Pazartesi 14.05.2018

Ramazan hazırlıkları

Eskiden Antalya’nın hanımları, aylar öncesinden Ramazan ayı için hazırlık yaparlardı. Bazı yaşlı hanımların “tövbe ayları” diyerek oruç tuttukları Recep ve Şaban ayında; ev temizlikleri başlatılırdı

Her yıl Ramazan ayı öncesi eskiden bakır kaplar kalaylanır; şerbet, şurup bardakları, cam kaseler, işlemeli tepsiler, en güzel sofra takımları sandıklardan çıkarılır; bir taraftan da "Ramazan ihtiyaçları" tespit edilirdi. Ramazan girmeden her aile, kendi ekonomik durumuna göre, "Ramazan harcı" görmesi adettendi. Evin kilerindeki baharattan şehriyeye, pastırma ve sucuğa, pestil, reçel çeşitlerine, türlü peynirlere, böreklik undan hoşaflık üzüme, kayısı, erik kurularına, gülsuyuna değin her şey kontrol edilir; belirlenen eksikler tamamlanırdı. Gelirine göre sucuk, pastırma, zeytin, peynir, reçel, pirinç, makarna, şehriye, yağ, güllaç ve benzeri yiyecekler Ramazan'dan önce alınıp, oruca hazırlık yapılırdı. Et dışında çarşıdan herhangi bir şey alınmasına gerek duyulmaz; şayet kilerdeki kuru taneli zahire ile tuz, baharat, yağ, bal, peynir, şeker gibi Ramazan ayı içinde azalan veya biten varsa, bunlar takviye edilirdi.
İFTAR SOFRALARI
Kadınlar iftar sofrasına sabahtan hazırlanırlardı. İftar yemekleri arasındaki faklılıklar doğal olarak vardı. İki komşu arasında bile ayrıntılarda farklılıklar vardı. Yemekler malzemeleri, pişirme usulleri, lezzeti ve yeniliş tarzlarıyla birbirlerinden ayrılırdı. Tutumlu ailelerin sofrasındaki yemekler, eti az kullanıldığı için yavan olur; yiyen ve yedirmeyi seven ailelerde yemekler tereyağlı, etli ve bol çeşitli olurdu. Yaşı ellinin altındaki okuyuculara da o yıllarda çoğu Antalya evlerinde elektrik, şebeke suyu, modern bütan gaz ocakları, buzdolabı olmadığını; sıcakta ılışan içme sularının, küplerde veya bakraçlarda kuyulara sallandırılarak soğutulduğunu, köylülerin dağlardaki karlıklarından çuvallara sarıp katır sırtında getirdikleri kar kalıplarından alınıp su küplerine atıldığını; yemeklerin, serin bodrumlarda, tel dolaplarda en fazla bir gün muhafaza edilebildiğini hatırlatmam gerekiyor. Ramazan sofralarında "iftariye" denen, pideyle reçel ve peynir türlerinden, pastırma ve sucuktan tadımlık yenir, orta halli ailelerin iftar menusu çorba, yumurta, et yemeği ile börek ve tatlıdan oluşurdu. Zengin sofralarında çorbadan sonra, sucuklu kıymalı veya peynirli yumurta, düğün eti, tas kebabı, şiş kebabı, çömlek kebabı, incik kebabı türünden birkaç çeşit et yemeği, sadeyağlı sebzeler, börekler, pilav bulunurdu. Bu sofralarda pilavla hoşafın ve tatlıların özel bir yeri vardı. Tatlılardan baklava, 'sarığıburma', dilberdudağı, bülbülyuvası, revani, şekerpare, kadıngöbeği, vezirparmağı gibi tatlılardan biri ve birkaçı sofranın olmazsa olmazı idi. Antalya'ya özgü hamur işi ise ıspanaklı börek ve güllaçtı. Üzerine kurutulmuş nane, kekik gibi otlar serpildikten sonra kızgın tereyağı gezdirilen çorbalar; dolma, sarma, pilav, börek çeşitleri, hamur işi tatlılar, helvalar, hoşaflar, şerbetler, şuruplar, bunların servis sıraları, sofra takımları, sofranın kurulması kaldırması, sofra protokolü, sofra duası, yemek bitiminde elbezi sunuluşu, ılık su tası, ibrik-leğen, havlu gezdirilmesi, her ailede ayrı bir seremoni idi.
İFTAR DAVETLERİ
Antalya'da iftar vakti, Tophane Meydanı'nda toplar atılarak, akşam ezanı okunarak ve minarelerde kandiller yakılarak duyurulurdu. Hali vakti yerinde olan ailelerin iftar davetleri Ramazan'ın on beşinden sonra başlardı. Bir gün önceden haber verilerek zengin, fakir, akraba, arkadaş ve dostlar, konu komşu birbirini "Yarın bize iftara buyurun, Allah ne verdi ise beraber yiyelim!" diyerek iftar sofralarına alırlardı. Zengin ve fakirin birleştiği bu sofralar sosyal sınıf gözetmeden inanç ve gönül birliği yapanları bir araya toplardı. Çarşı esnafı, Ramazan aylarında oruç tutan sigara ve kahve tiryakilerine, ikindiden sonraki gergin saatlerinde takılırlardı. İftarı iple çeken bu kişilerin arkalarından ansızın boş teneke yuvarlamak, sinirlerini gerecek muziplikler yaparak onları olmadık küfürleri savurmaya zorlamak Ramazan'da çarşı esnafının günlük eğlenceleri arasında yer alırdı.
ORUÇ AÇMA ZAMANI
Top sesini duyanlar aile sofralarının töresine uyarak yerlerine otururlar ve oruç açarlardı. Top patlayınca, titrek dudaklar dualarını bitirir ve su, yahut zeytinle oruçlar bozulurdu. İftar sofraları iki aşamalıdır. Birinci aşama "İftariye" denilen ilk fasıl, ikincisi de yemeklerin yendiği ikinci bölümdür. İftariye, açlığın verdiği hızla yemeklerin alelacele yenmesini önlemek üzere donanmış adeta bir çerez sofrasıdır. Küçük tabaklarda ve kaselerde reçeller, peynirler, zeytinler ve benzeri yiyeceklerden teker teker alınır. Bunların yanında fırınlardan yeni çıkmış pideler vardır. Sonra da çorbalara, çeşitli etlere, sebzelere, bilhassa böreklere, tatlılara sıra gelir. Hele Ramazan yaza rast gelmişse cam kâselerden içilen buzlu hoşaflar cana can katardı.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.