Giriş Tarihi: 12.01.2013 11:37 Son Güncelleme: 12.01.2013 14:13

Obama'nın Hagel mesajı

Yılın ilk günlerinde Mali Uçurum krizini atlatıp rahat bir nefes alan Beyaz Saray ve Başkan Obama ikinci dört yıl için kabinede planladığı revizyona ilişkin gündemine döndü.

Geçtiğimiz hafta Susan Rice'dan sonra Dışişleri Bakanlığı'ndaki ikinci tercihi olan Senatör John Kerry'inin adaylığını resmen ilan eden Obama, bu hafta başında da eski senatör Chuck Hagel'in Savunma Bakanlığına aday gösterdi. Senato'dan onay çıkması halinde, Obama kabinesinin Cumhuriyetçi bakanı ve ilk Vietnam Gazisi Savunma Bakanı olarak taltiflenecek Hagel'ın ısrarla tercih edilmesinin ardında yatan sebepler neler? Obama yönetimi ikinci dönemde savunma ve dış politika alanında yeni bir yol haritası mı izleyecek? Hagel aynı zamanda İsrail'e verilen bir mesaj mı?
Yeni dönemde bu seçimin Türkiye ile ilişkilere etkisi neler olur? Bu soruların cevaplarından önce bügüne kadarki sürece ve Hagel'ın profiline mercek tutmakta fayda var. Obama'nın Dışişleri Bakanlığı'nda tercihini kuvvetle muhtemel Susan Rice ya da John Kerry'den yapacağı uzun zamandır biliniyordu. Chuck Hagel'in Savunma Bakanlığı adaylığı sürpriz olmamakla birlikte karşısına Dışişleri bakanlığında olduğu gibi ikinci bir ismin çıkmaması ise hayli dikkat çekici oldu.
Şimdilerde Obama'nın Hagel konusundaki kararına ilişkin Washington'daki tartışmalar tüm hızıyla sürüyor. Bu tartışmaların ortasındaki en büyük ironi ise muhalefetteki Cumhuriyetçilerin aslında demokrat partiden olan Kerry'nin dışişleri bakanlığına istinasız bir destek verirken kendi partilerinden olan Hagel'in savunma bakanlığına karşı çıkıyor olmaları. Obama'nın bu iki ismin adaylığını resmen ilan etmesinin ardından şimdi her iki aday, Senato'da düzenlenecek oturumlarda Demokrat ve Cumhuriyetçi partili senatörlerin görev alanları ve bugüne kadarki deneyimleri ile ilgili sorularını yanıtlayacak.
John Kerry'inin Senato'daki onay sürecinden çok büyük bir aksilik ve son dakika skandalı olmaz ise rahatlıkla geçeceğini söylemek mümkün ancak aynı şeyi Hagel için söylemek kolay değil. Zira, Washington'da Hagel ismi üzerinde süren itilaf henüz resmi olarak adaylığı açıklanmadan haftalar önce başladı ve halen tüm hızıyla sürüyor.

Özellikle John McCain, Lindsay Graham gibi savunma lobilerine yakın Cumhuriyetçi kanadın önemli isimlerin yanı sıra Kongre'de İsrail lobisine yakınlığı ile bilinen Demokrat ve Cumhuriyetçi üyelerin neredeyse tamamı Hagel ismine onay vermiyor. Diğer yandan ABD'deki Yahudi cemaati ve İsrail lobisinin de bu konuda yoğun ve açık olarak anti-Hagel kampanyasını sürdürdüğü gözleniyor. Öte yandan Hagel Obama yönetiminin tamamından, dış politika yapıcıları, eski büyükelçiler, dış işleri bakanları ve düşünce kuruluşları çevrelerinden ise büyük destek görüyor. Kendisi bir Vietnam gazisi olan Hagel bu çevreler nezdinde "vatanperver", iki dönem Cumhuriyetçi Parti'den Senatörlük yapmış bir siyasetçi olarak "deneyimli bir politikacı", ABD Dış Politikasında realist akımı temsil eden ve önde gelen isimleri barındıran Atlantik Konseyi'nin Başkanı olarak da "dış politika ve savunma alanlarında uzman" bir profil olarak görülüyor.
ABD'de dış politika ve savunma alanında realist akımın günümüzdeki bayrak taşıyıcılarından olan Hagel'ın bu ekolün temel doktrini olan "ABD'nin ali çıkarları her şeyden önemlidir" şiari ile parti ve siyaset üstü bir "devlet adamlığı" vasfina sahip olduğu görüşü Washington'da sıklıkla dillendiriliyor.
Hagel bu anlamda Başkan Obama'nın dış politika ve savunma alanındaki poltikalarının devamlılığının garantörü olabilecek, Kongre ve savunma çevrelerinde her iki tarafı da iyi tanıyan ve buralarda dengeyi sağlayabilme gücüne sahip bir isim olarak ön plana çıkıyor. Bu nedenle ki Obama ile kişisel ilişkileri de hayli iyi olan Hagel aynı zamanda Obama'nın Ulusal İstihbarat Konseyi'nin Eş başkanlığı görevini de sürdürüyordu. Hagel bu konuda ilk örnek değil. Zira, Cumhuriyetçi Başkanların ekiplerinde yer almış ancak bugün Başkan Obama'ya danışmanlık veren ve hatta Ulusal Güvenlik Konseyinde de görev alan emekli generaller Brent Scowcroft, Jim Jones'un yanı sıra Zbigniew Brzezinski'nin de aralarında bulunduğu realist çizginin önde gelen isimlerinin Hagel'in adaylığına destek veriyor olmaları bu açıdan bakıldığında hiç de sürpriz sayılmaz.

Hagel klasik bir Cumhuriyetçi değil
Önceki Başkan Bush döneminde açılan Irak ve Afganistan savaşlarına sıkılıkla eleştiriler getiren Hagel, Obama yönetiminin iki ülkeden geri çekilme politikasına da açıktan desteğini belli etmişti. Hamas ve Hizbullah ile görüşülmesi taraftarı olan Hagel İran ile girilecek bir savaşa keskin bir dille karşı çıkarken her mecrada İran ile diplomasinin sürdürülmesi gerektiğini savunuyor. Hamas ve Hizbullah'ın "terörist örgüt " olarak ilan edilmesine karşı çıkan Hagel, yine 2007 yılında halen Senatör iken İran Devrim Muhafızları ordusunu "terörist" ilan eden bir tasarıya karşı çıkan iki senatörden biri olarak biliniyor. Hagel'ın adaylık sürecinde başını en fazla ağrıtan konu ise İsrail. İsrail lobisinin Washington'daki etkisine ciddi eleştiriler getiren Hagel belki de bu konuda fikirlerini açıktan söyleyebilen nadir isimlerden biri. Bazılarına göre "Ben İsrail'in değil, ABD'nin Senatörüyüm" diyecek kadar da "ileri" giden Hagel bu görüşleri ile dış politikada klasik Cumhuriyetçi ve muhafazakar ekolden ayrılıyor. Obama ikinci döndemde Hagel ile ne planlıyor? Önümüzdeki 10 yıllık dönem için savunma bütçesinde ciddi kesintilere gidileceğini uzun süre önce açıklayan Obama'nın özellikle bu konudaki hedeflerini gerçekleştirebilmesinde Hagel adeta biçilmiş kaftan olarak görülüyor. Hagel'ın bu anlamda Kongre ve kamouyunun ikna edilmesi, Savunma Sanayii ve yönetim arasında sağlıklı bir ilişkinin sürdürülebilmesinin yanında Afganistan'dan geri çekilme süreci ve ABD'nin Asya Pasifiğe odaklı yeni savunma stratejisinin hayata geçirilmesi konularında son derece verimli çalışabileceği düşünülüyor. Bunun yanında Hagel'in özellikle İran bağlamında diyalogdan yana tavrı, Obama'nın İran ile preemptive (önleyici) bir savaşa girmeyi reddeden politikası ile paralellik arz ediyor.
İsrail'e mesaj mı?
Hagel'ın Obama kabinesinde bulunmaya başlamasından itibaren başının en fazla ağrıyacağı konunun İsrail olacağı düşünülse de nihayetinde yönetimin politikalarını uygulamakla mükellef bir bürokratın sınırlarını aşmayacağını tahmin etmek zor değil. Bunun yanında Hagel'in İsrail'e yönelik geçmişte sarf ettiği sözler sonrasında sık sık anti-semitik olmadığı yönünde savunmaya düşmüş olması da Bakan olması halinde eskisi gibi rahat konuş-a-mayacağının bir ön göstergesi sayılabilir. Halihazırda İsrail-ABD ilişkileri, Obama-Netanyahu arasındaki düşük yoğunluklu krizin gölgesinde "sarsılmaz ilişki" paradigması doğrultusunda ilerliyor ve İsrail her yıl ABD'den 3 milyar dolar askeri yardım almaya devam ediyor. Şu an için bu tablonun Hagel ve Kerry'inin gelmesi ile tümden değişeceğini beklemek ne kadar beyhude ise ABD'nin bu bağlamdaki dış politikasında kökten bir değişimin öngörüldüğünü söylemek de o kadar zor. Her ne kadar İsrail hükümeti ve Washington'daki lobi Hagel isminden nem kapsa da Obama'nın Hagel ile İsrail'e aba altından sopa gösterdiğini söylemek için henüz çok erken.
Hagel Türkiye'yi, Türkiye Hagel'i tanıyor?
Hagel'in Türkiye ile yürütülen ilişkilerde ise yukarıda sıraladığımız tüm bu özellikleri ön plana çıkacaktır. Gerek senatörlüğü döneminde gerekse Atlantik Konseyi Başkanı sıfatıyla Türkiye'yi ABD'de en iyi tanıyan ve Türkiye ile iletişim kanalları belki de en gelişmiş Amerikan siyasi figürlerinden olan Hagel'ın Türkiye ile ilişkilerde olumlu etkilerinin olacağını söylemek ise mümkün. Öte yandan ABD yönetiminin neredeyse en önemli bakanlığının başına geçecek olan Hagel'in Beyaz Saray'ın savunma ve dış politikadaki politika tercihlerinden bağımsız olarak hareket etmesinin sözkonusu olamayacağının altını bir kez daha çizmekte fayda var. Geçmişte yaşanan örnekler; Türkiye'ye silah, teçhizat ve askeri uçak-helkopterler satışları vs. alanlarında Beyaz Saray'ın Kongre dengelerini gözetmesi gerektiği sorunlu durumlar hasıl olduğunda Hagel'in Beyaz Saray'dan bağımsız hareket edebileceğini de düşünmek mümkün olmadığı kadar Kongre nezdinde Türkiye lehine çok etkili de olabilir.
Özet olarak Türkiye'yi yakından tanıyan ve ABD siyasetinde Türkiye'nin önemini en iyi kavramış siyasi figürlerin belki de en önemlilerinden biri olan Hagel'ın Savunma Bakanlığı'na getirilmesi birçok açıdan Türkiye için avantajlı okunabilecek bir sonuç olma potansiyeline sahip. Önümüzdeki dönemde, Obama yönetiminin prensipte dış politika ve savunma işbirliği alanında Türkiye'ye verdiği önemin uygulamada da görülebilmesinde Chuck Hagel en önemli aktörlerden biri olacaktır.

Nur Özkan Erbay, Sabah USD

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.