Cuma 28.12.2012 00:00
Son Güncelleme: Pazar 30.12.2012 12:46

"Tiyatro bodrum katlarında"

Kenan Işık’tan çarpıcı 2012 değerlendirmesi

2012 yılında Türk tiyatrosunun durumunu, yılın iyi oyunlarına dair sorularımızı, yılın değerlendirmesini, yine Türk tiyatrosunun duayen ismi Kenan Işık'la konuştuk.

Kenan Bey, Türk tiyatrosu için 2012 yılı nasıl geçti?
Kenan Işık: "Tiyatro öldü," naralarının atıldığı, sanatı muhafazakarlaştırma gibi abes konuların gündem oluşturarak tiyatro yapmanın neredeyse imkansız hale geldiği İstanbul gibi 15 milyonluk bir mega kentte bütün bu olumsuz koşullara rağmen buldukları her yerde; bodrum katlarında, apartman dairelerinde, bilardo salonlarında tiyatro yapan genç tiyatroların oynadıkları oyunları izledim ve çok başarılı buldum çoğunu… Peter Brook, "Boş Alan" kitabında tiyatroları kategorize ederken 'yoksul tiyatro'dan söz eder. Buradaki 'yoksul' vurgusu zor şartlarda, yersiz yurtsuz, parasız oyunlar oynayan tiyatroları tanımlar. Yoksul ama tıpkı sözünü ettiğim tiyatrolar gibi nitelikli, yeni ve enerji yüklü içtenlikle, aşkla oynanan oyunları…

İsim verecek olursanız… Neler bu tiyatrolar ve oyunları?
Kenan Işık: Mesela, "2. Kat"ın oynadığı "Yalnızlar Kulübü", Mesut Arslan'ın Garajistanbul'da sahneye koyduğu "Oda ve Adam", Kürtçe oyunlar oynayan Dest-Ar Tiyatro'nun oynadığı ve ne yazık ki henüz göremediğim "Antigone 2012", Kumbaracı 50'de oynanan "Gerçek Hayattan Alınmıştır" oyunlarıdır bence 2012'nin en iyi oyunları…

Herkes DOT'u överken siz anmadınız adlarını, şaşırdım?
Kenan Işık:
DOT da böyle başladı ama bana kalırsa süreç içinde bu özelliğini kaybetti. Profesyonelleşti biraz. Kendini mevcut tiyatro gruplarından çok yukarılarda bir yerlere konumlandırıp kimseleri beğenmez oldu sanki. DOT, 1990'larda İngiltere'de ortaya çıkan şiddet dozu yüksek, narkotikle, uyuşturucuyla, cinselliğin öne çıktığı "in your face" akımının Türkiye'deki ilk örneklerini sahneledi. Özellikle ilk oyunları "Böcek" bu anlamda çarpıcı bir oyundu ama sonu gelmedi. Batılı toplumların kendisiyle yüzleşmesi yerli, buralı olamadı. İstanbullu bile olmadı hatta. Modelden hareketle tiyatro yapmanın böyle bir riski var. Modelden esinlenerek, hazla taklit ederek sanat yapmak sanatın özüne, içeriğine aykırı. Bir modeli taklit ederseniz, üstelik bunda ısrar ederek bir daha ve bir daha taklit ederseniz sonunda varacağınız yer "kitsch"dir ne yazık ki… Çünkü sanat kaynağını, esinini doğadan alır. Sanatçının içinde yaşadığı coğrafyadan ve bu coğrafyada yaşayan insanların ilişkilerinden, kültürel, sosyal alt yapısından… Neyse uzun bir mevzu bu. Umarım biraz önce sözünü ettiğim genç tiyatrolar ve tiyatrocular aynı yanlışın içine düşmezler…

Söyleşi: Erdem Öztop

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.