Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÜLKÜ TAMER

Yeşilçam'ın bilgesiydi

Geçen Salı Halit'i de toprağa verdik. Halit Refiğ'i. Benim hem "okuldaş"ım, hem arkadaşımdı. Sık görüşme olanağını bulamıyorduk gerçi, ama her karşılaşmamızda oturup uzun uzun sinemadan, edebiyattan söz ediyorduk. Eşi Gülper de yanımızdaysa konu hemen kedilere geliyordu.
Bir süre önce Macı Hüseyin adlı öykümü üniversitede öğrencilerinin "kısa film senaryosu" olarak hazırlamalarını istemiş, beni de okula çağırmıştı. Orada öğrencileriyle aralarında nasıl sıcak bir bağ kurulduğuna, ne kadar sevildiğine tanık olmuştum.
Bunu kendisine söylediğimde, "Eee," demişti, "biz de Baba Ziya'nın rahle-i tedrisinden geçtik.
Hocalığı ondan öğrendik."
Baba Ziya. Kolejdeki coğrafya öğretmenimiz Ziya Akant. Gerçekten de inanılmaz bir hocaydı. Onun kadar öğreten ve sevilen birini görmedim bugüne kadar.
Halit de aynı çizgiyi sürdürüyordu.
Hem okulda, hem sette.
Onunla ilgili çok anım var. Başlamadan biten bir reji asistanlığı olayını anlatayım.

***

1960'ların başı. Yeşilçam'ın en "çalışkan" olduğu zamanlar. Bir filmin çekimi, sürse sürse iki hafta sürüyor. Bazen bir haftada aynı ekiple iç içe iki film birden çekiliyor. Yönetmenden, yapımcıdan başka kimsenin haberi olmuyor bundan. Öyle ki, Yılmaz Güney bile tek filmde oynadığını sanıyor. Bir süre sonra ikinci film gösterime girince de, "Ben bunda ne zaman oynamıştım?" diye düşünüyor.
Ortada değil öykü, konu bile yokken "motor" deniliyor. Öykü de çekimlerle birlikte beliriyor. Oyuncular ise gün boyunca koşuşturuyorlar. Bazen bir günde üç sete bile giden var.
Rivayet ederler ki, bir filmin çekiminde yönetmen, Filiz Akın'a, "Yere bak, bağır," demiş.
Filiz Akın yere bakmış, bağırmış. Çekim tamamlandıktan sonra aklına gelmiş. "Ben neden bağırdım?" diye sormuş.
"Neden olacak," demiş yönetmen, "yerde babanın ölüsünü gördün de ondan."
***

İşte o dönemde, sinemayı ne kadar sevdiğimi bilen Halit Refiğ, "Yapacağım filmde asistanım olur musun?" dedi.
Reji asistanlığı! Üstelik Halit Refiğ'in asistanlığı! Hemen üstüne atladım.
Sevgili Halit o zamanlarda bile ciddi çalışırdı. Öyküsü hazır. Bir korku filmi olacak. Adı Şeytanın Sarayı. Efe Film, yani Ertem Eğilmez için çekecek.
"Gel, gidip Ertem'le konuşalım," dedi. "1500 lira iste."
1500 lira! Olacak iş değil, ama bir deneyelim bakalım.
Ertem Eğilmez, Dolapdere'deymiş. Eşref Vural'ın kahvesinde İki Gemi Yanyana filmini çekiyorlarmış.
Kalkıp Halit'le kahveye gittik. Ertem Eğilmez orada. Ayaküstü konuştuk, anlaştık. Tamam! 1500 lira alacağım.
"İstersen sen kal, çekimi seyret," dedi Halit.
Kaldım. Yönetmen Atıf Yılmaz. Oyuncular Orhan Günşiray, Filiz Akın. Dostlar da var: Altan Erbulak, reji asistanı Atilla Tokatlı.
İyi de, neden bir şey yapılmıyor, herkes neden bekleşiyor? Atilla'ya sordum.
"Kemal ağabeyi bekliyoruz," dedi Atilla.
Biraz sonra Kemal ağabey geldi. Kemal Tahir! Filmin senaristi oymuş. Hemen bir masa açtılar. Kemal ağabey, portatif daktilosuna bir kâğıt taktı, çekilecek sahneyi yazdı hemen. Atilla kâğıdı aldı. İki dakika önce yazılan sahne bir çırpıda çekildi.
Arkasından, bir sonraki sahnenin yazılması beklenmeye başlandı.
Öykünün nasıl gelişeceğini, değil oyuncular, Atıf ağabeyle Kemal ağabey bile bilmiyordu.
***

Benim asistanlık mi? İki Gemi Yanyana iş yapmadı, battı. Efe Film de battı. Şeytanın Sarayı çekilemedi. Sinema serüvenim de başlamadan sona erdi.
***

Yokluktan varetmeyi becerebilen Musa'ların sokağıdır Yeşilçam. Boyuna mucizeler yaratır. Bana sorarsanız, dünyanın sekizinci harikası olmasa bile, "ilk yirmi" ye mutlaka girer. Dostlukların en hasını, düşmanlıkların en amansızını orada bulabilirsiniz. Oturup Kierkegaard'dan söz edebileceğiniz kişiler de vardır Yeşilçam'da, Yahya Kemal deyince boş gözlerle yüzünüze bakanlar da.
Kimi çalışkandır, boyuna üretir, kimi kahvede çanak oynarken gökten zembille proje ve devlet yardımı inmesini bekler.
Halit de o mucizelerden biriydi. Gerçekten de yokluktan varetmeyi başarmış bir yönetmendi. 1961'de Yasak Aşk'la başlayan düzeyli bir serüveni Gurbet Kuşları, Karılar Koğuşu, Hanım, Köpekler Adası gibi yapıtlarla sürdürdü.
Yeşilçam'ın aydınlık yüzünü simgeleyen bir bilge olarak sinema tarihimizde yerini aldı.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA