Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Cumhuriyetin harika çocukları..

"Şu güzelliğe bakar mısın" dedim, yanımda oturan Mesut Hocama (İktu)..
75 yaşın güzelliği.. Ne 20 yaşında doldurulan silikonlarla balona dönmüş, ne 40 yaşında botoks iğneleri ile dondurulmuş, ifadesizleştirilmiş, maskeye dönüşmüş..
Her yaşın bir güzelliği var.. Onun bilincinde..
Bu 75 yaşındaki güzel, Cumhuriyet'in Harika Çocuğu.. İsmet Paşa, kültür ve sanatımızı Batıya açan, çağdaşlaştıran, Cumhuriyetin çocuklarına en iyi imkanları sağlayan "Harika Çocuklar Yasası"nı aslında onlar için çıkarmıştı.. Öyle derler.. İdil Biret ve şu anda karşımızda olan Suna Kan!..
Harika Suna!.. Muhteşem Suna!..
Geçen ay Boğaziçi Üniversitesi'ndeydi. O gün banyoda kayıp düşmüş, bacağını fena halde incitmişti. Ayakta duracak hali yoktu. Ama onu bekleyen Üniversite öğrencilerini hayal kırıklığına uğratmamak için, kalkıp gelmiş ve dimdik durarak çalmıştı kemanını..
Bu defa İstanbul'un öbür ucunda, Kültür Üniversitesi salonlarındaydı..
Cumhuriyetin harika çocuğu, Cumhuriyet'in emanet edildiği gençlere borcunu ödüyordu.. 75 yaşında üniversiteden üniversiteye koşarak..
Bir Bach çaldı, olmaz böyle şey..
Gürer Şefime bir gün sormuştum, "Mozart 33 yaşında değil, Verdi gibi 93'ünde ölse ne olurdu" diye.. "Bach dışında kimse olmazdı" demişti.. Ne demek istediğini o Bach'ı dinlerken anladım..
Hele, eşlik eden oda orkestrasını yöneten ve programı gençlere çok sevimli anlatan Hakan Şensoy'un, "Böylesi yazılmadı" dediği Adagio'da nasıl daldım gittim..
"Klasik müzikçinin yüzü güler mi" diyen ukalalar, Bilkent eleştirilerime karşı çıkanlar, gelsinler de Suna Kan'ın çaldığı müziği yüzüne nasıl yansıttığını görselerdi.. O burnu kalkıklar, keşke Suna Kan'ın o zamanki eşi, nur içinde yatsın, Faruk Güvenç'in, hem de kendisinin de içinde çaldığı Cumhurbaşkanlığı Senfoni'yi bazı konserlerin ardından nasıl yerin dibine soktuğunu okusalardı..
İstanbul Oda Orkestrası, (Onlar da dünya şirini gençlerden kurulu), harika bir konser verdi, Kültür'de..
Hakan Şensoy öğrencilere o kadar güzel anlattı ki, programı..
Bu arada ben, Vivaldi'yi tanıdım. Adam en sevdiğim bestecilerden.. Okullu Papazmış.. Bir kız okulunun müzik hocasıymış.. Her sevgilisine konçerto yazarmış. 237 konçerto yazmış ki, "Yorumu size ait" dedi, Hakan..
Vivaldi ile açtılar, ikinci bölümde, Yılbaşı konseri gibi kapadılar. Ben en çok Armağan Durdağ'ın düzenlemesi Deryada Deryalıklar'a bayıldım..

***

Geçen hafta cumartesi öğleden sonramı bu defa günümüzün Harika Çocukları ile geçirdim. Mustafa Erdoğan davet etmişti, tam 12 yıl evvel, Dansın Sultanları/ Anadolu Ateşi'nin ilk provalarını izlediğim Kurtuluş'taki hangardan bozma stüdyoya..
Nasıl bir sürpriz..
Mustafa 4-11 yaş arası çocuklardan bir Anadolu Ateşi gurubu hazırlıyor.. "10 dakika bakalım" dedik, iki saat ayrılamadık.. Nasıl harika çocuklar bunlar.. 80 kişilik bir gurup.. Bireysel hünerler bir yana, kusursuz bir ekip uyumu..
Mustafa "Şubatta galayı yaparız" dedi.. "Ben bundan sonra senin büyükler ekibini zor izlerim" dedim, gülerek..
O kadar harika çocuklar bunlar..
Cumhuriyetin harika çocukları..
Gelecek emin ellerde..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA