Pazartesi 26.01.2015

Meydan Kavağı Mahallesi

Antalya'da şehir içi ulaşım araçlarında veya tramvay hattında son durak 'Meydan' yazar. Antalya'da yaşayan insanlarımız bu semtin ismini bilir fakat nereden geldiğini büyük bir çoğunluğu bilmez

Eskiden bugün tramvayın batıdaki son durağı olan bölgeye 'Meydan Kavağı Mahallesi' denirdi. Meydan Kavağı Mahallesi, eskiden Değirmenönü (Recep Peker) Caddesi'nin 'Yokuşbaşı' denilen yerin alt tarafından başlayıp bugünkü Migros, Topçular 'Alan Mahallesi'ne kadar uzanan bölgeye verilen bir isimdi. Meydan Kavağı denilen yere Doğu Garajı yanındaki bugünkü Ali Çetinkaya Caddesi'nden ve onun güneyindeki Değirmenönü (Recep Peker) Caddesi üzerinden ulaşılırdı. Değirmenönü Caddesi doğuya giden eski bir cadde olduğundan daha çok tercih edilirdi. Değirmenönü Caddesi üzerinde 1970'li yıllara kadar çok sayıda küçüklü büyüklü un değirmeni vardı. Değirmenönü Caddesi'nin Burhanettin Onat Caddesi ile kesiştiği yerden, karşıya geçip birkaç metre ilerledikten sonra 'kara değirmenler' veya 'yer değirmenleri' olarak bilinen Antalya'nın eski değirmenler bölgesine ulaşılır. Eskiden burada on metre kadar yükseklikten, değirmenlere Düden Çayı'ndan su getiren Yediarıklar kolu olan bir çay akardı. Burhanettin Onat Caddesi'nin Değirmenönü Caddesi ile kesiştiği yerden Meydan mevkiine giden yokuş başına kadar olan değirmenleri sıralarsak, eskiden yalnız bu dar alanda altı su değirmeni vardı. Değirmenleri geçtikten sonra yokuşbaşı denilen yerden Meydan Kavağı Mahallesi'ne ulaşılırdı. Bu mahalle sınırları günümüzde Topçular denilen semte kadar uzanan; kuzeyde 'Yedi Arıklar', güneyde de 'Şehitler Mezarlığı' ve Devlet Narenciye Bahçesi'ni de içine alan dağınık evler topluluğundan oluşan bir mahalleydi. Adını da şimdiki Meydan tramvay durağının 100 metre kadar batı ucunda, Aspendos Bulvarı'nın başladığı yerde, 'Topraklık' denilen yer ile onun hemen başında bulunan iki büyük kavak ağacından almıştı. Antalyalılar çınar ağacına eskiden 'kavak' derlerdi. Bu iki çınar ağacından birinin gövdesi o kadar çok kalındı ki gövdesinin toprakla buluştuğu yerde, büyükçe bir oda oluşmuştu. Yağmurlu ve fırtınalı havalarda vasıta bekleyen insanlar burada korunmaya çalışırlardı. Bu çınar ağaçları yeni yolların genişletilmesi sırasında kesildi ve küçük bir parçası eski Meydan Polis Karakolu'nun bulunduğu yere anıtsal bir hatıra olarak konuldu. Polis karakolu inşa edilmeden önce; burada akan çayın üzerinde kısa minaresi olan tahta bir cami varmış.
UN DEĞİRMENLERİ

Değirmenönü Yokuşbaşı denilen yerden kent merkezine doğru yolun sağında, Düden'den gelen ve buradaki kayalıktan akan suyla çalışan Yıldız, Çapa, Ak Hüseyin adında burada altı tane un değirmeni vardı. Bunlar 1922 yılı Ekim ayında Yunanistan'a giden eski Antalyalı Rumlardan kalmış değirmenlerdi. Hüseyin Ak'a ait değirmenlerden iki taşlı un ve tahin değirmeni olanı, 1952 yılında Ak Hüseyin tarafından yıktırıldı. Eski klasik suyla çalışan un değirmeninin yerine bir Alman firmasına yaptırılan modern un fabrikası 1957 yılında işletmeye açıldı. Bu un fabrikasında un yanında, su gücüyle elektrik de üretilirdi. Un değirmenlerinin karşısında, yolun diğer tarafında Bakkal Ali Rıza Efendi'nin dükkânı, bir de ekmek fırını vardı. O yıllarda evlerde hazırlanan börek ve tatlı tepsileri bu tür fırınlara götürülüp pişirttirilirdi. Akan dere üstünde Rumlardan kalma güzel taş binalı bir kahvehane; daha aşağıda Bakkal Şevket Efendi'nin dükkânı vardı. Bakkal Şevket'in dükkânının batısında Bahçearası'ndan eski Elektrik Fabrikası'na giden dar yolun öbür yanında 1. Dönem Büyük Millet Meclisi'nde Antalya Milletvekili olan ve daha sonraları Noterlik yapan Halil İbrahim Bey'in (Özkaya) evi ve bahçesi ile mahallenin kuzey-doğu sınırında, eski mezarlığın karşısında Osman Ağa ile Kürdün Mehmet'in bahçeleri ve evleri vardı. Osman Ağa'nın Noter Halil İbrahim Bey'in bahçesinden itibaren İstiklal İlkokulu'na doğru uzayan bir bahçesi daha vardı. Bu bahçe Demircikara Mahallesi sınırları içindedir. Meydan Mahallesi'ne sonradan yerleşenleri, gelecek nesiller için burada yad etmek yerinde olacaktır. Bu aileler o çevrede yaşanlar tarafından Kundulu ve Konyalı diye bilinir. Pıhlızın Ramazan, Kunduracı Mustafa, Kahveci Ahmet Paylı, Burdurlu Arap Şaban, Kundulu Hasan, Dolmuşçu İskender, çilingir Bekir usta, Bakkal Ahmet, Bakkal Remzi ve uzun zaman çerçicilik yapan Mehmet Ali, Çerçilerin evinde oturan Sarı Kızlar, Sarı Ahmet, Şoför Avni ve mahallenin tek delisi 'Deli Emine' Meydan Kavağı Mahallesi'nin sakinlerini oluştururdu. Meydan Kavağı Mahallesi kent merkezine uzak ve seyrek evlerden oluşması nedeniyle, uzun yıllar elektrik buraya ulaşamamıştı. Evlerde genelde gaz lambası; varlıklı ailelerde ise 'lüküs' adı verilen bir lamba türü aydınlatma için kullanılırdı. Mahalleyi kent merkezine bağlayan bir şehir otobüsü olmadığından insanlar pazara yaya, at ve eşek üzerinde; zengin aileler ise fayton gidip gelirlerdi. Sonradan bir atın çektiği lastik tekerlekli, traktör römorkuna karşılıklı iki oturma sırası eklenerek oluşturulan, üstü branda bezi ile örtülen 'Naylon' adı verilen şehir içi dolmuş araçları ortaya çıktı. Böylece yazın toz-toprak, kış aylarında ise çamur içinde kent merkezine gitmek isteyenler bu durumdan kurtuldular.

TOPRAKLIK MEVKİİNİN KİLLİ TOPRAĞI

Meydan'da kesilen büyük çınarın hemen yanından 'Topraklık' denilen ve yol seviyesinden 1.5-2 metre aşağıda dikdörtgen şeklinde bir çukurluk başlardı. Eskiden Antalya'da ev yapımında harç ve sıva olarak genellikle killi toprak çok kullanıldığı için, ihtiyacı olanlar deve, eşek ve tatar arabası gibi nakil araçları ile buradan inşaat mahallerine killi toprak çekerlerdi. Kış aylarında bu Topraklık yağmur sularıyla ağzına kadar dolar; büyükçe bir havuza dönüşürdü. Killi toprak kolay kolay suyu emmediği için, havuzun tekrar eski kuru haline dönüşmesi Mayıs ayının sonunu bulurdu. Sonraki yıllarda bu çukur doldurularak yol seviyesine çıkarılmış; tramvay hattı yapılıncaya kadar bu alan belediye otobüslerinin bakım yeri olarak kullanılmıştı. Meydan semtinin Devlet Narenciye ve Kırcami'ye giden ve 'Yokuşbaşı' denilen yerden hemen hemen Hadrianus Kapısı (Üçkapılar) denilen yere kadar Antalyalı Rumların 1922 Ekim ayında terk ettikleri evlere 1924-1927 yılları arasında Selanik şehrinden gelen muhacirler yerleştirilmiş; kendilerine Düden Çayı kenarında ve bugünkü Antalya Havalanı'nın batısında bulunan 'Karayahıt' denilen yerde, işlemek üzere tarlalar verilmişti. Muhacirler hayvanlı ziraat yaparlar; Düden çayı kenarı ve Karayıt'taki tarlalarına tek atlı, dört tekerlekli tatar arabaları ile gidip gelirlerdi.
HAFTAYA: MAHALLENİN ÜNLÜ SAKİNLERİ

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.