Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

İsrail ile ilişkilerimiz.. Doğrular.. Yanlışlar..

Büyükelçiler bulundukları ülkede, devlet başkanlarını temsil ederler. Göreve, kendi devlet başkanlarının, görev yapacakları ülkenin devlet başkanına yazdığı bir mektubun kabulü ile başlamaları önemli bir vurgudur. Devlet Başkanları da, devleti temsil eder.
Yani.. Devletler Hukuku'nda bir Elçiye alınan tavır, doğrudan onun devlet başkanına ve devletine yöneliktir.
İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı, hem de kendi ifadesi ile, Türk Büyükeliçisini makamında aşağılamış ve bunu dünya kamuoyuna gururla açıklamıştır.
Türk Büyükelçisi, bu hakareti kabullenmiştir.
"Açıklama İbranice yapıldı. Ben İbranice bilmediğim için anlamadım ve yanıt veremedim" demesi onu kurtarmaz. Kendisinin, devletinin ve temsil ettiği Devlet Başkanının onuruna düşkün bir Büyükelçinin gerçeği öğrenir öğrenmez derhal Türkiye'ye dönmesi gerekirdi. Geçmişte, benzeri krizde Paris Büyükelçisi Unutulmaz Hasan Esat Işık'ın tamamen kişisel kararı ile, hem de Fransa'yı anında terk etmesini hatırlayın.
Türk Büyükelçisi gerekeni yapmadığı için, onu aşağılayan İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı, önce içerden gelen baskılar üzerine özür dilemesine rağmen, daha sonra, çeşitli iletişim kurumlarına benzeri durumlarda Büyükelçi'nin ülkeden kovulabileceğini söyleme küstahlığını da gösterebildi.
Kaldı ki, özür zaten formal bir durumdur. Yapılan hakareti unutturmaz ve silmez.. Ben şimdi bu sütunlarda Cumhurbaşkanımıza hakaret etsem, yarın da özür dilesem, bu benim suç işlemiş olmamı siler, ceza almamı önler mi?.
Şimdi buraya nerden geldik?..
Orta Doğu'da demokratik iki ülke var sadece.. Biri İsrail.. Öteki Türkiye.. İsrail'in geri kalan tüm ülkeleri Müslüman Orta Doğu'da geçin lider olmayı, kendini kabul ettirmesi mümkün olmadı şimdiye dek. Batı dünyası bu sebeple Türkiye'yi bölgenin lideri kabul etmeye hazır. Ne var ki, Batı hemen tümüyle İsrail'in dostu ve destekçisi.. Orta Doğu'da lider görmek istediği Türkiye'nin de İsrail ile dost olmasını ve bu dostluğu zaman içinde tüm Müslüman ülkelere kabul ettirmesini ve bölgeyi barışa götürmesini bekliyor.
Bu yüzden Türkiye- İsrail ilişkileri kritik ve her iki tarafın da her hareketi yakından izleniyor.
Şimdi durum böyleyken, bu katı, düşman tavırlı İsrail Dışişleri Bakanı ve onun yardımcısı nerden çıktı?.
Bu ikili, İsrail'in aşırı sağcı, milliyetçi İsrail Evimiz adlı bir azınlık partisinden geliyor. Seçim sonuçları, sağ ve sol arasında o kadar dengeli çıktı ki, bu küçük radikal parti anahtar durumuna geldi ve koalisyona girmek için bu kritik bakanlığı istedi ve aldı.
Seçim öncesi tahminler ve anketler zamanın Dışişleri Bakanı Zipi Livni'nin liderliğindeki Kadima'nın ağırlıklı olduğu sol koalisyonun devam edeceği şeklindeydi.
Seçime bir hafta kala Davos'taki "One Minute" olayı yaşandı. Müslüman dünyası olayı Türkiye'nin İsrail'e attığı tokat olarak vasıflandırıp kıyameti kopardı. Bu kıyameti İsrail sağcı partileri, hele radikal sağcılar çok iyi değerlendirdiler. Tepkili seçmen de etkilendi ve seçim sonunda, Meclis'e en çok milletvekili sokmasına rağmen Livni, sol koalisyon kuracak çoğunluğu elde edemedi ve Netanyahu liderliğindeki sağcılar iktidarı ele geçirdiler.
Deyim yerinde ise "One Minute" geri tepti.. Türk dostu ve Müslüman dünyasına ılımlı solcular gitti. İktidara, içinde işte böylesi aşırı ırkçı ve dinci unsurlar taşıyan, sağcılar geldi.
Dışişleri Bakanlığını elinde tutan o küçük ırkçı parti de, dişlerini ilk fırsatta gösterdi.
24 saat sonra, sorun kâğıt üzerinde çözüldü..
Peki nasıl çözüldü?..
Çözümün altında iki imza var.. Gerçek bir Türk dostu olduğunu bildiğim İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres ve bu yılın başına kadar Tel Aviv'de Büyükelçilik yapan, şimdiki Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı, yarının Amerika Büyükelçisi Namık Tan.
29 Ekim 2008'de, Nebil, Haşmet ve Sunay'la, tesadüfen Tel Aviv'deydik. Fazıl Say'ın konseri vardı.
29 Ekim gecesi Büyükelçi evinde verilen resepsiyona katıldık. Peres de oradaydı. Formalite gereği değil. Bir dost olarak. Saatlerce orda kaldı. Bizler dahil herkesle uzun uzun konuştu.. Konuşmaları, bakışları, tavrı, sevgi ve sempati doluydu. Gecenin sonunda, Namık Tan ve eşinin Şimon Peres'le kurdukları yakınlığın bu dostlukta başrolü oynadığını gözlerimizle görerek öğrenmiştik. Türkiye'nin, Orta Doğu ve dünya için çok kritik İsrail politikası emin ellerdeydi.
Ertesi gece konserde, bu tavrın tesadüf olmadığını gördük.. Salonu dolduran binlerce İsrailli, bu ülkede Türk dostluğunun ne boyutlara ulaştığını gösterdi bize..
Daha sonra gene Tel Aviv'deki bir Galatasaray maçını televizyonda izlerken, İstanbul'dan bir tek taraftar uçağı kalkmadığı halde, iki tribünün, tıka basa, bayraklı kaşkollü Galatasaray destekçisi olduğunu izledik. Tan ile Peres arasındaki yakın ve dost ilişkilerle kriz anında kurulan telefon diplomasisi, Peres'in anında devreye girmesini ve Dışişleri Bakan Yardımcısını özür dilemeye davet etmesini sağladı, diye düşünüyorum bugün.
Talimat Cumhurbaşkanından gelince, Bakan Yardımcısı, hem de Namık Tan'ın dikte ettirdiği unsurları içeren özür mektubu imzalayıp, Türk Dışişleri Bakanlığı'na gönderdi ve kriz sona ermiş kabul edildi.
Peki bitti mi gerçekten?..
Emin değilim.. Bu Dışişleri Bakanı ve Yardımcısı her an yeni bir kriz yaratabilirler. Çünkü ilkinin yanlarına kâr kaldığını düşünüyorum.
Özür bizi ve dış dünyayı rahatlatır, ama tavır İsrail içinde yerine ulaşmış, o radikal ırkçı ve dinci parti misyonunu yerine getirip, oylarını sağlamlaştırmıştır. Her an yeni bir şov yapabilirler.. Çünkü biz onların, İsrail'in değil, bu ikilinin hak ettiği tavrı anında gösteremedik.
Bir hata daha yaptık. İsrail kabinesindeki en ılımlı parti İşçi'lerin lideri, Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Barak tam da bu sırada Türkiye'yi ziyarete geliyordu. Gelmeden önce, kendi Dışişleri Bakanları hakkında ağır eleştiriler yaptı. Barak'a yakınlık göstererek sağcı kabinede, ırkçı ve dinciler aleyhine bir gedik açmayı düşünebilirdik. Yapmadık. Cumhurbaşkanı ve Başbakan sudan bahanelerle Barak'la görüşmeyi reddedip bunu kamu oyuna bir çeşit İsrail protestosu havasında sundular. Önemli bir diplomatik manevrayı da yapamadık.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA