Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

İşte Atatürk'ümün çocukları!..

Yanımda oturan Serpil'in kulağına eğildim "Artık göz yaşlarımı tutamıyorum" diye fısıldarken yüzünü gördüm, sırılsıklamdı ve daha konser başlayalı üç dakika olmamıştı..
Bu nasıl bir coşku, bu nasıl bir güzellik, bu nasıl bir mutluluktu.. Bu nasıl bir "Bayram"dı!.
Atatürk'ün Türk ve Dünya Çocuklarına armağan ettiği 23 Nisan'ın akşamında, tribünleri de, salonunun içi de tıklım tıklım dolu Ankara Arena'daydık.
Geceyi organize eden Ankara Devlet Operası Müdürü Aykut Çınar "15 bini geçtik" demişti az önce seyirci için..
Beş yaşındakilerden, benim yaşımdakilere 15 bin çocuk toplanmıştık yani, bayramımızı kutlamaya..
Sahnede 300 çocuk vardı.. Doğuş Çocuk Orkestrası 100 kişi..
Ankara Radyosu Çocuk Korosu 100 kişi ve Ankara Devlet Opera ve Balesi Çocuk Balesi 100 kişi..
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Şefi Rengim Gökmen işaret etti ve zillerin şıkıması ile en sevdiğim Klasik Müzik parçalarından biri, başından sonuna benim Köçekçe'm başladı.. Salzburg'da, Borusan Filarmoni çalarken, koca salonu dolduran 3500 Avusturyalı nasıl çılgınca alkışlamıştı, hiç unutmam.. Müziğin nasıl evrensel olduğunu ve Ulvi Cemal'in o evrenselliği nasıl yakaladığını gözlerimle görmüştüm bir kere daha.. Atatürk'ün 1931'de Meclis'i açarken, "Ulusal müziğimizin dünyaya dinletilmesi için evrensel boyutlara getirilmesi gerekir" diye çizdiği yolun nereye vardığını görmüştüm. O yüzden bir başka severim Köçekçe'yi..
Köçekçe Anadolu, Köçekçe Atatürk, Köçekçe "Biz" demektir çünkü.. Ben demektir..
Ulvi Cemal Erkin'in bu muhteşem yapıtında, orkestra, köçeği temsil eden zillerin arkasından, dans dans Anadolu'yu dolaşır. Nasıl coşkuyla çalıyordu Doğuş Çocuk Orkestrası ve nasıl coşkuyla dans ediyordu, sahneyi dolduran Ankara Opera ve Balesi Çocuk Bölümü dansçıları..
O harikulade dansçılar, zeybeğe dönüp kollarını hem de nasıl bir gururla yana açarken işte, "Ben artık tutamam kendimi" dedim Serpil'e..
Öyle coşku dolmuştu içime..
O 300 çocuğun üç yüzünü de birer birer sarılıp öpmek, üç yüzünün de adını buraya yazmak isterdim.. Tabii mümkün değil.. Beni bağışlasınlar..
Gecenin üç yıldızını seçtim, aralarından.. Bu üçünü simge yaptım hepsine..
Simce.. Sahnede 100 çocuk dans ederken, bu 100'ün arasından sivrilen ve tüm dikkatleri üzerine çeken olağanüstü bir yetenek..
Bu nasıl dans etmedir?.
Ama daha da ötesinde, her dansı, her müziği yaşayan ve yaşatan bir oyunculuk yeteneğidir?.
O jestler, o mimikler, o yüz ifadeleri.. Sevinç, hüzün, coşku, öfke, neşe, aklınıza ne gelirse.. Müzik neyi anlatıyorsa, Simce onu oynuyor..
Aykut'a "Simce dansçı değil, tiyatrocu olmalı" dedim..
Eren.. Yani o yaşta o saz nasıl böyle usta çalınır.. Veysel'in Uzun İnce Bir Yoldayım'ına daha girerken, daha mızrabın tellere ilk dokunuşunda tüm salon ayağa fırladık, alkışlamak için.. Olmaz böyle şey..
Orkestrada ne çalıyor bilmem.. Ama sazı muhteşem Eren'in.. Muh- teşem!..
Umut.. Ankara Radyosu Çocuk Korosu'ndan bir solist.. Benim türkümü de o söyledi.. Ama ne söyledi.. Ne içten, ne yürekten.. Yukarıya, tavana doğru baktım..
Veysel oralarda bir yerde bu çocukları izliyordu mutlak ve ne de keyifleniyordu kim bilir?..
Ankara'nın az ötedeki Atatürk Salonu'nda yıllar önce Modern Folk Üçlüsü Karatoprak'ı çalıp söylerken, Veysel yanımda oturuyordu.. Ben de heyecan ve de korkuyla onu izliyordum..
Tepkileri ne olacaktı acaba?.
TRT'yi ele geçirmiş tek sesçiler, Modern Folk'u yerden yere vuruyor, bütün parçalarını yasaklıyorlardı, o günlerde çünkü..
Parça bitti.. Veysel Usta bana döndü.. "İşte bu" dedi.. "Şimdi Veysel'i bütün dünya dinler artık.."
Aşık, Atatürk'ün ne dediğinin farkındaydı.
Görmeyen gözleri geleceği görüyordu.. Nasıl da keyiflenmişti..
Şimdi işte Veysel'i, Hasan Tura'nın düzenlemesiyle 100 kişilik Doğuş Çocuk Orkestrası çalıyor, 100 kişilik Ankara Radyosu Çocuk Korosu ve Emre'nin sazı eşliğinde Umut seslendiriyor ve o harika Simce dahil, 100 kişilik Ankara Opera ve Balesi çocuk bölümü de öylesine oynuyordu ki..
15 bin kişi ayağa kalktık.. 15 bin kişi, sahnedeki 300 çocuğa katıldık ve tepine tepine "Güneş ufuktan şimdi doğar, yürüyelim arkadaşlar" diye bağıra çağıra, konseri bitirdik!..
Marşımız gecikmişti aslında..
Güneş çoktan doğmuştu.. Bu çocuklar Güneş'ti işte..
Atatürk'ümün, Anadolu'mun güneşi bu çocuklardı..
Atatürk'ün 23 Nisan'ı armağan ettiği Cumhuriyet'in Çocukları!..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA