Antalya'nın İki Kapılı Han'ı
1875 yılında yayınlanan Konya Vilayet Salnamesi'ne göre, Antalya merkezde eskiden 7 adet han vardı. İşlev ve özelliklerini kaybeden bu hanlardan günümüze yalnız Tek Kapılı Han ile İki Kapılı Han kalmıştır
ANTALYA HANLARI
İki kapılı Han'a gelince; hanın iki kapısı vardır. Han, adını da buradan alır. 'L' şeklinde avlusu olan hanın, bir zamanlar alt katında dükkan ve depolar sıralanırken ikinci katta yolcuların kalması için yapılmış basit odalar yer alırdı. Handa mağazalar ve yolcuların konaklamaları için yapılan odalar keşişlerin kaldıkları manastır yatakhanelerine benzer. Balkonların korkulukları ahşap, zemin kattaki dükkân kapıları basık kemerlidir. Duvarlar moloz, kısmen kesme taş ve tuğla hatıllı, tavanları demir putrellidir. İkinci katta yolcular için, üstü ahşap kirişler ve alaturka kiremitli çatı ile örtülü basit odalar; avlusunda ise büyükçe bir su kuyusu vardı. İki ve Tek Kapılı hanların bulunduğu bugün Kalekapısı olarak adlandırılan bölge, 14. yüzyıldan itibaren kentin ticari alanına dönüşmüştür. Evliya Çelebi 1672'de gezdiği Antalya'da hanlarla ilgili şu bilgileri verir: "Antalya 'da on tane han ve bedesten bulunmaktadır. Bunlar, Bezir, Kapan, Dovalı, Pirinç, Muratpaşa, Çavuş, Urum Ali, Serçe ve Dizdar Cafer Ağa hanlarıdır. 600 dükkanı olan Dizdar Cafer Ağa Hanı kale dışında, diğer hanlar ise kale içindedir. Sur dışında ayrıca 4 Rum ve 20 Müslüman mahallesinde toplam 190 ev ve 500 dükkan bulunur." Evliya Çelebi'nin verdiği bu bilgiler; 17. yüzyılda Antalya'nın ticari alanlarının sur dışına kaydığını göstermektedir. Böylece İki Kapılı Han'ın bulunduğu alanın, bugün olduğu gibi 17. yüzyılda da alışveriş merkezi olduğu anlaşılmaktadır. Antalya'daki hanlara köylerden, ilçelerden gelen atlı, arabalı veya tek başına gelenler kalır, at, eşek, deve ve diğer hayvanlar hanların ahırlarına konurdu. Hanın üst katındaki odalarda, yolcular, yer yataklarında hasırlar üzerinde yatarlardı. Günübirliğine hana gelenler, yalnız at ve arabalarını hana belirli bir ücret karşılığında park ederler; kentte işlerini bitirdikten sonra akşam geldikleri yere giderlerdi. Özellikle yayla köylerinden gelen köylüler gece sivrisinek korkusundan zorunlu olmadıkça geceleme yapmazlardı. O zamanlar arabaların işlemediği yerleşimlerden elde edilen ürünlerin Antalya'ya taşınması işi deve katarları ile yapılırdı. Getirilen mallar satılacak pazarlara veya tüccarların depolarına indirildikten sonra, taşıma işini yapan develer bugün Recep Peker Caddesi üzerinde Antalya 2000 binasının batısında yer alan otoparkın bulunduğu yerde, 'Develik' adı verilen alanda emanete bırakılırdı. Deve sahipleri işlerini o gün içinde bitirip, geldikleri yere dönmek için büyük koşuşturmaca ve bir telaş içinde olurlardı.
İKİ KAPILI HAN'IN İLK SAHİPLERİ
İki Kapılı Han'ın sahibi Pandelli Pehlivanoğlu, kereste tüccarı Kosti Pehlivanoğlu'nun oğlu ve aynı zamanda Elmalı Mursal köyünde de bir çiftlik sahibi idi. Kardeşi Yordani ile Antalya'da İki Kapılı Han'ı işleten Pandelli Pehlivanoğlu, Elmalı'da Yorgo Hacı Teodoru'nun kızı Angeliki ile evlenip kayınpederinin çiftliğine sahip olduktan sonra Elmalı'da da bir han kiralayıp çalıştırmışlardır. Aynı zamanda hububat ticareti ile uğraşmış ve Nisan 1922 yılında 54 yaşında iken ölmüştür. Aynı zamanda güreşçi olan Pandelli K. Pehlivanoğlu'nun babası 1796 yılında Sultan II. Mahmut tarafından Başpehlivan ile güreşmesi için İstanbul'a çağırılmış ve yapılan güreşte başpehlivanı yenmiştir. Bu aile içinde çok sayıda tekne ile ahşap köprü yapan usta vardı.
HANDA KONAKLAMA
Hanlarda geceler oldukça renkli geçerdi. Buralarda konaklayanlar akşamları, titrek ışıklı gaz lambasının aydınlattığı odalarda birbirleriyle koyu sohbetlere dalarlar; bazen de avluda saz çalan gezginci bir türkücünün etrafında toplanarak onun söylediği türkülere eşlik ederlerdi. Sohbet konularının ana konusu genellikle, ertesi gün kimin, hangi yöne gideceği olurdu. Çünkü ertesi günü aynı yöne gidecekler aralarında handan hareket vaktini ve konvoyun ne şekilde düzenleneceğini akşamdan ortaklaşa kararlaştırırlardı. Sonra da hanın müşterileri, yatacakları hasır ve tahta ranzalar üzerinde istirahata çekilirlerdi. Han sahibi özellikle hırsızlık olaylarına karşı çok dikkatli idi. Sabah yolcular handan ayrılmadan önce herkese malının eksik olup olmadığı sorulur; ondan sonra kapılar açılırdı. Sabahleyin kapılar açılmadan önce, yolculara han yetkilisi tarafından "Bir şeyiniz eksik mi?" diye sorulur, yolcular da "Her şeyimiz tamam, Allah razı olsun!" derlerdi. Şimdi o günleri düşündükçe, "Nereden nereye?" diyorum. Antalya'da hasır yataklı han odalarından, şimdiki lüks temalı otellere.
EN SON HABERLER
- 1 Antalya Open’da şampiyon belli oldu
- 2 İlk yarının karnesi
- 3 Maçta gözler Amılton’da olacak
- 4 HEDEF 3’TE 3 YAPMAK
- 5 Avrupa’da yaşam tecrübesi fırsatı
- 6 Sulama birlikleri güç birliği yaptı
- 7 Batık gemi parça parça çıkartılıyor
- 8 Taşıt kiralamada ceza yeniliği
- 9 Çiftçi gözünü göğe çevirdi
- 10 Hedef 7.5 milyon turist