Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÜLKÜ TAMER

Pazartesi notları... Sinemadan sigaraya

Dün 42. SİYAD Ödülleri töreni vardı. Sinema yazarları, başarılı buldukları kişileri ve kuruluşları ödüllendirdi.
Daha dün sayılacak bir geçmişte "sinema yazarı" denilince, "Ne olacak işte, boş gezenin boş kalfası" diyerek gülünür geçilirdi. Bu yazarlık dalının bir saygınlığa kavuşması yıllar süren çabanın, emeğin, direncin sonucu...
Törende yönetmenler, yapımcılar, oyuncular kutlandı.
Ben de sinema yazarlarımızı kutluyorum.

***

Ödül töreni beni 1950'lerin sonlarına götürdü.
Gaziantep'te Demokrat Ülkü gazetesinde bir köşem vardı. Ayhan Sümer takma adıyla günlük yazılar yazıyordum.
Haftada bir de film eleştirileri. Daha önce İstanbul'da gördüğüm filmlerin eleştirilerini önceden hazırlıyordum. Böylece, eleştiri, filmin başladığı gün gazetede yayımlanmış oluyordu.
Chaplin'in Sahne Işıkları için yazdığım yazıda düş bölümünün üstünde uzun uzun durmuştum. Filmi bir de Antep'te göreyim dedim. O da nesi? Düş bölümleri olduğu gibi kesilip atılmamış mı!
Bir de Ağa Düşen Kadın olayı var. Bir kadınla iki adamın öyküsünü anlatan filmde hiç, ama hiç konuşma yoktu. Ağa Düşen Kadın, bu yanıyla İstanbul'da büyük ilgi uyandırmış, Şan Sineması'nda haftalarca afişte kalmıştı. Gazetede yazdığım yazıda, filmin bu özelliği üstünde uzun uzun durdum.
Ama yazlık sinemada, ayışığının altında kafamdan aşağı kaynar sular boşaldı.
Meğer filmin işletmecileri, Anadolu kopyasını seslendirmişler. Oyuncular dudaklarını oynatmadıkları için onları konuşturamayınca, başka bir çare bulmuşlar.
Tanıtma yazılarıyla birlikte bir ses konuşmaya başlıyor, maç anlatır gibi filmi anlatıyordu:
"Adam, öteki adama hain hain bakmaya başlamıştı. Kadını iyice kıskanıyordu. Yumruğunu sıkarak deniz kenarına gitti..."
Filmin sonuna kadar da susmak bilmiyordu.
***

Hollywood'da filmler piyasaya sürülmeden önce özel gösteriler düzenlenerek seyirciler tarafından "test edilir". Tepkilere göre, değişiklikler yapılır.
Bu, Hollywood'da sessiz film döneminden beri uygulanan bir yöntem. Yönetmenleri bir yana atıp makası ellerine alan yapımcılarla ilgili nice öyküler var.
Seyirci tepkisi elbette önemli. Yapımcı, sermayesi kâğıt kalem olan şair değil ki. Yatırdığı parayı kat kat fazlasıyla geri almayı isteyecek. Bunun ilk koşulu da seyircinin nabzını tutmak.
Yapımcının açısından bakarsak, seyirci bazen yanılıyor. Büyük gelir getirmesi beklenen kimi filmler tepetaklak gidiyor. Ya da tam tersine, hiç umulmadık başarılar kazanılıyor.
Peki, "işin içindekiler", yapımcılar, yönetmenler, oyuncular, eleştirmenler yanılmıyor mu?
Ünlü Kazablanka filmi belki de bu konuda en güzel örnek. Yapımcı Jack Warner, programını doldurmak için sıradan bir film yapmak istiyordu. Stüdyonun kadrolu yönetmeni Michael Curtiz, kendisine verilen görevi kabul etmek zorundaydı. Baş rol George Raft'e önerildi. Raft, fiyaskoyla sonuçlanacak bir filmde oynayarak ününü zedelemeyi düşünmüyordu. Rick rolü Humphrey Bogart'a verildi. Film, gösterime girince, eleştirmenlerin yaylım ateşine tutuldu. "Anlamsız bir palavra" olarak nitelendirildi. Bogart ise "Paul Gauguin'i oynamaya çalışan bir Buster Keaton"dı.
Sonuç: En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Senaryo dallarında Oscar ödülleri. Humphrey Bogart'ın sıradan gangster rollerinden yıldızlığa yükselişi. Hayal bile edilemeyen bir gişe başarısı.
Kirpinin, saç fırçasının üstünden inerken söylediği gibi, "Hayatta herkes yanılabilir".
***

Sinemadan televizyona atlayalım isterseniz. "Dumansız ekran"a.
Sigara yasağı konusunda en güzel, en doğru yazıları Hıncal yazdı. Her satırına katılıyorum. Ekleyecek hiçbir şeyim yok.
Bir şey dışında.
Yasaklar söz konusu olunca bazen ne gülünç durumlara düşüyoruz.
Bir film izliyorum televizyonda. Adam bir çakmak alıp çakıyor. O anda adamın ağzında "dumansız hava sahası" değil, "dumanlı hava sahası"...
Ne o, sigara gösterilmeyecek!
Seyirci budalanın daniskası... Bulandırılarak kapatılan dudakta sigara olduğunu anlamayacak... Ya da tiryakiyse, "Kapattıklarına göre bu sigara pek netameli bir şey olsa gerek" deyip bir anda hidayete erecek.
O arada filmin de canına okunacak.
Hele CNBC uygulaması... Onlar hafif dumanla bulandırsalar yine iyi... Sigarayı rengârenk, kocaman bir çiçek resmiyle kapatıyorlar. Ekranda üç kişi sigara mı içiyor... Tropikal bir bahçedesiniz sanki.
Yanlış anlaşılmasın, sigara yasağına karşı değilim; yasağın bugünkü uygulanma biçimine karşıyım.
Ama en çok da geri zekâlılık göstergesi olan bu tür gülünçlüklere karşıyım.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA