Giriş Tarihi: 8.12.2014

Antalya'da geçmişten günümüze Deniz otobüsleri

Yaz aylarında başlayan ve halen süren Kemer-Antalya deniz otobüsü seferleri, beni karayolunun olmadığı günlerdeki eski yaşanmışlıklara götürdü. 1970'lere kadar Kemer'e denizden gidilirdi

1970'li yıllara kadar Antalya-Kemer arasında doğru dürüst bir yol yoktu. Belki duyunca inanamayacaksınız. Daha düne kadar, yani 1960'lı yılların sonuna kadar; Kemer'de, Beldibi'de yaşamış da Antalya kentini hiç görmeden ölmüş çok sayıda insan vardı. Çünkü jeeplerin ancak geçebileceği taşlı bir yolda insanlar, Kemer'den Antalya'ya çoğu kez yaya gidip gelirlerdi. Çamyuva, Kemer, Beldibi yörelerinde, hastalardan ancak zengin olanların küçük bir deniz motoru ile 4-5 saat içinde Antalya'daki Devlet Hastanesi'ne getirilme olanakları vardı. Kemer'den veya kıyıdaki köylerden Antalya'ya deniz motoru ile gitmek için sabah erkenden kalkılır; Antalya'ya varınca da Çınaraltı Kahvesi çevresindeki Yukarı Pazar'da alışveriş edilir, Şaban (Ezici) veya Üsülü Kaptan'ın "İskele'de hazır olun!" dediği saatten yarım saat önce İskele'ye dönülürdü. Antalya'da yatılı okuyan ortaokul ve lise öğrencilerinin Şubat tatili başladığında Finike, Kemer yönüne gidebilmek için birkaç gün denizdeki fırtınanın dinmesini bekledikleri olurdu. Kemer kıyılarındaki köylere sefer yapan küçük teknelerin başında Üsülü Kaptan'ın teknesi geliyordu.
ADAK ADANIRDI
Çocukluk yıllarını Antalya Kemer'de geçiren dostum İsmail Özdemir, çocukluğunda bu motorlar sayesinde çok et yediğinden söz ederek, bunun nedenini de bana şöyle açıklamıştı: "Eskiden kış aylarında Antalya'ya gitmek ölüme gitmek gibi bir şeydi. Beş-on metre boyunda mavna büyüklüğünde portakal yüklü teknelere biner, denizden Antalya'ya gelirdik. Yolda sık sık fırtınaya, azgın dalgalara tutulduğumuz olurdu. Zaman zaman deniz seviyesi ile teknenin küpeşte arası bir karışa iner, batma endişesiyle Üsülü Kaptan yük hafiflesin diye portakal sandıklarını yolcuların yardımı ile denize atmaya başlardı. Hele bir keresinde öyle iyi hatırlıyorum ki denizin yüzü atılan portakal sandıkları ile dolmuştu. Hastalarımız için de seyahat zorlu idi. Portakal sandıkları üzerine yayılan bir battaniye üzerinde Antalya İskelesi'ne getirilen hastaya İskele'den bir hamal tutularak, İskele'nin hemen üstündeki Memleket Hastanesi'ne taşıttırılırdı. Özellikle kış aylarında Antalya'ya deniz motoru ile bu geliş-gidişlerde o kadar çok tehlikeli anlar yaşanırdı ki çoğunlukla herkes 'karaya sağ-salim çıkarsam' diyerek adak adardı. İşte bu yüzden kış aylarında Kemer'de adak kesilmediği gün hemen hemen olmazdı."
GELEN GEMİLER
Şimdi biz yine İskele'deki günlük yaşama dönelim. Antalya'ya 15 günde bir uğrayan gemiler, fırtınasız günlerde İskele'nin açığında, bugünkü Kulüp Arma'nın bulunduğu yerdeki babalara kalın halatlarla kıçtan bağlanırdı. Yükler, büyük küreklerle yürütülen ve "Mavna" denilen büyük kayıklarla gemiden iskeleye veya iskeleden gemiye taşınırdı. Gece elektrikler söndükten sonra halk bu gemileri seyre giderdi. Ay ışığı olunca, adlarını ve geldikleri limanları okuyabilirdik. Antalya'ya en sık gelen gemiler; Tarı, Ege, Kadeş, Konya, Çanakkale, Mezat, Antalya, Maraş, Anafarta, Dumlupınar, Akdeniz, Marmara, Bandırma idi. Bunlardan başka yabancı bandıralı gemiler de gelirlerdi. Genellikle bugünkü gemilere göre orta büyüklükte olan bu gemiler Liverpool'dan, Amsterdam'dan, Hamburg'tan nasıl buralara kadar gelebildiler diye hayret ederdim. Onları Antalya'ya kadar getiren kaptanların yaşantısı üzerine düşler kurardık. Ben Antalya'da aylak aylak otururken, onlar ta oralardan kalkıp Antalya İskelesi önüne demir atmışlardı.
GEMİ İŞARETLERİ

Halk İskele'ye, Karaalioğlu Parkı'na, Yanıkhastane'ye veya Tophane'ye akın eder, gemilerin yükü hakkında tahmin yürütürdü. Gemi üç kez düdük çaldı mı, "Ben geldim!" demekti. İki uzun, bir kısa düdük çalma, "Kılavuz istiyorum", bir kez düdük çalma "Vasıta istiyorum" anlamına gelirdi. Bir kısa düdük: Ben sancağa geliyorum, iki kısa düdük: Ben iskeleye geliyorum, üç kısa düdük: Tam yolda geri geliyorum, anlamına gelirdi. Dört kısa: Römorkör istiyorum. Bir uzun bir kısa, bir uzun bir kısa: Halatı sahile götürecek motor istiyorum anlamına gelirdi. Gemideki bayrak yarıya indirilmişse, "gemide cenaze var" demekti. Birbirini tanıyan gemilerin kıdemsiz kaptanı ötekini üç düdükle selâmlar, diğer gemiden üç düdükle cevabını aldıktan sonra birer düdükle, birbirlerine iyi yolculuklar dilerlerdi. Yangın, su alma gibi tehlikeli durumda altı kısa ve bir uzun düdük çalınırdı. Yolda denize insan düştüğünde iki saniye ara ile bir uzun, bir kısa düdükle bildirilirdi. Gemiler Antalya'dan ayrılırken de üç kez düdük çalarak "Allahaısmarladık" der; üç düdükten sonra çaldığı bir kısa düdükle Antalyalılara "Teşekkür" ederdi. Biz o zaman, bütün gemi işaretlerini adeta ezbere bilirdik.
İSKELEDE KAPTANLAR
O zamanlarda bu kayıkların ve kaptanlarının itibarları da çok yüksekti. Cafer Kaptan, Cafer'in Mehmet Kaptan, Alisi Kaptan, Osman Kaptan, Çapacı Mehmet Kaptan, Yusuf Kaptan, Hilmi Kaptan, Mustafa Ekizler bu kaptanların en ünlüleri idi. Osman Kaptan, Yusuf Kaptan (Balta) iki kardeştiler.
EN POPÜLER İSİMLER
İskelede yetişip isim yapmış kaptanların becerileri babadan oğlu geçiyordu. Yıllar yılı denizle içiçe yaşamış; aralarında Arabistan'a, Suriye'ye, Mısır'a yelkenlilerle gidip gelenler vardı. Benim çocukluğumda Çapacı Mehmet Kaptan, Şaban kaptan, Mursi Kaptan, Papel Mehmet, Mehmet ve Mustafa İkizler, Murat Kaptan en popüler isimlerdi.
HAMDİ KAPTAN'IN KULÜBESİ
İskelenin diğer ünlü isimlerinden Hamdi Kaptan, Kırkmerdiven altındaki kulübesinin önüne bir masa sandalye atar güneşli havalarda hemen bütün gün orada oturur, mezesini hazırlar, rakısını alır ve içmeye başlardı. Kumlukta yüzen çocukların korkulu rüyasıydı. Yüzen çocuklardan kendi mavnaları üzerine çıkanlar olursa, gür sesi ile bağırır, onları korkuturdu. Hamdi Kaptan'ın birçok mavnası vardı ve o yıllarda mavna sayısına göre o kişinin ticari itibarı olurdu. Kaptan Şaban Ezici de İskele'nin ünlü simalarından biri idi.

EKİZLER VE HÜDAYA EMANET
İskele'de kaptan olarak uzun süre çalışan Mustafa Ekizler ve Mehmet Ekizler ilk olarak yaptıkları "Hüdaya Emanet" isimli deniz motoru ile gelen yolcuları vapur ile iskele arasında götürüp getirirlerdi. Mustafa Ekizler İskele Mesciti'nin gönüllü müezzini, imamı ve koruyucusu idi. Mehmet Ekizler ise İskele'de açtığı yazıhanede, nakliye işleriyle uğraştı ve oğlu Özer Ekizler ile Ekizler Seyahat Acentesi'ni işletti. Ayrıca iskelede açtığı balık lokantası da İskele'nin ve Antalya'nın ilk balık lokantası idi.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.