İki gün önce bazı gazetelerin kullandığı bir fotoğraf vardı. Hani şu, AB'den sorumlu Devlet Bakanı Egemen Bağış 'ın dilini bir karış dışarı çıkarmış halini gösteren fotoğraf. İlk bakışta komik, bir o kadar da anlamsız gelen bir poz. Altını okuduğunuzda ise anlıyorsunuz ki, aslında o görüntünün manası şu: Yeryüzündeki tüm insanların yaşamları boyunca onlarca defa zorunlu kılındıkları durumu anlatan sıradan bir fotoğraf.
Bir doktorun bir insanı muayene ediş hali. Sıfır haber değeri taşıyan bir malzeme.
Ama o fotoğrafa konu olan adam bu devletin önemli bir bakanı ya! Fotoğraf serviste...
Kardeşim, adam bakan ama aynı zamanda insan. Ve üstelik de hasta!
Ne var yani arka planında sizin bu fotoğrafı servise koymanızı gerektirecek? Söyleyin bana haber değeri ne? Olay son derece basit. Bir devlet adamı, İstanbul'da bir belediyeyi ziyareti sırasında kapıda karşılaştığı kişinin doktor olduğunu öğrenince, "Hasta olanın ayağına doktor gelirmiş" mantığından hareketle, "Aman doktorcuğum. Derdime derman ol" diyerek kendisini karşısındaki bilim adamının ellerine ayaküstü teslim etmiş!
Ne kadar mühim bir enstantane! Nasıl büyük bir gazetecilik! Hadi, bas deklanşöre. Yakala o devletin koskoca bakanını dili bir karış dışarıda haliyle. Sonra koy servise, "Milyonlarca insan baksın baksın kahkahalara boğulsun" diye...
Peki, bu içeriği bomboş, anlamsız, baktığınızda sizi sadece güldürecek fotoğrafı önce çekip, sonra da tüm basınyayın organlarına servis eden kim?
Dünyanın dört bir yanına yayılmış, onlarca muhabiri olan, Türkiye'nin en büyük, en köklü haber ajansı.
Yani Anadolu Ajansı!
Hale bakın yahu! Bizim devlet haber ajansımız. Memleketin her yanında hemen her gün hır gür yaşanıyor. Dünya haber kaynıyor. Bir numaralı haber ajansı ise yakalaya yakalaya bir devlet bakanını dili bir karış dışarıda yakalıyor!
Pes yani! Pes...