Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ŞEBNEM BURSALI

CHP neyin peşinde?

Yeni yasama yılının başlamasıyla birlikte siyasetin yeniden Ankara orijinli hareketleneceğini söylemek mümkün. Salı günü Genel Kurul'da yapılan konuşmalarda özellikle Başkan Erdoğan'ın ufuk açan konuşması, hem içeriye hem dışarıya onlarca mesaj taşıyordu. Yeni dönemde siyasetin genel konularında iç siyaset kadar ve hatta belki daha da ağırlıklı dış siyasete dair gelişmeler gündemi belirleyecek. Suriye'de Fırat'ın hem doğusu hem batısındaki gelişmelerin odağındaki ülke olarak Türkiye, bir yanda ABD bir yanda da Rusya ve İran ile yürüttüğü müzakerelerde; hem sahayı hem masayı işaret ederek zaten kararlılığını ortaya koydu yeterince. Hafta başındaki Milli Güvenlik Kurulu sonrasında açıklanan beş maddelik bildiride; bu kararlılık vurgusu biraz daha kalın tonda yapıldı. Suriye'de güvenli bölge oluşturmak ve insani boyutta milyonlarca mültecinin evine güvenli şekilde geri dönmesini sağlama noktasında gereken iradeyi göstermekte "tereddüt etmeyiz" sözü, zaten her şeyi çok açık ortaya koyuyor. Irak'ın kuzeyinde yürütülen Pençe Harekatı'nın devamı ile ilgili ifadeler ve Doğu Akdeniz'de sondaj çalışmalarının devamı yönündeki göndermeler; dış siyasette bir süredir hayli kritik bir süreci yöneten Türkiye'nin; çok yönlü ve zorlu politikasının da göstergesi aynı zamanda.
Hükümet ve güvenlik güçleri dışarıda çok yönlü yürüttükleri bu denklemde bir anlamda varlık-yokluk mücadelesi yürütürken; muhalefetin yaptıkları daha bir göze batıyor açıkçası. Önce; resmi programdan ve herkesten gizlenen IMF ve CHP-İP buluşması (ki; bu iki partinin yetkililerinin, IMF temsilcilerinin kaldıkları otelde ayaklarına kadar gitmeleri işin en can alıcı detaylarından birisi idi) ve bunun hemen akabinde CHP-HDP-SP'li milletvekillerinin Berlin'de sözde "Anayasa Konferansı'nda" yaptıkları temaslar bu göze batmanın sebebi. İP'in de Berlin temsilcisi ile katıldığı bu konferansın ana özelliği; FETÖ firarileri ile PKK'ya destek bildirisine imza atan akademisyenlerin düzenlediği bir toplantı olması. Türkiye'den giden vekiller; FETÖ ve PKK sempatizanı bu isimlerin; Türkiye'nin Suriye'de yürüttüğü beka operasyonlarına "işgal" denmesine ve özerklik çağrısı yapmasına ses çıkarmamalarını hâlâ daha izah etmiş değiller.
Bütün bunların üzerine geride bıraktığımız hafta Suriye Konferansı adı altında bir toplantı daha yaptı CHP. Ve bu toplantının da ana özelliği her nedense; Türkiye'nin tezlerini güçlendirecek veya haklılığını teyid edecek mesajları pekiştirecek isimlerin değil; PKK-YPG-PYD sempatizanı isimlerin konuşmacı yapılmasıydı. Diktatör Esad ve PKK söylemiyle Türkiye'nin "işgalci" ilan edilmesine kimse ses çıkarmadı.Bu ay sonunda Cenevre'de toplanacak Anayasa Komitesi toplantısı öncesinde Suriye'de Türkiye'nin tezlerini tümüyle yok sayan ve bugüne kadarki tüm kazanımlarını ortadan kaldırmaya yönelik bu adımların ne sorumlu muhalefet olmakla ne de milli şuur ile açıklanması mümkün değil. Suriye'de olup bitenler, Türkiye'ye yönelik son 8 yıldır süren asimetrik ve doğrudan saldırılar, önümüzdeki onlarca yılı ipotek altına almayı, siyaseti kuşatmayı ve Türkiye'yi bölmeyi hedefleyen dışarıdan bunca girişim var iken; Meclis'in en büyük muhalefet grubuna sahip ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kuran bir partinin durduğu nokta gerçekten endişe vericidir. Bu sorgulamanın parti yönetimine sadece dışarıdan değil, CHP içinden de yapıldığını ve her geçen gün şiddetinin arttığını bilerek sormak isterim: Ey CHP yöneticileri, siz neyin peşindesiniz?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA