Uluslararası siyaset, satranç oyununa benzetilir. Ancak son zamanlardaki kadar girift ve çok bilinmeyenli bir denkleme dönüşmedi ülkeler arası diplomasi. Sadece Suriye meselesine bakmak bile yeterli. Kimin eli kimin cebinde belli değil.

Türkiye çok net olarak ve mertçe "Terör örgütü DEAŞ ve Suriye PKK'sı olan PYD benim düşmanımdır" diyerek iki terör örgütüyle de mücadele ediyor. Ancak NATO müttefikimiz ülkelerin PKK ile boy göstermek için birbirilerini paraladıklarını görüyoruz. Aynı şekilde Rusya de ABD'liler sırasını savınca hemen PKK'lıların yanında poz vermeye başlıyor.

***

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Mayıs ayının gelmesiyle birlikte çok stratejik yurt dışı gezilerine başladı. Hindistan gezisinin ardından Rusya'ya gitti. Gelecek hafta Çin'e ve oradan da ABD'ye geçecek. Erdoğan daha sonra da Brüksel'deki NATO zirvesinde dünya liderleri ile bir araya gelecek.

ABD'de neredeyse artık tüm dünyanın bildiği bir güçler savaşı var. Derin Amerikalar birbiriyle çarpışıyor. Daha seçim kampanyaları döneminde Pentagon ve FBI arasında yaşananları hatırlayın. Her gün birisi Trump veya Clinton'la ilgili ortaya 'kirli çamaşır' döküyordu.

***

ABD 'derin devleti', Trump'ın 'öngörülemezliğini' frenlemek için tüm gücüyle çalışıyor. İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD gezisi öncesinde Trump'a "PYD'ye ağır silahların verilmesini" onaylattılar. Trump ise aynı gün FBI Başkanı'nı görevden aldı.

Yanı başımızda Suriye'de ateş çemberi var ve Türkiye akan kanın durması için resmen didiniyor. Ancak 'Suriye'ymiş, 'insan'mış, 'mülteciler'miş onların umurunda değil. NATO'nun, AB'nin, ABD'nin savaşı durdurmak için çabalamak yerine terör örgütleriyle ilgili her gün yeni bir saçmalığına tanık oluyoruz.

***

Örneğin Pentagon, "ABD Başkanı Trump, terör örgütü PKK'nın Suriye uzantısı PYD'ye silah verilmesi talimatı verdiğini" kamuoyuna duyururken Beyaz Saray Sözcüsü,"Güvenlik riskleri konusunda Türkiye'ye güvence veriyoruz" açıklaması yapıyor.

Tehdit gibi güvence(!)Yani "Biz silah veriyoruz ama istersek onları size karşı kullandırtmayız" anlamına geliyor bu açıklama. Teröriste ağır silahlar verdikten sonra neyin güvencesi bu diye sormak bile abes.

***

Türkiye, üzerinde büyük oyunların oynandığı bir ülke. Bir bakıyorsunuz "dostuz" diyen bir ülke kalkıp FETÖ'cü hainleri ülkesinde sarıp sarmalıyor. Bir bakıyorsunuz "NATO müttefikiyiz" diyen bir ülke PKK'ya ağır silahlar verdiğini deklare ediyor.

Türkiye de bunun için önleyici tedbirler almaya, terörü kaynağında kurutmaya, 'dostlarımızın' ihanetine karşın sahada 'hamleler' yapmaya çalışıyor. "Silah verdiğimiz PKK'nın size zarar vermesini istemiyoruz ama" diyerek alay ettiklerini sanıyorlar ama bu devran böyle sürmez. Milyonlarca insanın ahı yerde kalmaz.

***

Dış politikayı iç politikaya malzeme yapmaktan vaz geçseler ve azıcık vicdanlı politikalar üretmeyi deneseler, kendi güvenlikleri ve gelecekleri açısından da Türkiye'nin yabana atılamayacak, denklemlerin dışında bırakılamayacak bir ülke olduğunu görecekler.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın dediği gibi Ortadoğu'da Türkiyesiz bir karar verilmesi düşünülebilir mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan dün ise konu ile ilgili şöyle konuştu: DEAŞ terör örgütüyle mücadele bir başka terör örgütü ile yürütülmemelidir. Müttefiklerimizin terör örgütüyle değil bizim yanımızda yer alacağını bilmek istiyoruz. Alınan kararla ilgili endişelerimizi 16 Mayıs'ta Başkan Trump'a ileteceğim. Temenni ederim ki yanlıştan bir an önce dönülür.

Batı'nın, Afganistan'da, Irak'ta, Suriye'de kendi başlarına kararlar alıp o bölgeleri nasıl dizayn etmeye çalıştığını görüyoruz. İnsanlığa kan ve gözyaşından başka bir şey sunmuyorlar. Türkiye'nin Suriye'de önerdiği "Güvenli bölge" fikri dahi onların yaptığı bütün "demokratik müdahaleler"den daha insani ve daha güvenli…