Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Okurlarla bir sohbet..

Güven (Dostum, Osma) anlattı.. Jan Nahum bana ulaşmak istermiş, İsviçre'ye, Oto Fuarına davet etmek için.. İnan Kıraç'a gitmiş "Beni buluştur" diye.
Kıraç "Aman ha.. Hıncal bana düşmandır, geleceği varsa da gelmez" demiş.
Onun üzerine Güven'e açmış Jan.. Ben de "Söyle ona, niye kendisi doğrudan bana gelmemiş?. Bunca hukukumuz var" dedim. Daveti de kibarca reddettim. Son yıllarda geri çevirdiğim yığınla davet oldu.. Yani aslında hemen hepsini geri çeviriyorum..
Yok canım.. Davetlere karşı olduğum, firmaların bu davetlerle medyayı satın aldıklarına inandığımdan falan değil..
Gazeteme verdiği milyonlarca liralık reklamla benim her ay maaşımı ödeyen (Satışla para kazanan tek gazete var mı, bu ülkede, dünyada) firmalar beni satın alamayacak da, diyelim bir uçak biletine, daha ucuzu, daha çirkini, bir yemeğe kalemimi kiralayacağım öyle mi?.
Ben 55 yıllık gazeteci Hıncal Uluç, diyelim bir mekanı yazarken "Çıkarken hesabı ödedim ha.." diye yazma gereği duyacak, öyle mi?.
Yahu sen de bir yemeğe satılacak kalem varsa, ödesen, hatta fatura yayınlasan ne olacak?. Herif sana ödediğin parayı bir şekilde misliyle geri verir.. Kimsenin de ruhu duymaz.. Mesele, gazeten dahi değil, okurunla senin arandadır. Hatta "Seninle senin" aranda.. Kendine güveniyorsan, "Bu kalemi satın alacak para henüz basılmadı" diyebiliyorsan, adamın davetlisi olarak Paris'e de uçar, Le Tour D'argent'da (1582'den beri, dünyanın en eski ve en şöhretli restoranı) Petrus şarabı da açtırır, sonra döner bildiğini yazarsın..
Yazamıyorsan, "Adam bana bunca masraf etti" diyebileceğin aklına geliyorsa, o zaman gitmezsin.
Kendine güvenmiyorsan yani..
Davetlere katılmama sebebim, artık merakımı çekecek yeni bir şeyler pek az. Oysa o davet, genç bir gazeteci için çok daha cazip olabilir. Benim yerime o gitmeli.. Çok yaşayan değil, çok gezen bilir.. Ben dünyayı iki defa dolaştım nerdeyse.. Kapıkule'den çıkmayan arkadaşlar var, onlar gitsin..
Haa.. Programda çok cazip bir sanat olayı, Londra'da, Broadway'de müthiş bir müzikal, Moskova'da harika bir Bolşoy Balesi, Milano La Scala'da olay yaratan bir opera varsa mesela..
Ama davetli listesinde bu saydıklarıma rağbet eden pek olmadığından, düşünülmüyor.
O zaman ben de düşünmüyorum geri çevirirken..
İsviçre'yi de geri çevirdim. Oto Fuarı Fatih'i (Altaylı) ilgilendirir. Adam otomobil delisi.. Ben yolda dönüp bakmam. Fuarda niye bakayım?.
Nerden nereye geldik. Aslında benim anlatacaklarım daha ilk lafta..
İnan Kıraç nerden çıkarmış kendisine düşman olduğumu..
Bakın pek sempati duyduğum söylenemez. Bunun sebebi de, yıllardan beri Galatasaray'ı perde arkasından yönetme ve kulübü lisecilerin emrine sokmak, başında bulunduğu vakıfın alt kollarından biri haline getirme çabasıdır.
Onun ötesinde, eşi Suna'yı yıllardır hem de ne koşullarda taşımasına hayranımdır. İnsancıllığını çok başka şekillerde de gösterdi, üstelik.. Kültür ve sanata hizmetlerini en önde alkışladım. Pera Müzesini yapan ve yaşatan adama düşman olunabilir mi?.
TRT ve Belediye taş koymasaydı.. Başbakanın sözü dinlenseydi, şimdi Tepebaşı'ndaki o leşin yerinde Frank Gehry'nin "Veda" imzası, bir dünya güzeli Kültür Merkezi, Haliç'e yaslanıyor olacaktı, İnan Kıraç sayesinde.. Ona düşman olacağım öyle mi?.
Ayrıca..
Benim sözlüğümde "Düşman" lafı yoktur. Kimseye düşman olmam... "Hıncal bu yaşamını gazeteden aldığı parayla değil, karı satarak sağlıyor" diyen o terbiye özürlü adama bile düşmanlık hislerim yok. Onu adamdan saymıyorum, adını anmıyorum. Hepsi o..
Kızarım.. Öfkelenirim. İş kişiselleşirse, kırılırım.. Küsmem.. Kırılırım. Kırılınca da bir daha yapışmayacağını bilirim..
Ama iş, düşüncelerimi yazmaya gelince.. Sevgim, öfkem, aşkım, kırgınlığım devreye girmez.. Yazı odama girdim mi, duygularım kapıda beni beklerler..
Bu yüzden çok dost kaybettim. Onlar dostluğu hep "Övgü" sandılar çünkü. Ya da benimle övgü için "Dost" oldular.
Ama sizleri kaybetmedim.. Yıllardır, zaman zaman da fena halde kızarak, öfkelenerek, belki gazeteyi parçalayarak okuyorsunuz..
Okuyorsunuz, çünkü çok iyi biliyorsunuz.. "Bu adam, böyle düşündüğü için böyle yazıyor.."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA