Pazartesi 08.06.2015

Eskiden Antalya'da Ahilik Teşkilatı

Antalya esnafı arasında önemli bir yere sahip olan Ahilik, Romalılar'da 'Maestranza' adıyla anılıyordu

19. Antalya Ahilik Haftası, geçtiğimiz ayın ikinci haftasında Antalya Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği (AESOB) Başkanı Abdullah Sevimçok önderliğinde Cumhuriyet Meydanı'nda törenle kutlandı. Bu tören bizlerin Ahilik konusunda bilgilerimizi tazelememize neden oldu. Çünkü Ahilik teşkilatının Kırşehir'den sonra en önemli kenti Antalya idi. Selçuklulardan sonra idareyi ele alan Tekeoğulları Beyliği devrinde Antalya'yı gezen Arap seyyahı İbni Batuta, 725 (1325) Hicri yılında Antalya'da görüp yaşadıkları, bizi o devrin Antalya'sına götürdüğü gibi, Antalya Ahileri hakkında da şu bilgileri verir: "Yabancılara mertlik ve yardım etmek, yemek çıkarmak, onların her ihtiyacını karşılamaya çalışmak, zalimleri cezalandırmak ve ortadan kaldırmak, zalimlere yardım eden kötü kimseleri öldürmek konusunda ahilerin dünyada benzeri yoktur. Ahi öyle bir kimsedir ki sanat sahibi ve diğer gençlerden evlenmemiş olanlar ve bekârlar toplanarak birini kendilerine başkan seçerler. İşte bu başkana ahi ve bu derneğe 'Gençler' denir. Ahi bir tekke yaptırır. İçini halı ve diğer çeşitli eşya ile döşettirir ve kandiller astırır. Arkadaşları gündüz yaşamlarını kazanmak için çalışmaya çıkarlar. İkindiden sonra kazançlarını başkana getirirler. Bununla meyve, yiyecek ve tekkede harcanacak şeyler satın alırlar. O gün kente bir misafir gelirse tekkelerine konuk ederler ve bu alınan şeylerle ona ziyafet çekerler. Konuk, dönüşüne kadar bunların misafiri olur. Kimse gelmezse hep beraber toplanıp yemek yerler, şarkı söyleyip dans ederler. Sabahleyin işyerlerinin başına giderler. İkindiden sonra yine kazandıkları parayı başkana getirirler. Biraz önce söylediğimiz gibi bunlara 'Gençler' ve başkanlarına 'Ahi' adı verilir. Dünyada bunlardan daha iyi insan görmedim."
AHİLİĞİN DOĞUŞU

Ana yapısı Bizanslılardan alınan Ahi örgütü de Maestranzalar gibi mesleki, ahlaki, siyasi ve silahlı bir örgüttü. İ.S. 1200'lerde etkin biçimde ortaya çıkan Ahilik kurumu Antalya'da büyük bir örgüttü. Ancak üyeleri esnaf ve zanaatkârlarla sınırlı olmayan örgüte, tüccarlar, bürokratlar, kısaca toplumun her kesiminden insanlar ile Müslümanlığa geçen gayrimüslimler de katılabiliyorlardı. Ahiliğin en önemli ilkesi ise kendine özgü laik bir anlayışa ve dinsel hoşgörüye sahip bulunmasıydı. Ahilik, kardeşlik kuruluşu olarak tanımlanan ve bugünkü üretim kooperatiflerine ve sendikalarına benzeyen loncaların görevi, imal edilen veya satılan bir malın kalitesini sürekli denetimde tutmak, nitelikli işçi yetiştirmek, iş ve ticaret ahlakının korunması, işçinin sömürülmesinin önlenmesi idi. Anadolu'da Ahiliğin kurucusu Ahi Evran'dır. Ahi, mesleğinde usta, cömert, çırağını, kalfasını, işini ve etrafındaki insanları seven, onlara yardımı gaye edinen kişiydi. Yanında çalıştırdığı çıraklar, kalfalar, çocuğu ile aynı koşullarda yetişir hayata atılırdı. Ahiler gündüzleri çalışırlar, ikindiden sonra kazançlarını Ahi Baba'ya getirirlerdi. Zaviyede bir arada yaşar, topluca yemek yer, Kur'an okur, ilahi söyler, raks ederlerdi (sema ve semah). Ancak etkinlikleri bununla kalmaz, misafir ağırlar, zorbaların hakkından gelir; zalim ve edepsiz takımıyla bunlara yardım edenleri ortadan kaldırırlardı. Ahiler sırtlarına aba hırka, beyaz yünden Külâh; bunun üzerinde sarılan bir endaze (60 santim) boyunda bir sarık ayaklarına mest giyer, bellerine iki arşın kuşak sarar, ortasına da hançer sokarlardı. Ahi ahlâk kurallarına göre: 1- Güçlü ve üstün iken af etmek, 2- Hiddetli iken yumuşak davranmak, 3- Düşmana dahi iyilik etmek, 4- Kendisi muhtaç iken bile başkasına vermek gerekli idi. Ahiliğe yeni girenler hem Ahi müridi, hem de mesleğe çırak olurlardı. Kendilerine şalvar giydirilir ve peştamal (şed) bağlanırdı. Ahi'ler, Kırşehir'de gömülü Ahi Evran'a, onun postuna ve ocağına bağlı idiler. Bütün merkezlerdeki Baba'ların görevden çıkarma ve atamaları Kırşehir'deki büyük Şeyh tarafından tasdik edilir; Nakib'ler (Şeyh vekilleri) ve halifeleri her yıl tarikat üyelerinin lonca teşkilatlarını inceler, mahfil'ler (toplantı yerleri) kurar, yeni kalfalara ve ustalara peştamal (şed) bağlar, yeni dükkân ve tezgâh açacaklara izin ve destur (ruhsat) verirdi. Bu teşkilâta girip şalvar giyenler cömertlik, gariplere yardım etmek, mazlumları korumak ile yükümlü idiler. Ahilik, ilk başlarda dericilik, saraçlık, kunduracılık gibi mesleklerle sınırlı idi. Herhangi bir meslekte çalışmak, o mesleğin ahi zaviyesine (tekkesine) katılmakla mümkündü. Ahi teşkilâtı dışında kalan bir kimse başka türlü faaliyette bulunamazdı. Bir meslekte çalışmak isteyen önce çırak olarak alınır. Daha sonra kalfa (kalifiye işçi) ve usta olarak zanaatında ilerler. Çırak, meslekte ilerlemiş bir ustayı Ata Ahi, kalfalardan ikisini de Yol Kardeşi seçerdi. Böylece çırak, zaviyeye mensup üç kişinin himayesinde işe başlayıp çalışırdı. Ahi tekkelerinde gayet ciddi bir şekilde müderrisler ve kadılar tarafından dersler verilir; esnafın işleri görüşülür ve anlaşmazlıklar giderilirdi. Loncaya yalnız ihtiyarlar ve ustalar girebilirlerdi. Kalfalar ve çıraklar çağrılmadıkça kendiliklerinden giremezlerdi. Loncada toplantı esnasında yaşlılar minder üstünde, gençler yerde diz çökerek otururlardı. Kâhya, lonca heyetinin kararı ile esnafların yolsuzluğu sabit olanı dövdürmek yetkisine sahip olduğu için, o işi görmek üzere falaka ve değneği duvarda ve herkesin görebileceği bir yerde asılı dururdu. Kalfalık ve çıraklık süresi çeşitli esnafa göre değişir ise de genellikle 1001 (bin bir) gündü. Çıraklar ustalar yanında konuşmaz ve gülmezlerdi.
ESKİ ROMA'DA VARDI
Ahilik, Roma sosyal düzeninden alınan bir esnaf örgütlenmesi idi. Eskiden Bizans'ta da Maestranza denilen meslek loncaları bulunuyordu. Maestranzaların amacı haksız rekabeti önlemek, meslektaşlar arası ilişkileri düzenlemek, mesleki yardımlaşmada bulunmaktı. Üyeler genel kurul yapıyor; "Console" adı verilen bir başkan seçiyorlardı. Console'lerin iki yardımcıları vardı. Bunlar meslektaşlar arasındaki anlaşmazlıklarda hakemlik yapıyorlardı. Ayrıca loncalara alınacak yeni üyeler hakkında karar veriyorlardı. Maestranzalar hastalara yardımcı oluyor, çalışmayan meslektaşlarına bakıyor; yaşlı ve fakirleri destekliyor, dul ve yetimlerin ihtiyaçlarını karşılıyor; hapse düşenlerin haklarını arıyorlardı. Maestrenza üyeleri birlikte oturuyorlardı. Olağanüstü durumlarda silahlanarak kentin korumasını da üstleniyorlardı.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.