Mustafa NOYAN: Gemiler yakıldı mı, yaktırıldı mı?

Antalyaspor A.Ş'nin genel kurulu geride bıraktığımız hafta sonunda yapıldı ve Gültekin Gencer ipi açık ara ile göğüsleyerek ekibiyle göreve geldi.
Gencer, camianın son derece yakından tanıdığı ve Antalyaspor'dan hiçbir zaman kopmamış, her dönemde yönetimde olsun ya da olmasın, başta Antalyaspor Vakfı ve federasyon delegeliği başta olmak her kademede görev yapmış bir insan… Bununla da kalmadı her zaman başta reklam vermek olmak üzere maddi ve manevi desteğini sürdürdü.
Genel kuruldan bir gece önce yönetime 4 ya da 5 aday varken ortaya çıktı ve adayların arasından açık farkla sıyrılarak başkan seçildi.
Gencer'i ve ekip arkadaşlarını kutluyor, başarı diliyorum.
Kongre bitti, ancak yankıları ve kafalardaki sorular hala devam ediyor… Hasan Akıncıoğlu gibi kulübün son beş yılına damgasını vuran, yönetim anlayışı ve takımın başarılarıyla spor kamuoyunda önemli bir yer edinen, Kulüpler Birliği Vakfı Başkan Yardımcılığı'nı üstlenen birinin bunların hepsini bir kalemde silerek geri çekilmesinin anlamı neydi?
Camiada herkes bu soruyu soruyor… Bunun cevabını Akıncıoğlu vermese de zaman içinde bunlar ortaya çıkacaktır.
Ancak Akıncıoğlu ile birlikte beş yıl bu kulübe hizmet eden yönetim kurulu arkadaşlarından büyük çoğunluğu hala başlarına gelenlerin şaşkınlığını atlatmış değil.
Çünkü Hasan Akıncıoğlu basını kulübe davet edip "Ben yokum" açıklamasını yaptığı dakikaya kadar yönetim kurulu arkadaşları başkanın bırakacağına ihtimal dahi vermiyordu.
Bu arada Akıncıoğlu yönetim kurulundan gerekli imzaları almış ve kulüpteki alacaklarının tamamını kurtarmıştı. Bu rakamın 11.5 milyon lira olduğu belirtiliyor.
Bu açıklamadan birkaç dakika önce bir araya gelmişler başkan fikrini onlara söyleyince bunun zamansız olacağını, odasına giderek yeniden düşünmesini birkaç dakika sonra da kendilerinin yanına geleceğini ve çay içeceklerini söylemişlerdi.
Başkan ise odasına geçmek için toplantı odasından ayrılınca daha önceden davet edilen basın mensuplarının yanına giderek bundan sonra görev almayacağını açıklayıverdi.
İlk şoku burada yiyen Akıncıoğlu'nun yönetim kurulu arkadaşları ikinci ve asıl büyük darbeyi ise genel kurul günü aldılar.
Bu açıklamasından sonra Hasan Akıncıoğlu'na hiç kimse ulaşamadı… Genel kurul için liste çalışmaları bu arada hızlandı.
4-5 aday ortaya çıktı. Bunlardan en dikkat çekeni ise Necati Yılmaz oldu.
Listesinde önemli isimler vardı ve bu işe son derece istekliydi. Listesine Hasan Akıncıoğlu'nun yönetiminden de bir çok ismi almış, dahası Akıncıoğlu ile görüşerek desteğini de sağladığını belirtmişti.
Bunu Hasan Akıncıoğlu'nun Necati Yılmaz'ın listesine girmelerini istediği daha birkaç gün öncesine kadar birlikte çalıştığı arkadaşları söylüyor.
Durum böyle olunca da Yılmaz'ın listesinde yer alan eski çalışma arkadaşları ve Necati Yılmaz genel kurul salonuna öyle rahat ve kendilerinden emin olarak geliyorlar ki… Kolay mı? Antalyaspor A.Ş'nin yüzde 59 hissesini elinde bulunduran Antalyaspor Kulübü Derneği'nin başkanı Hasan Akıncıoğlu'nun kesin desteklerini almışlar. Üstelik eski çalışma arkadaşlarından önemli bir bölümü de Akıncıoğlu'nun isteğiyle bu listede yer almış.
Genel kurulu başından sonuna kadar bu insanlardan Emin Altıner, Salih Peker, Nuri Ülker yan yana oturarak, diğerleriyle de aynı salonun havasını teneffüs ederek izledim.
Kongrede iş oy vermeye gelince Akıncıoğlu ile beş yıl kader birliği yapmış olanlar yine en büyük darbeyi ondan yediler… Dernek oylarını belirlemek için kısa bir süre isteyen Akıncıoğlu ikinci ve asıl şok etkisi yaratan darbesini hem eski kader arkadaşlarına hem de "Yürü arkandayım" dediği Necati Yılmaz'a atmış oldu.
Gültekin Gencer'in bu yarışı kazanması bence de iyi oldu. Camianın içinden gelmesi, kulübün her şeyini yakından biliyor olması çok büyük avantaj… Bunlar da yetmez Türk futbolunu iyi bilen ve uzun yıllardır içinde olan biri… Necati Yılmaz'ın dezavantajı ise camianın dışından olmasıydı. Her kulüpte olduğu gibi Antalyaspor'da da bu sıcak karşılanmayan bir durumdu ve öyle de oldu.
Ancak kafalardaki asıl soru uzun süre sorulacak ve gündemden düşmeyecek; "Akıncıoğlu gemileri yaktı mı? Yoksa birileri ona yaktırdı mı?"…