Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HOP KÜLTÜR SAMİ TOSUN

Acun, Reşit Karabacak'ı nasıl yendi?

Sene 1984'tü. Olimpiyat Oyunları o sene Los Angeles'ta düzenleniyordu. Hatta Doğu Bloku, oyunları boykot ettiği için bize gün doğmuş, madalya kazanma şansımızın olduğu tek branşta, güreşte, önemli rakiplerimiz Los Angeles'a gelmemişti. Özellikle Reşit Karabacak'tan altın madalya bekliyorduk. Rahmetli dedem, güreşi çok sever, bende bir güreşçi potansiyeli görürdü. Büyük gün gelmiş, Reşit Karabacak'ın mindere çıkmasına dakikalar kalmıştı. 1984, aynı zamanda TRT'nin renkli yayına geçtiği seneydi. Ama dedem, henüz renkli televizyon almamıştı. Üst kattaki Fadıl Amca'nın daveti üzerine onlara misafirliğe gittik ve geçtik televizyonun karşısına... Altın madalya umudumuz Reşit Karabacak, ayıptır söylemesi saçları dökülmüş, göbeği hafiften sarkmış ama kendinden çok emin halde minderin yanında gözüktüğünde hepimizi bir heyecan sardı. İlk müsabakasında Amerikalı Mark Schultz'la karşılaşacaktı ve güreş otoritesi dedem, "İyi, iyi, bu Amerikalılar güreşten anlamaz," dediği için, Reşit Karabacak'ın kazanacağından hepimiz çok emindik. Lakin ben Schultz'u görünce irkildim. Bizim güreşçilerimizin aksine, göbekli bir kimse değildi. Vücudu kastan ibaretti. Fadıl Amca dedeme, "Yahu bu Amerikalı da yiğit bir oğlana benziyor," deyince, dedem kendinden emin bir sırıtışla, "Bizim Karabacak pehlivan, tek dalar, bitirir işini," diye karşılık verdi.

BAK ŞU GAVURUN OYUNUNA!
Reşit Karabacak çok iyi tek dalardı. Nitekim, müsabaka kalbimizin gümbürtüsü eşliğinde başlayınca, hemen tek dalma hamlesine girişti, lakin Amerikalı onu yakaladığı gibi ters çevirip tuş yaptı ve bu arada Reşit Karabacak'ın kolu kırıldı! Dedem yerinden fırlamış, göçmen şivesiyle kükremeye başlamıştı: "Gördünüz mü gavuru! Oyun yaptı bizimkine! Kırdı kolunu!" E oyun yaptı tabii! Zaten güreş oyunlardan oluşur! Dedeme bunu söyleyemedim. Efsane Reşit Karabacak, 30 saniye geçmeden, hem de ilk turda tuş oluvermişti! Ve dedem çok üzülmüştü. Mark Schultz ise o sene Olimpiyat Şampiyonu oldu. 1985 ve 87'de de dünya şampiyonluklarını kazandı. Göbekli pehlivanlar dönemi sona ermişti. Pehlivanımızın kolu kırılmıştı, ama yine de tesellimiz büyüktü. Türkiye altın madalya alamadığı 1984'te güreşte Ayhan Taşkın, boksta Eyüp Can ve Turgut Aykaç'la toplam üç bronz kazandı. 1972'de Vehbi Akdağ'ın aldığı gümüşten sonra ilk olimpiyat madalyalarımızdı bunlar... Efendim, biz tüm bir toplum olarak, televizyonun tek kanal olduğu zamanlar, Olimpiyat Oyunları'na, dünya ve Avrupa atletizm şampiyonalarına hakimdik. Hepsini canlı canlı izlerdik. Hatta memleketimizde o dönem tek bir buz pisti olmamasına rağmen, annemin buz dansında 'artistik' ve 'teknik' puanlara dair son derece isabetli tahminlerde bulunduğunu hatırlıyorum. Sonra... Giderek daha kanallı, daha renkli televizyon dönemine sıçradık ve bu bizi mahvetti kıymetli okur. Geçen hafta Avrupa Atletizm Şampiyonası sessiz sedasız geçiverdi. Hiç kimse farkına bile varmadı. Gülcan Mıngır, Nevin Yanıt ve Kenya'dan ithal TC vatandaşı Polat Kemboi Arıkan, yarışmalarda birer altın madalya kazanmıştı. Gazetelerde, televizyonlarda ufak birer kutlama haberi yayınlandı, o kadar... Şifreli kanallara tıkılmış futbol, fazlasıyla erkek bir ağırlıkla hayatımızdaki tek spor haline geldi. Bir de Acun var tabii.S urvivor'da hoplama zıplama müsabakaları seyredip birilerini 'tutuyoruz' artık. Gelin görün ki, Merve Büyüksaraç'ın ifşaatlarıyla birlikte, Survivor'ın da büyük bir kandırmacadan ibaret olduğu, her gelişmenin yapım ekibi tarafından planlandığı ortaya çıktı. 'Kariyer'inin başlarında, Fransa 98 Dünya Kupası maçını, Fransa yerine Moda'dan Fransa'daymış gibi anlatan Acun Ilıcalı'dan beklenmeyecek hareketler değil tabii bunlar... Şimdi söyleyiniz kıymetli okur, tek kanallı televizyon dönemini nasıl özlemeyelim ki?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA