Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖMER TAŞPINAR

İsrail'in artan yalnızlığı

ROMA

Türk dış politikası üzerine bazı konferanslara katılmak için Washington'dan Avrupa'ya yola çıktığımda Türkiye ve İsrail arasındaki diplomatik kriz yeni çıkmıştı. Bu kriz nedeniyle konferanslardaki soruların çoğu Türkiye'nin İsrail'le kötüleşen ilişkileri üzerineydi. Ancak bu kriz yaşanmamış olsaydı da durum bence çok farklı olmayacaktı. Zira ilginç bir gelişmenin altını çizmekte yarar var: gerek Avrupalı akademisyenler, gerekse Avrupalı gazeteciler artık Türkiye-AB ilişkilerinden çok, Türkiye'nin Ortadoğu politikasıyla ilgileniyor. Bu konu doğal olarak pek bir yere gitmeyen Ankara-Brüksel ilişkilerine göre çok daha renkli ve yeniliklerle dolu.
Diğer katılımcıların görüşleri ve gelen sorulardan yola çıkarak bu konferanslar vesilesiyle yaptığım bazı gözlemleri paylaşmak istiyorum. Avrupa'da Türkiye'yi ve Ortadoğu'yu yakından takip eden uzmanlar Tür dış politikasında bir "eksen kayması" yaşandığına inanmıyor. Katılımcıların çoğu Türkiye'nin artık kendi ulusal çıkarları açısından Batı ve Doğu arasında daha dengeli bir dış politika izlediğini kabul ediyor. Ortak izlenim şu: Ankara "bütün yumurtalarını Avrupa ve Amerika, yani transatlantik ilişkiler sepetine" koymak yerine artık hem Batı'ya hem de Doğu'ya bakan ve de aynı zamanda Rusya ile de yepyeni bir ortaklık platformu yakalayan bir bölgesel güç görüntüsü veriyor. Yeni Türkiye'nin kendine daha çok güvenen, daha az kompleksli, Müslüman kimliği ile daha barışık, ekonomik olarak çok daha güçlü olduğu genel anlamda kabul görüyor.
Öte yandan, gündem nedeniyle sorulan soruların çoğu İsrail ve Türkiye arasındaki ilişkilerin neden bu kadar çabuk ve bu kadar ciddi bir şekilde bozulduğu üzerineydi. Ben kendi adıma bu sorulara cevap verirken iki temel konuya ağırlıklı olarak değindim. Birincisi Ortadoğu genelindeki dinamikler. Ortadoğu'da bir barış süreci olmadıkça Türkiye'nin İsrail'le ilişkileri sorunlu olacak. Hatırlamak gerekiyor ki Türkiye-İsrail ilişkileri altın dönemini 1996'da, iki ülke arasında askeri işbirliği imzalandığı sıralarda geçirmişti. O dönem ilişkiler son derece iyi gidiyordu çünkü "Oslo Barış Süreci" bütün aksamalara rağmen devam ediyordu. Aynı şekilde 2006'da Ankara, Suriye ve İsrail arasında arabuluculuk yaparken de ortada barış süreci için ortak bir arayış vardı.

Zararlı çıkan Ankara olmaz

Ne zaman ki İsrail Gazze'de insafsız bir savaş ve intikam politikası izlemeye karar verdi, o zaman işler değişti. Ortada ne korunacak bir barış, ne de diplomatik destek verilecek bir barış süreci kaldı. Suriye ve İsrail arasında çözüm için bu kadar ciddi adımlar atılmışken, Gazze saldırısı sonrasında Ankara'nın bütün hesapları bozuldu.
Netanyahu iktidara geldikten sonraysa İsrail'in sadece Türkiye ile değil, Amerika ve Avrupa ile de arası bozuldu. Zaten İsrail'de bu durumun farkında olan muhalefetteki Kadima Partisi Netanyahu'yu ülkeyi bütün dünyadan ve de en önemlisi Amerika'dan izole etmekle suçlamaktadır. Durum böyleyken Türkiye ile İsrail arasında yaşanan son krizden zararlı çıkan tarafın Ankara olmayacağı ortada. Zararlı çıkan, bölgede ve dünyada bir kez daha saldırgan duruma düşen ve de gittikçe yalnızlaşan Netanyahu yönetimi olacaktır.
Türkiye'nin İsrail'le ilişkilerinde ikinci önemli konu meselenin Washington cephesi. Geçmişte Türkiye İsrail'le ilişkilerine hep Amerika'daki Musevi lobisi cephesinden bakardı. Zira Ankara'nın Amerika'daki güçlü Ermeni ve Rum lobilerine karşı dengeleyici unsur olarak "Türk dostu" Musevi lobisine son derece ihtiyacı vardı. Son dönemde bu durum da değişiyor. Türkiye'nin komşularıyla arası "sıfır sorun" arayışı çerçevesinde düzeldikçe, Amerika'daki Musevi lobisine ihtiyaç "belirli bir ölçüde" azalıyor.
Belirli bir ölçüde diyorum zira eğer Ankara, Erivan'la diplomatik ilişkileri başlatma ve sınırı açma konusunda hızlı hareket etmezse, Ermeni lobisi gene ABD Kongresi'nde soykırım yasa tasarısı için harekete geçecektir. Eğer Türkiye kendisine kızgın olan Musevi lobisine bu konularda gene muhtaç kalmak istemiyorsa bir an evvel protokolleri Meclis'ten geçirmelidir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA