Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞEBNEM BURSALI

Safralar atılırken

Bir önceki yazımın devamı gibi olacak belki ama; yazmasam da olmayacak.
Pazartesi yazımda; eski Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun son açıklamalarını hatırlatmış ve şöyle demiştim: "Şu günlerde Davutoğlu'nun açıklamalarını okurken, acımayla karışık bir his geliyor insana.
Kendisi epeydir bir parti kurmaya çalışıyor ama öylesine hazin bir bagaj ve gündemle yola çıktı ki; gerçekten de çok vahim.
Bir sanal tehdit halleri, bir başı boş ve ucu nereye gideceğini kendisinin bile bilmediği sözde açıklamalar!
Ama bakıyorsunuz devamı da yok, söylediği hiçbir sözün karşılığı da yok!" Nitekim; perşembenin gelişi çarşambadan belliydi ve bu yazının üzerinden 24 saat geçmeden; AK Parti MYK'da oy birliği ile Davutoğlu ve onun durumunda olan 3 kişi daha kesin ihraç talebiyle merkez disiplin kuruluna sevkedildiler.
Biraz önce söyledim; zaten belli bir süreç idi ve malumun ilamı oldu. Yani, karar sürpriz falan değil. Bu karar doğru mu yanlış mı? Zararlı mı olur zararsız mı?
Olmalı mıydı olmamalı mıydı? Soruları son derece yanlış ve düz bir bakış açısı olacaktır. Niye mi?
Bırakın, bir partinin eski bakanı, eski genel başkanı, eski başbakanı olmayı, sıradan bir üye bile olsanız yapmanız gereken davranışlar, uymanız gereken kurallar vardır. Bu hem ahlaki hem siyasidir. Siyasi partiler bir tüzel kişiliktir. Siz de bu tüzel kişiliğe üye olarak aynı zamanda ahlaki bir kontrata da imza atmış oluyorsunuz. Karşılıklı bir aidiyet ve ahlaki bağımlılık gereği yapmanız ve yapmamanız gerekenler arasında ilk sırada; partinizi töhmet altında bırakmamak gelecektir. Siz kalkıp; hem de kendi başbakanlık yaptığınız dönemi zan altında bırakacak açıklamalar yapacaksınız. Hem partiden ayrılmayarak, yeni bir parti devşirmenin ve içeriden adam ayartmanın çabasını göstereceksiniz. Yapıcı eleştiriler, hata ve eksikleri ortaya koyup önerilerini söylemek elbette buna dahil değil.
Ama sizin sorumlu olduğunuz dönemle ilgili içeride ve dışarıda soru işaretleri bırakacak hayali ifadeleri ortaya atıp; "Hadi o zaman açıkla" dendiğinde de bugüne kadar yaptığınız gibi gizlenmeyi ve susmayı tercih ederseniz; canlı organizmayı içeriden kemirmeye çalışan mahlukatlar olarak algılanırsınız. Ve o organizma kendisine zarar vermeyi amaçlayan bu maddeyi dışarı atarak doğal bir seleksiyonu yerine getirir!
Sizi bir akademisyen iken önce danışman yapmış bu müessese. Ardından bakan, ardından genel başkan ve Başbakan yapmış aynı müessese. Ve bu müessesenin lideri olan kişi hiçbir komplekse mahal vermeden bütün gücüyle de desteklemiş sizi. Ama siz kalkıp, kendi başbakan olduğunuz dönemle ilgili "Konuşursam yer yerinden oynar" anlamında hayali ama içi boş bir klişeyi ortaya atıyor ama gerisini getirmiyorsunuz.
Bunun ne siyasi ne ahlaki olarak bir değeri ve karşılığı olması mümkün müdür? Açık söyleyeyim; burada asıl sorulması ve sorgulanması gereken neden bu kadar uzun süre bu niyet bozukluğuna tahammül edildiğidir. Cevabı da belli gerçi bu beklemenin; adına vefa denilen ve artık siyasette pek görülmeyen bu gerekçe bile çoktu bu örnek için...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA