Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Bir Bach gecesi ki..

"Concert Meister" diyorum, Evin dostuma (İlyasoğlu).. Yok canım "Baş kemancı" anlamına falan değil. Sözlük karşılığıyla.. "Konser Ustası!.."
Bu harika konserleri, o izletiyor bize, Boğaziçi'nin o büyülü salonu Albert Long Hall'de..
Öyle bir Bach Gecesi yaşadık ki.. Alexander Rudin yönetiminde Musica Viva Oda Orkestrası'yla..
Bach!..
Onunla aslında bir romanda tanışmıştım, yıllar önce.. Türkiye Kitapevi vardı.. Harika romanlar yayınlardı. Hele biyografik romanlarına bayılırdım..
Irving Stone'un Yaşamak Hırsı/ Lust For Life'ı bir nefeste okuyordum, lise son mu, üniversite ilk mi, o yıllar.. Van Gogh'un hayatını anlatıyor..
Ağbim bir kitap uzattı.. "O zaman bunu da oku. Çok seversin" diye.. Arzunun Ötesi.. Beyond Desire.. Pierre le Mure..
Felix Mendelssohn'u anlatıyordu, o da. İki aşkı vardı Felix'in.. Sevdiği kadın Cecile ve taptığı Bach.. Kıymeti bilinmeyen, dehası anlaşılmayan Bach..
20 çocuklu Bach, hayatını iş bulmak için kilise kapılarında, prenslerin, kontların peşlerinde geçirmişti.. Bol kilise müziği yazması ondandı. Brandenburg Konçertolarını mesela Brandenburg Valisi için yazmıştı ama vali dinleyemeden ölmüştü.
Mendelssohn, Bach'ı keşfetmiş, hayatını ona adamıştı.. Roman onun Bach savaşını anlatıyordu.. Sonunda, zamanın en ünlü orkestrasına, tıklım tıklım dolu bir salonda Bach çaldırmayı başarmıştı. Aradan yarım asır geçmiş ve galiba şu cümleyle bitiyordu, roman..
"..Ve Passion'un nağmeleri göğe yükseliyordu."
"Bach'ın ölümüyle Barok Çağı kapandı, Klasik Çağ başladı. Ama Bach, Barok Çağın değil, tüm zamanların bestecisi olarak müzik tarihine geçti" diyor, Esin'in programdaki tanıtma yazısı..
Gürer Aykal'a sormuştum geçen yıl, "Mozart 33 değil de, Verdi gibi 92 yaşında ölseydi ne olurdu" diye..
"Belki bir tek Bach kalırdı" demişti, onu geri kalan hepsinden ayırarak..
Davul derisi kulaklarımın Bach'ı dinleyecek hale gelmesi yıllar aldı.. Ancak kırkımdan sonra sevmeye başladım..
Bach Gecesi, Evin'in, Rudin'le resmen pazarlık etmesi sayesinde 3 numaralı Brandenburg Konçertosuyla başladı. Sonra 4'ü çaldılar. En son da 6'yı..
Orkestra suitini ilk defa dinliyorum.. Müthiş bir flüte eşlik etti orkestra.. Sanki karşımda Fareli Köyün Kavalcısı var. Peşine takılıp gideceğim. Öyle fıkır fıkır.. İki bölüm arasında yanımda oturan Frankfurtlu dostum Doktor Erdoğan'a "Utanmasam kendimi şuraya fırlatıp dans edeceğim" dedim..
Arada tanıtımları okuyorum.. Meğer suit kısa danslardan oluşuyormuş gerçekten..
Harikaydı gece.. En harikası da.. Biz yarım saat evvel geldik.. Uzun bir kuyruk vardı, Albert Long Hall'ün önünde.. Boğaziçi Üniversitesi'nin gençleri.. Bach dinlemek için kırk yaşını beklemeyenler.. Ve o ara, Evin'in özel konukları geldi, ellerinde beyaz bastonlarla.. Körler Okulu'nun öğrencileri..
(Bu yazı, dün için yazılmıştı. Benim sayfam, artık reklamlara ayrıldığı, bana satılamayan yerleri doldurma görevi kaldığı için beş başlıktan ikisi girebilmiş. Kusura bakmayın.)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA