Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

PKK FETÖ ve sol

Türkiye'de siyasetin normalleşmemesinin iki önemli nedeni, siyasi partilerin ve hareketlerin darbeler karşısındaki duruşu ve şiddetle arasına mesafe koyamaması. Bu tutarsızlığı sağda da solda da gördük. Ama çok daha fazlasını Batıcı, tepeden inmeci ve sol siyasetlerde gördük. Sadece bugün değil, cumhuriyet tarihi boyunca bu partiler ve hareketler, ne darbelere ne de şiddet üreten örgütlere karşı tutarlı bir duruş sergileyebildi. Özellikle de sol-sosyalist siyasetler...
Solun hem darbelerle hem de sol örgütlerin ürettiği şiddet ve terörle ilişkisi başından beri hastalıklıydı ve bugün çok daha vahim bir noktaya geldi. Kimi sol parti, içinde ukde kalmış "devrim" hayalini gerçekleştirmek umuduyla kimi de mevcut iktidara, yani AK Parti'ye zarar versin de ne olursa olsun hesabıyla PKK ve DHKP-C terörüne karşı çıkmadı, sessiz kaldı.
Bu geçmişiyle de yüzleşemedi. Bu yüzden de giderek eridi ve bugün kimi darbecilerin kimi PKK'nın kimi de CHP gibi FETÖ'cülerin peşine takılmış durumda. İçlerinde Akşener'in partisine umut bağlayanlar bile var. Bu konuda ilk kez sol çevreden çok anlamlı bir çıkışa dikkat çekmek istiyorum. Birkaç gün önce Habertürk'ten Kübra Par, sol görüşlü Birgün gazetesi yazarı Cüneyt Cebenoyan'la bir röportaj yaptı. Bugüne kadar soldan şiddeti eleştiren, solun çıkmazlarına dikkat çeken çıkışlar oldu ama hiçbiri bu kadar içeriden ve sahici değildi.
Cebenoyan'ın insanın içini yakan şu sözüyle başlayalım: "Mahallenizde bir katil var ve o katil ablanızı öldürmüş, çevrede dolaşıyor." Bir çığlık bu... Yıllardır susturulanların ve susanların çığlığı... Solcu bir yazardan ama aynı zamanda terörün acısını iliklerine kadar hissetmiş bir insandan söz ediyorum. Hatırlayanlar mutlaka olacak. 30 Aralık 1994'te İstanbul Taksim'de, The Marmara Oteli'nin girişindeki Opera Pastanesi'nde bir bomba patladı. Patlamada Cumhuriyet Gazetesi yazarı Onat Kutlar ve arkeolog Yasemin Cebenoyan yaşamını yitirdi. O günlerde bu katliamı şeriatçı örgütlerin yaptığı söylendi ama gerçek çok geçmeden anlaşıldı. Bombayı koyan ve patlatan PKK'lı Deniz Demir'di.
Ama ne hikmetse o günden sonra soldan tek kişi bu konu üzerinde durmadı. Hâlâ da binlerce insan o bombayı şeriatçıların koyduğuna inanıyor. İşte Cüneyt Cebenoyan o gün ablası Yasemin Cebenoyan'ı katledenlere ve susanlara isyan ediyor ve şu çarpıcı tespiti yapıyor: "Benim mahallemin PKK'yı hoş görmesinin üzerimde çok ciddi psikolojik olumsuz etkileri var. Mahallenizde bir katil var ve o katil ablanızı öldürmüş, çevrede dolaşıyor. Onunla her gün karşılaşıyorsunuz ve mahalledeki herkes ona saygı gösteriyor. Tecavüzcünüzün ortalıkta dolaştığını ve saygı gördüğünü düşünün, nasıl hissedersiniz?"
İnsanı yücelteceği öngörülen bir düşünce nasıl olur da bir katile rıza gösterir? Cebenoyan akademisyenlerin yüzüne çarpan şu itirazı da yapıyor: "Ben, PKK'nın bırakın demokratikleşmeye katkısı olduğunu, engellediğini düşünüyorum. Bugün ABD ile ve CIA ile bu kadar yakın ilişkileri varsa bunun geçmişi ne zamana kadar uzanıyor? (...) Türk solu kendini PKK'dan ayrıştırmadığı müddetçe bence kitleselleşme şansı yok." Bu tespitleri yapan Çebenoyan kendi yaşadığı paradoksu da anlatıyor: "HDP'ye 3 kez oy verdim. Hem de 'Benden HDP'ye oy vermemi nasıl beklersiniz?' diye kendi mahalleme seslenen bir yazı yazdıktan sonra. Hiçbir zaman içim huzur bulmadı. Katliam bombacılarının cenazelerini sırtında taşıyan HDP'li yöneticilerin ihraç edilmediğini gördükten sonra da artık oy vermem."
Geç de kalınsa da samimi ve sahici olmak çok şeyi değiştirir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA