Pazartesi 09.03.2015

Türkan Örsbaştuğ

Dünyada kadınlara seçme ve seçilme hakkının ilk tanındığı ülkelerden biri olmamıza karşın 85 yıl içinde TBMM'ye girebilen kadınların sayısı ne yazık ki hala arzu edilen sayıya ulaşamadı

8 Mart Dünya kadınlar Günü'nde, şöyle bir geriye baktığımızda kadınlarımızın kendilerine sağlanan hakları yeterince korudukları pek söylenemez. Dünyada kadınlara seçme ve seçilme hakkının ilk tanındığı ülkelerden biri olmamıza karşın 85 yıl içinde TBMM'ye girebilen kadınların sayısı ne yazık ki hala arzu edilen sayıya ulaşamadı. Atatürk, daha 1920'lerde her yolla Türk toplumunda kadının önemini vurgulamış ve kadının toplumsal statüsünün yükseltilmesi gerektiği yönündeki düşüncelerini açıklamıştı. Atatürk, 1923 yılında, kadının erkekle birlikte sosyal hayata katılması yönünde şöyle diyordu: "Daha endişesiz ve korkusuzca, daha dürüst olarak yürüyeceğimiz yol vardır. Büyük Türk kadınını, çalışmamızda ortak yapmak, hayatımızı onunla birlikte yürütmek, Türk kadınını ilmi, ahlaki, sosyal, ekonomik hayatta erkeğin ortağı, arkadaşı, yardımcısı ve koruyucusu yapmak yoludur."
AVRUPA'DAN ÇOK ÖNCE
Kadın ile erkek arasında tam bir eşitlik bulunması gerektiğinde gönülden inanan Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Atatürk döneminde, çok kısa sürede Türk kadınına tüm siyasi haklar tanındı. Böylece Türk kadını birçok Avrupalı kadından çok önce milletvekili seçme ve seçilme hakkına ve eşit vatandaş olma niteliğine yasal olarak kavuştu. 3 Nisan 1930'da belediye seçimlerine katılma hakkı tanınan kadınlar, 5 Aralık 1934'ten sonra da seçme ve seçilme hakkını elde ettiler. 5 Aralık 1935'te, kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkının verilmesi Antalya'da da coşkuyla kutlandı. Antalya Spor Alanı'nda yapılan şenliğe, kadınların yanı sıra Cumhuriyet Halk Fırkası ve Halkevi üyeleri, öğretmenler, memurlar ve her kesimden insanlar katıldı. Muallimlerden Reşat ve Nahit beyler, alandaki kadınlara hitaben kadınların yeni haklarını kutlayan konuşmalar yaptılar. Daha sonra Antalyalı kadınlar Atatürk'e ve İsmet İnönü'ye teşekkür telgrafı çekti. 8 Aralık 1935'te ilk kez sandık başına giden ve oy kullanan kadınlarımız 441 milletvekili arasında 18 kişiyle temsil edilme olanağına kavuşuyorlardı. 10'u öğretmen olan ve Türk siyasal yaşamında çok önemli bir yere sahip bulunan bu "ilk kadın parlamenter"in isimleri şöyleydi: Sabiha Görkey, Mebrure Gönenç, Salı (Hatı) Çırpan, Türkan Örsbaştuğ, Sabiha Göncül (Erbay), Şekibe İnsel, Huriye Öniz, Dr.Fatma Memik, Bahire Bedis Morova (Aydilek), Nakiye Ergün, Fakihe Öymen, Benal Nevzat Iştar- Arıman, Esma Nayman, Ferruh Güpgüp, Mihri Pektaş, Meliha Ulaş, Seniha Hızal ve Hatice Özgünar. Hele bunlar arasında Ankara'nın Kazan Köyü'nde yaşayan "Satı Kadın" adında ve köyünde muhtar olan biri vardı ki, okur yazarlığı kendi kendine kazanmıştı. Satı Kadın'ın Türk parlamenter yaşamında yer alması Kazan Köyü'ne Atatürk'ün yaptığı bir ziyaret sırasında zekasıyla, cesaretiyle kendisini göstermesi sonrası mümkün olmuştu. 1935 yılında yapılan seçimlerde Satı Çırpan diğer 17 kadınla birlikte parlamentoya giren ilk kadın milletvekillerinden biri oluyordu. Bu 18 kadın milletvekilinin arasında Antalyalılar'ın Saylav (milletvekili) seçtiği Felsefe Öğretmeni Türkan Başbuğ da vardı. Türkan Başbuğ 5. Dönem'de (1935- 1938) meclise giren 18 kadın milletvekilinden biriydi. Antalya'yı temsil eden Türkan Hanım, aynı zamanda soyadı Atatürk tarafından değiştirilen milletvekillerinden biri olmuştu. Atatürk, "Başbuğ benim. Senin soyadın Örsbaştuğ olsun" demişti.
ANTALYA'NIN KADINLARI

Kendisi ile yapılan ilk röportajlarda Türkan Örsbaştuğ, milletvekili seçilmesi ile ilgili durumu şöyle değerlendirmişti: "Ben, Büyük Millet Meclisi'ne kadınların temsilcisi olarak girmedim. Hayır... Bilhassa bu noktayı önemle belirtmek isterim. Ben asla bir kadın temsilcisi değilim. Mecliste kadınların şu veya bu hukukunu savunmak amacıyla saylav olmuş da değilim. Çünkü artık Türk kadını bütün haklarını elde etmiştir. Türk kadını en gelişmiş, en ileri, en ideal toplumlardaki bütün hakları kazanmıştır. Mademki artık saylav bile olmuştur. O halde isteyecek bir hak kalıyor mu?.. Kadınlarımıza artık verilecek ve onlar tarafından istenecek hak kalmamıştır. Tekrar ediyorum. Ben kadın Saylavı, kadın temsilcisi, kadın hakları savunucu olarak meclise gitmiyorum. Ben bütün ulusun temsilcisiyim. Tıpkı bir erkek saylav gibi.." Milletvekili olmadan önce Boğaziçi Lisesi'nde on yıldır Felsefe öğretmeni olan Türkan Örsbaştuğ'un çocukluğu yokluklar içinde geçmişti. O zamanlar kız çocuklarına okumak adeta yasaklanmış gibi bir şeydi. İlkokuldan sonra ailesi okumasını istemiyordu. Türkan Örsbaştuğ okula gitmek konusunda ailesinden gördüğü muhalefeti anlatırken, "Evimizin biri bahçede, diğeri esas kapı olmak üzere iki kapısı vardı. 'Yine mektebe mi gidiyorsun?' sorusu sorulmasın diye bu iki kapı arasında mekik dokurdum. Eğer ev kapısında birisi varsa bahçe kapısından çıkardım. Bahçe kapısında birisi varsa ev kapısını tercih ederdim" diyor. İstanbul Kız Lisesi'nin ilk mezunlarından olan Örsbaştuğ, başta Boğaziçi Lisesi olmak üzere, çeşitli okullarda felsefe hocalığı yapmıştı. Örsbaştuğ, Antalya'ya milletvekili seçilmesi konusunda bir sohbetinde şunları anlatmıştı: "Kadınların mebus olacağını duyduğum zaman, ben de müracaat ettim. Önce Afyonkarahisar Mebusu olacaktım. Ama sosyoloji hocası olduğum için, 'Sen iyi çene yaparsın' diyerek beni İtalyanların göz diktiği Antalya'ya milletvekili yaptılar." Yine 9 Şubat 1935 tarihinde kadınlar yönünden Antalya'da bir ilk daha gerçekleşti. Yapılan Antalya İl Genel Meclisi seçimlerinde ilk kez iki kadın aday seçildi. Yirmi kadar adayla birlikte seçime giren Pakize Tevfik ve Hayriye Yetkin Antalya İl Genel Meclisi'ne seçilen ilk kadın üyeler unvanına sahip oldular. 85 yılda MHP'den Nesrin Ünal ve Ak Parti'den Gökçen Enç dışında, Antalya'dan kadın milletvekili seçilmedi.

Antalya Milletvekili Türkan Örsbaştuğ, her fırsatta kadınlarla birlikte oldu. Sık sık yaptığı toplantılarda onları kadın hakları konusunda aydınlattı. Türk kadınına öncülük etti.

Şimdi Atatürk'e kulak verelim: "Toplumun başarısızlığının asıl sebebi kadınlara karşı olan bilgisizlikten ileri gelir. Bir toplumun bir organı faaliyette iken, diğer bir organı işlemez ise o toplum felç olur." Bu sözler Mustafa Kemal'in, Kurtuluş Savaşı'nı omuz omuza verdiği Türk kadınına ne kadar büyük bir güven duyduğunun ifadesi değil de, nedir?

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.