Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Mesleğin son okulu da kapandı!..

Telefonda Doğan Baba'nın sesi.. Şener.. Bu ülkenin gelmiş geçmiş en iyi gazeteci, dergicilerinden.. Spor yazarı olarak başladı hayata.. Sonra magazine geçti. Milliyet'in efsane müzik sayfalarını hazırlamaya başladı..PR Müdürü Necdet Günkut'la el ele verip, bir başka efsaneyi Milliyet Liselerarası Hafif Müzik Yarışmasını başlattı. Günkut'un muavini M. Ali Birand, o yarışmacıların sunucusu olarak girdi, gösteri dünyasındaki hayatına.. Ardından Hey'i çıkardı Baba Doğan.. Üçüncü efsane.. Unutulmaz, yeri dolmaz, benzersiz, gençlik ve müzik dergisi Hey!..
Hey gidi günler hey!..
"Bitiyoruz be Baba Hıncal" dedi.. "Bilir misin, biz beş kişi başlamıştık işe, Erdoğan Arıpınar'ın yanında, Türkiyespor'da.."
Abdülkadir Yücelman (Kaybettik), Oktay Söl (Kaybettik), Güney Duraman (Kaybettik), Tuncer Benokan ve Baba Doğan.. Erdoğan, bu çaylakları, amatör küme maçlarını takımları ile yazmaya gönderirmiş..
Türkiyespor'da o zaman, ülkede, dünyada spor diye ne oluyorsa var.. Futbolun da böyle İstanbul Amatör Ligi bile var. Hem de muhabir gönderip izleterek, takım kadrolarını muhakkak yazarak..
Şimdi etraf spor gazetesi, spor sayfası dolu, amatör ligin puan cetveli yok..
O zaman öyleydi.. Amatör ligi yazarak çırak yardımcısı olurdun.. Adım adım ilerlerdin.. Ustalık, büyük maça imza seneler sonra gelirdi..
Şimdi, Cuma gecesi bilmem ne yatan, Cumartesi sabahı spor yazarı kalkıyor, Pazar sayfasında da Fener-Galatasaray derbisinde imzasını görüyorsunuz.. Öyle ucuzladı iş..
Erdoğan Arıpınar, gerçek spor yazarlığının bildiğim en büyük hocalarından biriydi. Cumhuriyet Okulu'nu o kurmuştu. Sonra bayrağı Abdülkadir Yücelman'a devretti.. Abdül, birbiri ardına Bab-ı Ali'ye müthiş gazeteciler armağan etmeye başladı..
Yıl 1983.. Roma'da Dünya Atletizm Şampiyonası izliyoruz.. Cüneyt Ağabey, Kenan, Nuyan Yiğit, ben..
O zaman cep falan yok.. Yazıları teleks denen bir alet var, onunla geçiyoruz. Burada bir daktilo var, yazıyorsun, İstanbul'daki daktiloda çıkıyor.. Bir de ilan tahtası var, basın merkezinin kapısında.. Gazete sana bir şey diyecekse, merkeze yolluyor. Merkez de onu ilan tahtasına asıyor..
Tam kapıdan çıkacağız.. Baktım tahtada bir kağıt iğneli.. Bana..
"Sayfada boş yer kaldı. İki haber daha yaz.. Emrah.."
Ulan Hıncal boş yerleri doldurma müdürü mü?.. Zaten yarım sayfa yazı yazmışım.. Yarışlar, kritikler, notlar, röportajlar.. Daha ne olsun.. Vakit gecenin bir yarısı üstelik..
Yazdık tabii.. Görev görevdir de, kim bu Emrah.. Hiç duymadım adını.. Ertesi sabah gazeteyi aradım, Abdül Müdürü.. "Kim bu gece yarısı bana yazı emreden Emrah" dedim.. Anlattım.. "Kızma" dedi.. Müthiş bir genç yeni başladı. Gece onu nöbetçi bıraktık. Daha usul, erkan bilmiyor ama, çok yetenekli, göreceksin.."
Yıllar sonra Gelişim Spor'u kurarken , Bab-ı Ali'den hazır adam almama konusunda kararlıydım. Bir iki istisna dışında, kendim yetiştirecektim ekibi.. Benim bildiğim Spor Yazarı gibi..
İstisnalardan biri Emrah'tı.. Sayfada boş yer kalınca doldurmak için atletizm haberi isteyen genç.. O Emrah, bugün Sabah Spor'un müdürü..
Gelişim Spor kuruluş sıralarında Cumhuriyet'te bir genç daha var. İki günde bir bana sövüyor.. Sövme sebebi de, liseli Galatasaraylılardan.. Hafif değil, bayağı dazlak.. Hatta cemiyette imza falan toplamış, benim kulüpten ihracım için..
"Onu da getirin bana" dedim.. "Ağbi, sen manyak mısın, adam durmadan sana sövüyor" dediler.. "Ama iyi sövüyor" dedim.. Geldi.. Geldiği gün hırsını anlattı bana..
"Ağbi Gelişim Spor beni kesmez. Hedefim Cumhuriyet'in Genel Yayın Müdürlüğü.."
Sabah'ın Genel Yayın Müdürü oldu.. Benim müdürüm oldu yani.. Sonra gitti, HaberTurk'u çıkardı. Fatih Altaylı..
Öyle yetiştirmiş, temelleri öyle atmıştı Abdül..
Radikal Genel Yayın Müdürü İsmet Berkan, bugünkü Cumhuriyet'in Genel Yayın Müdürü İbrahim Yıldız, Abdül okulu mezunlarıydılar.. HaberTurk'un spor müdürü Halil Özer..
Daha kimler kimler..
Ankara'da yaşadığım yıllarda benim de müdürümdü. Salı, Cuma spor yazısı, gerçek spor yazısı yazdığım günler.. Yıllarca çalıştık.. Bir yazımın bir kelimesi için bir tek laf etmedi bana.. Ona en ters yazıları yazdım. Koydu.. İstanbul'a geldiğimde beni baş köşede ağırlardı.
Cumhuriyet'te karışık işler oldu bir ara.. Abdül'ü emekli ettiler. Gitti, köşesine çekildi. Cumhuriyet'in demokrat yönetimi, demokrat bir karar aldı. Spor servisi sandık başına gitti, kendi müdürlerini kendileri seçtiler..
Ben yazılara devam.. Bir Salı yazdım.. Çıkmadı.. O zaman iletişim zor. Ulaşmamıştır. Cuma yazısı yollamadım.. Cuma da çıkmadı.. Ertesi pazartesi telefon ettiler.. "Hıncal yazın hâlâ elimize geçmedi" diye.. "Sizde yazım bekliyor" dedim.. Müdür, hani o sandıktan çıkan demokrat müdür aldı telefonu..
"Ben o yazıyla ayni fikirde değilim, koymadım" dedi..
Gazete Cumhuriyet, dikkat buyrun.. "Yani ille de seninle ayni fikirde yazı istiyorsan, otur kendin yaz" dedim, kapadım telefonu.. Yazı başına 25 lira (İki dolar) alıyorum. O para ile geçiniyorum, o yıllar..
Sayfa felaket oldu, servis birbirine düştü. Cumhuriyet hatasını anladı.. Abdül'e "Biz ettik, sen etme" dediler. Bir formül uydurdular. Abdül servisin başına döndü. Ben de Salı Cuma yazılarıma tabii..
"Yahu, cenazelerde buluşur olduk" dedi, Baba Doğan..
"Artık cemaatlerde de azalıyoruz" dedim.. "Musalla taşı, bizim kuşağı birer birer uğurluyor.. Abdül'le son okul da kapandı.. Artık gazeteci, spor yazarı, yetiştirecek ne yer kaldı, ne adam etrafta.. Zaten talep de yok.. Kim spor yazarı istiyor ki, biri çıkıp uğraşsın!.."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA