Pazartesi 22.10.2018

Geçmişte birlikte yaşadığımız Antalyalı Rumlar

Antalyalı Rumlar, Müslüman halkla oldukça içli dışlı idiler. Üst düzey ileri gelenleri ve bazı zenginleri ise Yunanistan’ın ‘Megola İdeası’ (Büyük Yunanistan) için çalışırlardı

Antalyalı Rumlar, 27. Alay Komutanı Yarbay Mehmet Şefik (Aker) Bey'in anılarına göre üç çeşitti. Bunlardan birincisi Antalya'nın yerlisi olan Rumlardı. Gelenek-görenekleri ve konuşma şekilleri ile Antalya'nın Müslüman halkı ile aynısı idi. Giyiniş ve görünüşleri ile Antalyalı Türklerden ayırt edilemediği için, bunlara Hıristiyan Türk demek daha yerinde olurdu. Antalya Patrikhanesi bu Rumları Yunanlaştırmak için Anadolu'nun diğer yörelerinde olduğu gibi Antalya'da da kendi okullarını açıyordu. Bu okullara genellikle hiç Türkçe bilmeyen Yunanlı öğretmenler atıyorlardı. Amaç, yeni yetişen nesli Yunan dili, Yunan terbiyesi, Yunan emelleri ve siyasal istekleri doğrultusunda yetiştirmekti. 1908 yılından itibaren başlayan bu durum, kısa sürede meyvesini verecekti. Kiliselerde bazı dualar ve evlenme törenleri Türkçe yapılırken, bunları Meşrutiyet'ten sonra Yunan diline çevirmişlerdi. Bu değişimden dolayı bazı Antalyalı Rumlar hoşnut olmasa da; oyun bozanlık yapmaları din görevlilerince hoş karşılanmıyordu. Cevapları hazırdı: Efendim, Rumca din lisanıdır. Bu nedenle, dinlerini öğretmek için öğrenimi bu dil üzerinden yaptırıyoruz. Bununla birlikte Türkçe de okutuluyor, diyorlardı. Bu Antalyalı Rumlar, Türklerle oldukça içli dışlı idiler. Bazı üst düzey ileri gelenleri ve zenginleri ise Yunanistan'ın 'Megola İdeası', yani 'Büyük Yunanistan' ülküsü için çalışırlardı

ÜÇÜNCÜ TÜR

Üçüncü tür diyebileceğimiz diğer bir Rum halkı vardı ki bunlar, yine adalardan, Yanya'dan, Yunanistan'dan gelmiş; yerleşmiş, servet ve saadet sahibi olmuş, Yunan terbiye ve lisanını korumaya özen göstermiş; diğer Rumları zehirlemeyi meslek edinmiş, küçük fakat etkileri çok büyük bir kitle idi. Bunlardan bazıları 1. Dünya Savaşı sırasında İngiliz ve Fransız savaş gemilerinde ve Milli Mücadele yıllarında İtalyanlara büyük ölçüde casusluk yapmışlardı. Örneğin Mustafa Ertuğrul'un Kemer açıklarında topçu ateşi ile batırdığı Fransız "Paris II" savaş gemisinden kurtulan esirler arasında iki Müslüman ateşçi Somalili zenci, iki sırt çantalı Rum casusunu Finike ile Demre arasındaki sahile bıraktıklarını söylemişlerdi. Bu bilgi üzerine casuslardan birisi Demre'de ele geçirilmişti. Casusluk konusunda Antalya Metropoliti ve Aya Yorgi Kilisesi Papazı da casuslukta onlardan geri kalmıyorlardı. Bu gibiler yapılan ihbar üzerine Antalya'da tutuklanarak Harp Divanı'na verilmişlerdi.
RUM ERKEKLERİ
CASUSLUK hareketlerinin artması üzerine Albay Şefik Bey, Kolordudan alınan emirle Kalamaki (Kalkan), Andifli (Kaş), Demre ve Finike'de oturan bütün on altı yaşından yukarı erkekleri bir iki günlük uzaklığa içeriye naklettirmişti. Antalya'da da casusluktan şüpheli Rumları içeri aldırmak için Kolordudan aldığı emri uygulamaya koymak isteyen Albay Şefik Bey Antalya Mutasarrıfı Füruzan Bey'in engeli ile karşılaşmış; yine de Yunan uyruklu olanları Isparta'ya nakil ettirebilmişti. Fakat Milli Mücadele'ye zarar veren kişilerin uzaklaştırılmasında Antalya Mutasarrıfı "bunlar zararlı değildir" iddiasında diretiyordu. Albay Şefik Bey'in eli kolu bağlanmıştı. Bunların Antalya'dan uzaklaştırılmalarında askeri makamların Hükümetin Olur'u olmaksızın yetkisi yoktu. O yıllarda bazı Antalyalı Rumlar Antalya'nın doğu ve batısında sahil üzerinde bulunan geniş, binlerce dönüm büyüklüğündeki araziyi Türklerin elinden yok pahasına almış ve biri doğuda Lara mevkiinde ve batıda Konyaaltı kıyısında muhteşem birer manastır (kilise) binası inşa etmişlerdi. Bu manastırlar, birer casusluk yuvası idi.
ANTALYA İSKELESİ'NDEN YUNANİSTAN'A KAÇIŞ
Ve... gün geldi. 9 Eylül 1922'de, Türk Ordusu İzmir'e girdiği gün, Antalyalı beş binden fazla Rum, "Türkler artık bizi yaşatmaz diyerek" Antalya İskelesi'ne doluştular. Günlerce kendilerini Yunanistan'a götürecek gemi beklemeye başladılar. Nihayet Antalya'ya gelen Yunan ve Amerikan gemileri ile 96 yıl önce, 18 Ekim 1922 günü, Türklere yaptıklarına bin pişman, Antalya'yı kaçarcasına terk ettiler. Onların boş kalan evlerine, 1924 yılında mübadele ile gelecek olan Selanik muhacirleri yerleştirilecektir.

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.