Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞEBNEM BURSALI

Coğrafyasız siyaset olmaz

"Son 2 yüz yılda bu coğrafyada yaşananların tamamı, bu milleti Anadolu'dan göndermek üzerine oynanan oyunların bir karşılığıdır. Bizim Anadolu'dan başka gidecek toprağımız, bir başka vatanımız yoktur, olamaz da. Siyaset; kaynağını ve duruşunu coğrafyadan alır. Her coğrafyanın da doğal ve zorunlu politikası vardır. Anadolu üzerinde yaşıyor olmanın da bir jeopolitiği vardır ve bin yıldır değişmemiştir. Coğrafya aynı duruyorken (ki öyledir), on asırdır bu topraklardan yükselen politik dinamikleri değiştirirseniz; vatan topraklarınızı kaybedersiniz... Coğrafya tartışılırsa millet, millet tartışılırsa devlet, devlet tartışılırsa bayrak, bayrak tartışılırsa varlığımız ortadan kalkacaktır..." 13 Kasım 2008 tarihli Meclis Tutanaklarından aldığım bu konuşma; MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Genel Kurul'da yaptığı konuşmadan alıntıdır. Ve; o günkü sözlerin bugünkü karşılığının ne olup olmadığını anlamak için çok fazla düşünmeye gerek yok.
Bir ülkenin kaderini bulunduğu coğrafya belirliyor ise; coğrafyasız siyaset olmayacağı da ortada. Türkiye'nin üzerinde bulunduğu coğrafyanın, dünya üzerindeki en zor denklemleri barındırdığı konusunda kimsenin itirazı yok. Ve bu coğrafya üzerinden yürütülen siyasetin de; bir o kadar zor olacağı da çok açık. Uzun süredir devam eden müzakereler sonucunda önceki gün açıklanan Türkiye ve ABD arasındaki mutabakat; en sorunlu coğrafyada, Suriye'nin kuzeyinde güvenli bölge kurulmasını ve gelişmelerin Müşterek Harekat Merkezi'nden takip edilmesini öngörüyor. Suriye'nin kuzeyinde oluşturulmak istenilen terör koridorunu, 2 büyük askeri harekat ile engellemeyi başaran Türkiye, diplomatik, askeri ve stratejik hamlelerle ABD'ye geri adım attırmayı ve masaya tekrar oturtarak, en genel anlamda istediğimiz noktaya getirtmeyi de başardı. Elbette henüz her şeyin tam istediğimiz şekilde sonuçlandığını söyleyemeyiz ama gelinen noktanın çok ama çok önemli bir başarı olduğunu herkesin kabul etmesi gerekiyor.
Kimi çevrelerin "ihtiyatlı iyimserlik" olarak nitelendirdiği bu sürecin nereden nereye geldiğini hatırlatırsak, bugün elde edilen sonucun hiç de küçümsenecek bir sonuç olmadığını da görmüş oluruz. Obama döneminde oluşturulmak istenilen ve başlatılan terör koridoru süreci, Washington'un zikzaklı politikalarıyla iyice içinden çıkılmaz bir noktaya geldi. Öncelikle; Türkiye'nin güvenlik endişesini giderecek bir güvenli bölge oluşturulması konusunda mutabık kalınması önemli. Tabi bu bölgenin derinliğinin kaç kilometre olacağı konusu; bir o kadar önemli. Bizim derdimiz; PKK-YPG terör örgütlerinin geçişini engellemek. Bu detayların netleşmesi, önümüzdeki müzakere sürecine bağlı ama şunu her hal ve şartta söyleyebiliriz ki; Türkiye'nin şakasının olmadığı ve endişeleri giderilmediği takdirde Fırat'ın doğusuna müdahale konusunda bir pazarlık kabul etmeyeceği ABD'li müttefiklerimizce kesin olarak görüldü. Türkiye'nin artık bu konuda ne pazarlık etmeye ne oyalamaya tahammülü kalmıştır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA