Pazartesi 21.04.2014

Belediyeler ne zaman kuruldu?

30 Mart'ta yerel seçimler yapıldı. Birçok ilin 'Bütünşehir' diyebileceğimiz bir idare sistemine geçmesi ile Türkiye'de belediyecilik büyük bir değişim geçiriyor

Ülkemizde birçok ilin 'Bütünşehir' diyebileceğimiz bir idare sistemine geçmesi ile bugün bu illerdeki büyükşehir belediyeleri kendilerini bu yeni statüye hazırlıyor. Merak edip araştırdım. Türkiye'de belediyecilik kurumunun kuruluşu hangi tarihe dayanıyor? Bu günlere gelinceye kadar nasıl bir süreç yaşandı? Bu yazımda sizlerle bu öğrendiklerimin bir özetini paylaşmak istedim. Osmanlı'nın taşra şehirlerinde, modern şehirle ilgili kurumlaşmaya Paris örnek alınarak 8 Ekim 1864 tarihli vilâyet nizamnâmesiyle başlandı. Bu nizamnâmeye göre il ve kaza merkezlerinde seçimli üyelerden kurulan 'Şehir Meclisi' bulunacaktı. Ancak uygulamada ilk başlarda nasıl bir çalışma düzeni olacağı ve hukuki yaptırımları pek belirtilmediği için çalışmalar sonuç yönünden bir dilek ve temenniden öteye geçemedi.
İLK BELEDİYE İSTANBUL'A
Belediyeler konusunda ilk uygulama 1868 yılında İstanbul'da yapıldı ve bütün İstanbul 14 belediye idaresine ayrıldı. Bunların başına da emekli yüksek bir memur tayin edildi. Ne var ki kurulan bu belediyelerin çoğunda belediye meclisleri bile kurulamadı ve personel dahi tayin edilemedi. İstanbul dışında, özellikle ticari faaliyetlerin yoğun olduğu kıyı bölgesindeki şehirlerde kurulan belediyelerin de gelirleri kıt, personeli ya yok, ya da çok yetersiz, denetim yetkisi ve kapasitesi bakımından pek etkisiz idiler. Daha çok şehirleşmenin başladığı bölgelerde bunların belirli bir varlık göstermesi mümkün oldu. Belediye teşkilâtının temelleri hukukî olarak I. Meşrutiyet'te atıldı. 5 Ekim 1877 Dersaadet ve Vilâyet Belediye Kanunu, Osmanlı ülkesinde kurulan belediyelere idarî bir varlık olmaktan da ötede bir hükmî şahsiyet kazanıyordu. Bu dönemde ortaya konan belediye statü ve uygulaması sonraki dönemlere de damgasını vuracaktı. Bu kanun belediyelere imar işlerini düzenleme ve kontrol, imar hizmetleri, aydınlatma, temizlik, belediye mallarının yönetimi, emlağın kayıt altına alınması, nüfus sayımı, pazar ve alışveriş kontrolü, hijyenik tedbirler almak, mezbaha, okul açmak, itfaiye ve belediye gelirlerini toplamak gibi görevler yüklemişti. Uygulamada bu görevlerin bir kısmı hiç yerine getirilmediği gibi bir kısmı da uygulamada merkezî hükümet organları tarafından yürütülmek zorunda kalındı. Su işleri vakıflara, yol işleri Nâfi Nezâreti'ne aitti. Belediye iş görmek için merkezi idarenin kapılarını çalan, en ufak iş için yığınla yazışan bir teşkilâttı. Koordinasyon aksaklığı ve yetkisizlik parasal yetersizlikle belediye görevlerini yerine getirmeyi önlüyordu. Fakat 1877 kanununa göre belediye organları belediye reisi ve yerel eşraftan seçilen belediye meclisinden ibaretti. Şehir veya kasabanın nüfusuna göre dört yıl için 6-12 kişilik bir belediye meclisi seçilir, üyelerin yarısı iki yılda bir kura ile değiştirilir, reis ise bu üyelerin arasından hükümet tarafından seçilip tayin edilirdi. Belediye meclis üyeleri 25 yaşını geçmiş, Osmanlı uyruklu ve yılda en az 50 kuruş emlâk vergisi veren kimselerden seçilirdi. İlginç bir şart da Türkçe bilme mecburiyeti idi. Meclisin doktor, veteriner, mühendis gibi danışman üyeleri de vardı.
TAŞRA BELEDİYE MECİSLERİ

1877'den sonra şehremâneti meclis üyeleri hep tayinle bu göreve gelmişlerdi. Meclis, belediyenin işlerini tartışıp karara bağlar, yıllık bütçeyi hazırlar, inşaatlara karar verir, mukavele hazırlar, malî kontrolü yapardı. Ayrıca personeli işe alma ve işten çıkarma yetkisine de sahipti. Uygulamada, belediye meclisleri şehrin meselelerini tartışırken üyelerin dışında o yerin ileri gelenlerini de toplantılara davet ediyordu. Taşra belediye meclisleri yılda iki defa o yerin vilâyet, livâ veya kaza idare meclisleriyle birlikte toplanıp bütçeyi hazırlar ve tasdik ederdi. Ancak İstanbul dışındaki belediyeler yıllık bütçelerinde gösterilen ve kendilerine ayrılan hayalî gelirleri tahsil edemedikleri için yapacakları hizmetleri yeterince tamamlayamıyorlardı. Örneğin çoğu belediyeler basit bir yangın tulumbasına bile sahip değildi. Çoğu zaman da aydınlatma, hal ve mezbaha gibi tesislerin kurulması da kâğıt üzerinde kalıyordu. Bu yetersiz teşkilâtlanmaya rağmen belediyelerin 1880'lerden itibaren şehir ve kasabalarda varlıklarını hissettirmeye başladığı da görülmekteydi. Belediye reisleri protokolde yerini alıyor, her yerde çok az da olsa bir belediye hizmeti göze çarpıyor ve asıl bu nedenle de aydın kesim ve bürokrasi belediye denen kurumun ne olduğunu düşünüp tartışıyor, gazete ve dergilerde eleştiriler veya öneriler içeren makaleler göze çarpmaya başlıyordu. II Abdülhamit'in 25. cülûs senesinde birçok sancak merkezinde benzer mimari tipte belediye binalarının inşası tamamlanmıştı. Bu yıllarda Antalya'da böyle bir belediye binası inşa ettirilmişti. Belediye başkanı ve meclis üyelerinin merkezi hükümet tarafından atanması, aydınlar tarafından uygun görülmüyordu. II. Meşrutiyet'te İstanbul'da ilk belediye seçimleri yapılarak muhtar bir belediyecilik uygulamasına geçilmesi öngörülmüşse de bu projeden çok çabuk vazgeçildi. I. Dünya Savaşı'nı izleyen yıllarda, 31 Aralık 1922 tarihli bir 'Teşkilât-i Belediyye Kanûn-ı Muvakkatı' çıkarıldı. Bu kanun, uygulamanın kâğıda dökülmüş biçimi idi.
CUMHURİYET'TE DURUM
Ankara'yı başkent ilan eden yeni Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümetinin 1921 Anayasası, mahallî idarelere vilâyet düzeyinde büyük özerklik tanımıştı. Ancak uygulamada bunun hayata geçirilmesine imkân yoktu. Bu dönem sonunda Cumhuriyet idaresi Ankara'ya da İstanbul gibi ayrı bir şehremâneti idaresi getirdi. 16 Şubat 1924 tarih ve 417 sayılı kanunun tek yeniliği, seçecek ve seçilecek kimselerde emlâk sahibi olma ve emlâk vergisi verme şartı aramamasıydı. Yeni devlet imparatorluktan 389 adet belediye idaresi devralmıştı. Bu dönemde İstanbul Şehremâneti'nin problemleri ise yine sürüyordu. Şehremini Dr. Emin Bey basına karşı kendini savunurken Beyazıt Meydanı'na havuz, Heybeliada'ya iskele yaptırdığını ve şehre 300 adet sokak lambası taktırdığını icraat olarak söylemekteydi. İstanbul'da ve Ankara'da da belediye başkanı ve meclis üyeleri seçimle gelmiyordu. 3 Nisan 1930'da çıkarılan belediye kanunu ile de şehremini isim ve unvanı ile şehremânetleri kaldırılarak bütün teşkilâtların adı belediye olduğu gibi belediye meclisi vb. unvanlar da bütünüyle genelleştirildi. Yeni Belediye Kanunu'na göre 7-18 Ekim 1930 tarihleri arasında yedi sandıkta yapılan seçimde, Cumhuriyetçi Halk Fırkası galip gelmiş ve Meclis Üyeleri arasından başkanlığa getirilen Hüsnü Karakaş Antalya'nın seçimle gelen ilk Belediye Başkanı olmuştu.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.