Pazartesi 14.03.2016

Antalya'da radyo günleri

Etrafınıza şöyle bir bakın. Herkesin elinde küçük bir ekran; yolda yürürken veya bir yemekte, bir kafede otururken, hatta misafirliklerde bile insanlar ondan bir an olsun vazgeçemiyor

İnsanlar son 45-50 yılda gerek ev içinde, gerekse ev dışında sahip oldukları teknolojiye çok çabuk alıştı. Buzdolabı, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, elektrik süpürgesi ve şimdi de akıllı TV'ler, akıllı cep telefonları gibi zamanımızın buluşları olarak evlerimizin, yaşamımızın ayrılmaz parçaları oldu. Bugün yaşı elliyi aşmış kişiler annelerinin, bir avuç çamaşır için, haftanın bir gününü 'çamaşır günü' olarak belirlediklerini hatırlarlar. Bugün öyle mi? İsterse dağ gibi yıkanacak çamaşır olsun, bir düğmeye basmak yetiyor. Alıştığımız ev aletlerinden biri arıza yapacak olsa, ancak o zaman onların değerini anlıyoruz. Daha dün gibi, evimize ilk aldığımız radyo, lambalıydı ve çok büyük boyutta 'Berec' marka iki ayrı pille çalışıyordu.
SABIR GEREKTİRİYORDU
Radyolar Antalya'da ilk kez 1940 yıllarında bazı zengin evlerine girmişti. O yıllarda radyolarda birkaç saat program yayınlanır, onun da çoğu haberlerdi. Özellikle 2. Dünya Savaşı sırasında savaş haberleri çok ilgi çekiyordu. 1950'li yıllardan itibaren yaygınlaştıkça; 1970'li yılların ortalarına kadar radyo halkın her şeyi oldu. Aynı bugünkü akıllı telefonlar akıllı TV'ler gibi. Radyo kullanmak o günlerde sabır gerektiren bir işti. Bazıları evlerinin çatısına büyük antenler çeker, İstanbul Polis Radyosu'nu veya Ankara Uzun Dalga radyosunu dinlemeye çalışırlardı.
DÜZGÜN TÜRKÇE
1950'li 1960'lı yılların radyosunun en popüler programları akşamları yemekten sonra yayınlanan 'Arkası Yarın' ve perşembe akşamları yayınlanan 'Mikrofonda Tiyatro' idi. Radyoda en çok 'Radyo Tiyatrosu' bizi kendisine bağlardı. Efektleri Ertuğrul İmer ya da Korkmaz Çakar yapardı. Muhtar Emmi, Ali Dayı, bekçi, birinci adam, ikinci adam, Mahmut, Döne Kadın... Radyo Tiyatrosu bir heyecan kasırgası haline gelirdi. Halk bu saatleri adeta iple çekerdi. Fakat ne var ki bu programları dinlerken parazit başlar, radyonun ayarıyla oynanır, radyo birden uğultulara boğulurdu. Yayın her gün sabahları altıda başlar, yedi olduğunda önce gonk vurur, ardından anons spikeri tarihi söylerdi. "Bugün 15 Aralık Pazartesi. Şimdi memleket saat ayarını veriyoruz." Bütün erkekler ellerinde serkisof marka cep saatleri, saatin ayar pimi geri çekilmiş bir halde, radyoda "memleket saat ayarı"nı beklerdi. Büyüklerimiz bunu neden yaparlardı, bugün dahi öğrenmiş değilim. Saatle yapacakları hiçbir işleri yoktu o zamanlar. Herhalde bu bir tür saatinle övünme aracı idi. Çünkü saatini "memleket saat ayarı" ile karşılaştıran kişi, "Benim saatim topu topu iki dakika geri kalmış" veya "ileri gitmiş" diyerek övünürdü. Hatta bu konuda yarışmalar yapılır, kimin saati memleket saat ayarına yakın gösteriyorsa, bahsi o kazanırdı. Radyo bütün gün türküler çalar, ara sıra Orhan Boran'ın sunduğu yarışma programları düzenlenirdi. Spikerler düzgün bir Türkçe konuşurlardı. Akşamları radyo dinlerken duvarda, sobanın arkasında, kapının yanında bir gaz lambası yanardı. Kış akşamlarında annelerimiz sobanın üzerinde çekirdek, fıstık veya çitlembik kavururdu. Biraz tuzla kavrulduğunda, sıcak sıcak çitledin mi, kabak çekirdeği insanı saatlerce radyo başında tutsak ederdi. 'Okul Radyosu' ilkokul çocuklarının sevdiği bir programdı. Çünkü o yıllarda radyo yayınları eğiticiydi. Cuma sabahları, yedi haberlerinden önce radyoda 'Halk Hikayeleri' dinlenirdi. Temsil saatleri dört gözle beklenirdi. Şair Behçet Kemal Çağlar şiir okurdu. Muzaffer Sarısözen vardı. Ondan, derlediği halk türkülerini öğrenirdik. Orhan Boran ve Yuki'yi hiç kaçırmazdık. Zeki Müren, sevgili şoför kardeşlerine 'gözünüz yolda, kulağınız bende olsun' diyerek seslenirdi. "Çek soruyu, bil doğruyu" yarışma programındaki soruların cevabını verebilmek için aile içinde kıyasıya bir rekabet olurdu. Komşular, perşembe günü akşamları radyosu olan komşuya misafirliğe giderlerdi. Radyolar oturma odasının bir duvarında çocukların erişemeyeceği bir yükseklikte, duvara monte edilmiş bir raf üzerinde bulunurdu. Her radyonun üzerinde ev hanımının becerisi bir dantel örtü bulunurdu. Bu bazen o kadar abartılırdı ki radyonun çevirme düğmelerine, yıpranmadan koruma amaçlı dikiş yüksüğü şeklinde dantelden birer şapka geçirilirdi.
TADI BAŞKAYDI
Sıcak yaz aylarında ise, radyo evin penceresinin uygun bir yerine konur; komşular çocukları ile birlikte sokakta sandalye veya bir taşa oturarak pür dikkat 'Mikrofonda Tiyatro'yu dinlerlerdi. Hanımlar veya çocuklar biraz gürültü yapacak olsalar, radyo sahibi onları radyoyu kapatmakla tehdit ederdi. Bugün onlarca radyo kanalı yayın yapıyor. Akıllı telefonlardan vakit bulup da radyoyu bugün kim dinler, pek bilemiyorum. Fakat eskiden radyo dinlemenin tadı bambaşkaydı.

LAMBALI RADYOLARIN ISINMASI BEKLENİRDİ

Günlük hayat radyo ile başlar, saatler radyoya göre ayarlanır, haberler radyodan öğrenilirdi. 'Aga' marka koca möbleli ve lambalı radyolar, yanında kocaman pilleri ile evin baş köşesinde, en değerli eşyası olarak dururdu. Önde çevrilen iki yuvarlak düğme ile yan yana tuşlar bulunurdu. İstasyon ibresinin dolaştığı cam panelde Ankara, İstanbul, Varşova, Sofya, Viyana, Münih, Washington, Tel Aviv, Moskova, Kahire, Paris, Atina, Prag gibi kent isimleri yer alır; fakat Ankara Radyosu'ndan başka hiçbir ses çıkmazdı. Düğmelerin biri ile ses ayarlanır, diğeri çevrilerek bin bir uğultu ve parazit arasında istasyon bulunurdu. Lambalı radyoların ille de ısınması gerekirdi. Isındıktan sonra "Şimdi Zeki Müren'den solo şarkılar dinleyeceksiniz..." diye ses gelirdi.
GRAMOFONLAR MAZİDE
1930'lu yıllarda ve daha önceleri zamanın lüksü sayılan, gramofonlar vardı. Antalya'da çok az kişi şarkıları, türküleri taş plaklı ve kurmalı gramofonlarında dinlerdi. Kahvelerde de gramofonlar vardı, amma onlar borulu gramofonlar idi. Topu topu 'Alişimin kaşları kara' veya 'Yad eller aldı beni' gibi birkaç tane taş plak vardı. Bunlar tekrar tekrar konur dinlenirdi. Evinde gramofon olmayan halk ise kahvehanelerde dinlerdi. Benim nesil gramofonların daha gelişmişi olan pikap ve teyplerin hüküm sürdüğü zamana rastlar.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.