Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Bir zamanlar Beyoğlu..

"Hey gidi günler hey" dedim, hemen önümde oturan Canset'e.. Ankara Koleji'nin en güzel kızlarındandı. Kız kardeşim Serpil'in sınıf arkadaşı.. Mülkiyeli kardeşim, yakışıklı basketbolcu, sonra asker arkadaşım, Yalçın Oral'la evlendi. Sefire oldu. Yalçın'ı genç yaşta kaybettik..
"Yaa.." dedi..
Bir zamanlar önünde duraksamaya korktuğumuz binanın içindeydim şimdi..
İlk defa..
Rus konsolosluğu burası.. O zamanlar Sovyet Konsolosluğuydu. İstanbul'a geldim mi, Kadıköy'de Necati Dayımda (Bilgiç) kalırdım. Beyoğlu'na gidiş geliş, vapur, tünel, sonra İstiklal Caddesi'nde yürüyüş.. Rus konsolosluğu tam da bu yürüyüş yolunun ortasındaydı, Tünel'le Galatasaray arasında.. Vitrine çok ilginç fotoğraflar koyarlardı. Propaganda fotoğraflarıydı bunlar, öyle denirdi.. Komünizm propagandası.. Önünde durdun mu, hele baktın mı, fişlenirdin.. Bir de üniversite öğrencisi, hele gazeteci isen.. Şehir efsanesi miydi, yoksa, orada köşede kestane satan MİT Ajanı, simitçi siyasi polis miydi bilmem.. Ama efsane müthiş yerleşikti. Konsolosluk civarına yaklaştım mı, yolun karşı tarafına geçerdim, ne olur ne olmaz?...
Bütün cesaretimi toplayıp, "Ne olursa olsun" diye o vitrinin önünde durduğum günü hatırlıyorum..
Bir insan ilk defa uzaya gitmiş, bunu da Ruslar başarmıştı. Kozmonot Gagarin, aracı Vostok ve uzay yolculuğunun fotoğrafları bir foto roman gibi konsolosluk vitrinlerinde vardı.. Ben de, meraktan ölüyordum.. Tam yarım saat durdum ve baktım..
1961.. 2012.. Önünde durmaktan korktuğum binanın içindeyim, tam 51 yıl sonra..
Türk Üniversiteli Kadınlar Birliği, Rus Konsolosluğu ile ortaklaşa bir gece düzenlemiş.. Kız çocuklarının üniversitede okumalarına yardımcı olmak amaçlı..
Sevgili dostum, Prof. Mesut İktu, Rus Halk Şarkıları, romanslarından oluşan bir konser veriyor. Dünyaca ünlü baritonumuza, Devlet Opera ve Balemizden piyanist Julia Bapova eşlik ediyor..
Çok güzel bir salondayız.. Yüksek tavan işlemelerinde burç simgeleri var..
Mesut Hocam, hele bizim kuşakların ezber bildiği Oçi çorniye/Siyah Gözler ile alkış kıyamet konseri bitirdikten sonra, bizi bir başka salona aldılar, kokteyle..
Orda genç bir diplomatla ayaküstü sohbetimiz oldu. Kültür, ya da basın ataşesi de olabilir..
Binanın 1840 yılında, iki İtalyan Mimar tarafından yapıldığını ve çarlık döneminde İstanbul Sefareti olarak kullanıldığını anlattı. Konseri izlediğimiz salon, o zaman yemek odasıymış.. Sefir de saray kadar büyük ve süslü bu binada yaşarmış..
Genç diplomat sonra bana kim olduğumu sordu.. Sabah yazarı olduğumu öğrenince "Suriye konusunda ne düşünüyorsunuz" dedi..
"Ben başkalarının iç işlerine karışılmasından yana değilim. Başkalarının bize karışmalarına nasıl kızarsam, bizim de başkalarına karışmamız gerektiğini düşünürüm" dedim..
"Askeri müdahale ederseniz, işiniz sandığınız kadar kolay olmaz" dedi.. "Suriye ordusunun çok güçlü silahları var.. Biz sattık, ordan biliyorum.."
Konuşma da orda bitti..
Evde 10 dost vardı, Galatasaray- Sivas maçı için toplanmış, beni bekleyen..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA