Pazartesi 24.11.2014

Antalya'nın son terzileri

Hızla gelişen hazır giyim sektörü ile, terziler piyasadan çekildi. Son terziler de bugün AVM'lerde pantolon paçası kısaltma ve elbise tamiratı işleri yaparak geçimlerini sağlamaya çalışıyor

Eskiden bugünkü gibi bir giyim mağazasında birkaç takım elbiseyi üstünüzde beğendikten sonra; söz gelimi bir saat sonraki bir davete, düğüne bu elbise ile yetişivermek mümkün değildi. O günlerde takım elbise sahibi olmak öyle kolay ve kısa sürede oluverecek bir şey değildi. Önce elbisenizi hangi bayan veya erkek terzisine diktireceğinize karar verirdiniz. Sonra da dükkân dükkân dolaşıp, diktireceğiniz bir erkek elbisesi için 2.80, yelekli olursa 3.30 metre kumaş beğenip satın almanız gerekiyordu. Veya "Tüccar Terzi" denilen terzilerin dükkânlarının raflarında kumaşlar bulunurdu. Müşteri isterse bu kumaşlardan birini beğenir; dükkân sahibi terziye elbisesini diktirirdi. Böylece kumaş almak için dükkân dükkan dolaşmaya gerek kalmazdı. O zamanlar herkesin devamlı gittiği ve zanaatına güvendiği bir berberi, ayakkabıcısı olduğu gibi bir de terzisi vardı. Elbisesi için kumaş satın alan kişi, diktirmek için doğru terzisine giderdi. Müşteri ya katalogdan bir elbise modeli seçer; ya da ceketin kruvaze, yandan yırtmaçlı, arkadan tek yırtmaçlı, tek düğmeli, çift düğmeli ve üç düğmeli isteğini terzisine söylerdi. Terzi, ilkönce elinde mezura ile boy, basen, göğüs ve kol boyu ölçülerini alırdı. Pantolonda ise boy, kemer, basen ve paça genişliği gibi ölçüler alınırdı. Pantolonların yılın modasına uygun İspanyol paça, dar paça, duble paça gibi modeller vardı. Terzi bu ölçülerle müşterinin isteğine uygun bir elbise modeline göre önce bir pantolon ve ceket kalıbı çıkarırdı.
ZOR ZANAAT

Bundan sonraki süreci; Antalya'da terziliğin son temsilcilerinden biri olan 1965 Antalya-Kaş doğumlu Ramazan Aslan'dan öğreniyorum: "Ceket dikimi eskiden günlere; bazen de iş yoğunluğu nedeniyle aylara yayılan bir süreçti. Ayrıca terzilik sabır, titizlik, temizlik ve güven isteyen bayağı zor mesleklerdendir. Ölçülere göre çıkarılan kalıp, genişçe bir masa üzerine yayılmış kumaş üzerine iğnelenir ve kumaş kesilir. Terzi, kesilen kumaş parçalarını birleştirdikten sonra sizi ilk provaya çağırır. Genellikle pantolon provası yapılmaz, bir defa ölçü alınır ve kumaş buna göre kesilir ve dikilir. Kumaşın kesilen kenarlarına 'kaleverik' adı verilen çapraz dikiş yapılır. Dikiş makineleri geliştikçe, sonraları bu da dikiş makineleri ile yapılır olmuştur. Ceket dikimi üç prova sonucunda tamamlanır. İlk provada ceket üzerinde ilk gözlemler ve buna göre düzeltmeler yapılır. İkinci provada ise ince teyellenerek meydana getirilmiş telalı cekette, vücudun şekline göre uygun olmayan kısımların teyelleri sökülür; düzeltilen kısımlar toplu iğne ile tutturulur. Bu prova sırasında terziler dirsekle omuz arasına "topuz" adı verilen toplu iğnelerin üzerine saplandığı iğnelik takarlar. Topuz, terzi prova yaparken kolayca toplu iğne almayı kolaylaştırır. Müşteri üçüncü provaya çağırıldığında, artık ceket biraz olsun ortaya çıkmıştır. Ancak yine de düzeltilmesi kolay olsun diye, pek sağlam olmayan pamuk ipliği ile kabaca teyellenmiştir. Terzi yine hatalı gördüğü yerleri düzeltir. Ceket dikiminde en önemli kısım, kollarının takılmasıdır. Bunu ustalar genellikle kalfalara bırakmayıp kendileri yaparlar. Çünkü terziliğin ustalığını gösterdiği kısım kolların düzgün oturmasıdır. Ayrıca çizgili kumaşlar terziler için ayrı uğraşı konusudur. Kumaş çizgileri omuzlarda olsun, yakalarda olsun; karşılıklı uygun düşmesi gerekir. Ayrıca ceket astarının kol ağızlarında, ceketin eteklerinden sarkmamasına dikkat edilir. Ceket ütüsü de ustalık isteyen zor bir iştir. Kumaş ilk formunu burada alır."
ÜNLÜ TERZİLER
Hem çaylarımı yudumluyor, bir taraftan da Antalya'da mesleğinin son temsilcilerinden biri olarak gördüğüm Terzi Ramazan Aslan'ın anlattıklarını not etmeye çalışıyorum. "Terzilerin Piri İdris Peygamber, İslam halk inançlarına göre dürüst, sözüne güvenilir, kişilik sahibi ve dikiş diken bir peygamberdir. Antalya'nın ileri gelen insanlarına elbise diken ve büyük itibar gören ustam Salih Kıllıoğlu da benim pirim giydi. Biz kalfalarına öğütlediği şu sözü, hiç unutmadım. 'Kişi zengin, fakir fark etmez. Kim olursa olsun, bir iğne eksik yapmayın. Sonra aldığınız para helal olmaz' derdi, ustamız. Ben de mesleğimde bunu bir ilke olarak benimsedim. Çok da faydasını gördüm. Bu arada Salih Kıllıoğlu, Halil Döz, Halil Küçküzeybek, Mehmet Sertbaş, Mehmet Yalın, Fuat Çizmecioğlu, Hüseyin Topçu, Zeki Badazlı, Arif Aygün, Nevzat Karaca, Mehmet Erdem, Fahrettin Yavuz, Mustafa Uyar, Hüsnü Atalay, Ömer Durhan, Recep Emel, Kazım Korkut, Mehmet Anaç, Hüseyin Top, Tacettin Delen, Nefi Okutan gibi Antalyalı diğer terzi ustalarının isimlerini de yad edelim."
BUGÜN TERZİLİK

Terziler Odası'nda 5 yıl Yönetim Kurulu Üyeliği de yapmış olan Ramazan Aslan ile sohbetimiz, bugün terziliğin geldiği son noktayı anlatan şu cümlelerle sona eriyor: "1970'li yılların ortalarından başlayarak günümüze kadar hızla gelişen hazır giyim sektörünün terzilerin piyasadan çekilmesinde büyük etkisi oldu. İyi bir terzi ancak 10-15 yılda yetişebiliyor. Fakat herkes bugün diledikleri model ve fiyattaki elbiseyi bizim dikim fiyatımızın yarı fiyatına, hatta çok çok daha ucuza alabildikleri için, terzilik de günümüzde kaybolan meslekler arasına girmiş sayılır. Eskiden yanlarında çalıştırdıkları 6-7 kalfa ile haftada 8-10 takım elbise çıkaran son terzilerimiz bugün; mağazalarda satılan ürünlerin bel daraltma, pantolon paçası kısaltma işleriyle ve elbise tamiratı ile geçimlerini sağlamaya çalışıyorlar."
SON TERZİ RAMAZAN ASLAN
Ramazan Aslan terzilik mesleğine 1978'de, köyüne 10 km uzakta olan Kaş'ın Çavdır köyünde çırak olarak başlamış. İlkokul sonrası, eğitimine devam etmek istemesine rağmen, bir türlü şartlar elvermediği için olmamış. Her gün işe gitmek için 10 km yolu yaya olarak gidip gelmek zorundaymış. Orta parmağına dikiş yüksüğünü ilk orada geçirmiş. Aylık yok tabii. Üstelik, kömür ütüsünün sürekli hazır tutulması, dükkânın süpürülmesi, al-götür-getir işleri yapmak da çabası. Bunun dışında yaptığı iş, her terzi çırağının ilk çalışmaya başladığı zaman yaptığı iştir. Bu orta parmak avuç içine doğru kıvrılarak bir parça beze durmadan iğneyi batırarak, terzi deyimi ile 'hızlı iğne çekme'dir. Çırak Ramazan 1,5 yılda mesleğinde kalfalığa yükselir. Mesleğini Antalya kent merkezinde sürdürmek ister. 1979 yılı sonlarında Antalya'nın ünlü terzilerinden Salih Kıllıoğlu'nun yanına kalfa olarak girer. 1985 yılı Aralık ayında askere gidinceye kadar burada çalışır. Askerde iki yıl bölük terzisi olarak görev yapar. Askerlik dönüşü Mayıs 1987'de kendi işyerini kurar. Çıraklığından bu yana 10 yıl terzilikle geçirmiştir. Ancak, hala kendisini acemi olarak görür. Dükkânını açtığı ilk günlerde, bir müşteri oldukça pahalı spor bir ceketle dükkandan içeri girer. Ceketinin daraltılmasını ve kollarının kısaltılmasını ister. Ramazan Bey, ilk müşterisi olmasının verdiği telaşla olacak, daraltılması istenen ceketi tezgahtaki kül tablasının üzerine atıvermiştir. Biraz sonra yanık kokusu dükkâna yayılınca, bir bakar ki ceket kolu iki santim kadar yanmış. Kolları söker, yanan bölümü çıkarır. İki kolu aynı boya getirir, diker. Müşteri döndüğünde, prova eder; "Tam istediğim gibi olmuş" diye sevinir ve sürekli müşterisi olur.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.