Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÜLKÜ TAMER

Gazetecilik "öğrenimi"nden çizgiler

Gazetecilikte, oyunculukta olduğu gibi "okullu-alaylı" tartışmaları hep sürüp gider. "Gazetecilik okulda mı öğrenilir, usta-çırak ilişkisi içinde yaşanarak mı?"
Sanırım anlatacağım gibi değildir şimdi, ama bizim gençlik dönemimizde okulun pek yararı olduğu söylenemezdi. Ben de yazarlık serüvenimde öğrendiklerimin çoğunu okulda değil, Abdi İpekçi'nin yanında çalışarak öğrendim.

***

1961. Gazetecilik'te, tam adıyla İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Gazetecilik Enstitüsü'nde öğrenciyim. Sınıfa girince karşılaştığım ilk kişiyi hocalardan biri sandım. O da benim gibi öğrenciymiş meğer. Asker kökenli bir öğrenci. 27 Mayıs sonrasında Yarbaylıktan emekli olunca üniversiteye girmiş, gazetecilik öğrenimi yapmaya.
Ama sınıfın en yaşlısı o değildi. Bir de Emekli Albay vardı. Hocalarımızdan Aytekin Tosun, ilk derste başını önüne eğmiş adlarımızı okuyordu. Sıra onun adına gelince durakladı. Ayağa kalkarak, "Yüzbaşım!" dedi. "Siz de mi bu sınıftasınız?"
"Evet, hocam,"
dedi Albay.
Aytekin Tosun yedek subaylığını yaparken, bizim sıra arkadaşı onun Yüzbaşısıymış. Şimdi öğrencisiydi.
***

Sınıfta bizden oldukça yaşlı biri daha vardı: Esat Bey. Göze batacak derecede şık giyinir, "monşer"li konuşurdu. Sonraları spor federasyonlarından birinin başkanlığını yapacaktı.
Esat Bey ilk hafta girmemişti derslere. İkinci hafta, Gazete Fotoğrafçılığı dersinin ortasında kapı açıldı, kısa boylu, kır saçlı bir adam girdi. İlkokulda, ortaokulda olsak Müfettiş diyeceğiz. Hocamız Cemal Bey de şaşırdı, ama kim olduğunu soramadı ona. Esat Bey gitti, arka sıralardan birine sessizce oturdu.
Cemal Bey ders anlatmayı bitirmişti. "Soracağınız bir şey var mı?" dedi.
Esat Bey ayağa kalktı. "Efendim," dedi. "Ben Hattı Üstüva'da fotoğraf çekmiştim. Çıkmadı. Acaba neden?"
Önce bir sessizlik çöktü sınıfa. Sonra kahkahalar patladı.
"Bilemem," dedi Cemal Bey. "Çeşitli nedenleri olabilir. Ekvator'da hava sıcaktır, belki filmi etkilemiştir."
O günden sonra adı Hattı Üstüva kaldı Esat Beyin.
***

Gazete Fotoğrafçılığı dersi iki yıl sürdü. Haftada iki saat. Ama iki yıl boyunca fotoğraf makinesi bile görmedik. Fotoğrafçılığı dinleyerek öğrenebilmek için canımızı dişimize taktık.
Öteki derslerde de durum pek değişik değildi. Sözgelimi Maliye'de. Hocamız Esat Tekeli'ydi. Bir zamanlar Maliye Bakanlığı yapmıştı. Çok yaşlıydı şimdi. Kulakları pek iyi işitmiyor, bu yüzden bağırarak konuşuyordu. Anlattıklarından bir şey anladığımız pek söylenemezdi.
Adam Smith'den mi söz ediyor, "Yazın!" diye bağırıyordu. "Adam İsmit..."
Arka sıralardan Erdoğan sesleniyordu:
"Yazdık hocam, Madam İsmet..."
"Madam İsmet değil, Adam İsmit..."
"Evet, hocam, Madam İsmet..."
"Madam İsmet değil, Adam İsmit..."
Adam İsmit; Madam İsmet tartışması sürüp gidiyordu.
***

Cevat Fehmi Başkut'la Burhan Felek de hocalarımız arasındaydı. Burhan Felek, Nasreddin Hoca fıkraları anlatırdı hep; "kıssadan hisse" çıkarmayı da unutmazdı. Cevat Fehmi'nin günü gününe uymazdı. Günün birinde kızdı. "Ne söylesem yazıyorsunuz!" diye bağırdı. "Bırakın not tutmayı. Not tutup ne yapacaksınız? Dinleyin, yeter."
Beş dakika sonra bir fıkra anlatacağı tuttu onun da. İki-üç cümleden sonra sustu, bize baktı. Yine başladı bağırmaya:
"Yazsanıza! Sonra unutacaksınız!"
***

Keyifli bir sınıftı. Yalçın Manav'ı hatırlıyorum arkadaşlardan. Haksızlıklara başkaldıran, kıpkırmızı kesilip hocalara bile ağzına geleni söyleyen Yalçın'ı. Delikanlı çocuktu. Şimdi sanırım İstanbul'da Turizm Bölge Müdürü. Erhan'la Tulga'yı da hatırlıyorum. "Mütevazi" bir devdi
Erhan. Tulga'ysa cep radyosu kadar bir kız. Birbirlerini sevdiler. Okuldan sonra evlendiler. Bir de çocukları oldu.
Yıllar sonra İnönü stadında rastladım Erhan'a. Maç başladı başlayacaktı. Yeni geldiği için ayakta kalmıştı. Seslendim, yer açtık, oturdu. Oturur oturmaz da tepemizden geçen bir uçağı gösterdi.
"Görüyor musun şunu?" dedi. "Tulga'nın uçağı. Londra'ya gidiyor. Çocukla birlikte. Biraz önce yolcu ettim. Bir hafta kalıp dönecekler."
Ama dönemediler. O gün havacılık tarihinin en büyük kazalarından biri olacak, "Tulga'nın uçağı" Londra'ya inemeden yere çakılacaktı.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA