YAZARLAR

10 Ekim 2016, Pazartesi
İyi ki Bentley var…
ERAY ÖZGÜR İyi ki Bentley var…
Yazarın Tüm Yazıları

İstanbul Maslak'ta 5 Ekim 2016 tarihinde ölümlü bir trafik kazası gerçekleşti. Sonbaharın ilk ciddi yağmurlarından biri yağdı ve iddiaya göre yağmur yüzünden kayganlaşan yolda beton mikseri kontrolden çıktı. İtirazım var. Kontrolden çıkan beton mikseri değildi. Kontrolü kaybeden mikserin sürücüsüydü. Sanırım olayları tasvir ederken küçük ama ciddi bir hata yapılıyor. Kontrolden çıkan mikser olunca suçun bir kısmı bilinçaltımızda otomatik olarak 12 tekerlekli, tonlarca ağırlıktaki metal kütleye pay ediliyor. Hayır, o beton mikseri canı durduk yerde istedi diye kaygan yolda kontrolden çıkmadı. Ya da otonom sürüşe geçildi de biz mi bilmiyoruz?

O beton mikserinin sürücü koltuğunda oturan kişinin hiç mi suçu yok? Savunması neydi? Frenler mi boşaldı? Aniden önüne bir araç mı fırladı? Hangi bahane söylendi? Sırtında tonlarca yarı katı, yani hareket kabiliyeti çok yüksek dolayısıyla da aracın üzerine etki eden kuvveti çok fazla olan bir yük taşıyan aracı hız sınırına uygun kullanmazsan fren de "patlar", önüne sinyalini verip normal bir şerit değişimi gerçekleştiren bir araç da önüne "fırlamış" olur.

Kazaya dönelim. Kazanın başrollerinde beton mikserinin yanında ultra lüks bir otomobil, bir Bentley olunca kaza da medyatik hale geldi. Son olarak Bentley Continental'in muhtemelen perte çıkacağı öngörülerek yapılan haberlerde beton mikserinin sürücüsünün otomobilin değerinin yaklaşık 550.000 TL'sini cebinden ödemek zorunda kalabileceğinden bahsediliyor.

Benim bahsetmek istediğim konu şehir içi hız sınırının 50 km/s olduğu ortamlarda bu taşıtların çoğu zaman bunun üzerine çıktıkları. Kazadan sonra Avrupa Hazır Beton Birliği ve Türkiye Hazır Beton Birliği Başkanı Yavuz Işık, söz konusu aracın 25 km/s hızla gittiğini, bunu da araçtaki elektronik sistemden gördüklerini söylemiş. 50 km/s'nin aşılmamış olması o anki trafik şartlarına göre doğru bir hızda gidildiğini ispatlayabilir mi? Beton mikserlerinin 2,5 saat içinde aldıkları betonu inşaat yerine ulaştırmak zorunda olduklarından aksi halde betonun özelliğini kaybettiğinden bahsediliyor. Doğru planlamayla İstanbul'da 2,5 saatte A'dan B'ye ulaşılabilir. Ancak şunu gözden kaçırmayalım C'den B'ye ulaşılamayabilir. Doğru planlama burada devreye giriyor. Bir beton mikseri sadece iş verildi diye bir noktaya gitmek zorunda değil. Bunun dışında işin bir de ek sefer kısmı var. Beton firmaları sürücüleri işe teşvik için ek seferlere prim veriyorlarmış. Kimse kusura bakmasın ama birileri 300-500 TL fazla kazanacak diye risk 1000'de 1 bile olsa arttırılamaz.

Yazdıklarım sadece beton mikserleri için geçerli değil. Taşımacılık sektörünün tamamı için genelleyebilirsiniz. İster bir TIR olsun, ister bir minibüs, ister taksi. İnsan veya eşyanın taşındığı tüm taşıtlarda kural tanımazlık var. Bu sorunları çözmese bile azaltmak adına atılabilecek adımlar elbette var. Ulaştırma Bakanlığı, SRC Belgesi gerektiren tüm taşıtları kamera ve araç takip sistemleriyle donatılmasını şart koşabilir. Trafik kurallarının uygulanmasında eğitim önemlidir. Ama tek başına yeterli olamaz. İşte bu yüzden ceza denen bir kavram var. SRC belgesi gerektiren bir taşıtın direksiyonuna geçen sürücü 7/24 denetlendiğini bilirse emin olun 50 km/s hız sınırının olduğu yerde 51 km/s'ye çıkmaz. Tabii bazı yol şartlarında 25 km/s'nin de aslında çok yüksek bir hız olduğunu bilmesi için eğitim şart. Bu arada eğer araç takip sistemi devletin veya bağımsız bir kuruluşun denetiminde olursa en azından aşırı hıza karşı anında ceza uygulamasına geçilebilir.

SON DAKİKA