklikle tarikatın muhteşem buluşması..." lakırdıları.
Gerçi bu iş en çok ODA TV'nin sahibi Soner Yalçın arkadaşımıza yakışır. "Ebu Zerr'in büyük yürüyüşümü sürdürenler kazandı" dediğine yabancısı olduğu mevzular değil. (Ah be Soner, Ebu Zerr kazandığı için mi Koç'lar o kadar sevindirik oldular.)
Lakin durum böyle değilmiş...
Teklif, Zeynep Osman adlı iş bu hanedan gelininden gelmiş. Hadi gidip bir ziyaret edelim demiş CHP'nin malum belediye başkanını.
Sözcü gazetesi yazarı dostumun şu cümlesine de bayıldım: "Mustafa Kemal Atatürk'ün vatandaşı can kulağıyla dinlemesini resmeden, halkın egemenliğine, demokrasiye dair çoook şey anlatan tabloya bakarak, oturduk."
Ne kadar etkileyici bir oturuş!
New York'tan eşini dostunu arayıp CHP Belediye Başkanına oy isteyen haneden gelini Zeynep Osman da bu ziyaretten / oturuştan çok memnun olmuş.
Mustafa Kemal ne kadar memnun olmuş, orasını bilemem.
Zira bir defasında şöyle demişti: "Egemenlik, güçle, erkle ve zorla alınır. Osmanoğulları, zorla Türk milletinin egemenliğine ve saltanatına el koymuşlardı. Bu zorbalıklarını altı yüzyıldan beri sürdürmüşlerdi. Şimdi de Türk Milleti bu saldırganlıklara artık yeter diyerek ve bunlara karşı ayaklanarak egemenliğini ve saltanatını kendi eline fiilen almış bulunuyor."
Sözcü gazetesi yazarı dostum İstanbul Belediyesi'ne ilk kez girmiş, ilk kez kabul edilmiş.
(Bunca yılın "yandaşıyım" ben hiç girmedim, hiç kimseden de kabul beklemedim.) İstanbul'un İzmir gibi yönetime kavuşması için 25 yıl beklemiş.
Şaka yapmıyorum, Sözcü gazetesi yazarı aynen böyle diyor.
Bilmiyor ki, İstanbul'u İzmir gibi yönetsin, bir daha değil seçilmek İstanbul'a giremez.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA