Perşembe 07.03.2013 00:00
Son Güncelleme: Perşembe 07.03.2013 07:40

Kare kare cinayet

Polis kayıtlarından gerçek bir cinayet öyküsü

25 bin TL çektiği bankada takibe aldığı Şükrü Özcan'ı (69) evinde bıçaklayarak öldüren kahverengi ceketli zanlının kimliğini, takibi kaydeden 16 kamera görüntüsü belirledi.
Ünlü senarist Yavuz Turgul'un senaryosunu yazdığı ve yönetmenliğini yaptığı "Av Mevsimi" filminde üç "Cinayet Masası Dedektifi" gece yarısı omuz omuza vererek karanlığa eşlik ediyor. "Pamuk" isimli genç kızın vahşice öldürülmesi ve sağ kolunun bir gölde bulunması üzerine maktulün "Asit" lakaplı sevgilisini takibe alıyorlar.
Sima olarak tanımadıkları zanlının uğrak yeri olan gece kulübünün 30 metre uzağına park ettikleri otomobilin içerisinde pusudalar! Telefon ve telsizlerinin sesleri kısık, sivil ekip otosunun hafif koyu camları tamamen kapalı, koltukları ise 45 derecelik açıyla yatırılmış vaziyette. Katil zanlısını, müdavimi olduğu eğlence mekanında yakalayabilmek için önceki gün ifadesini aldıkları barmenden gelecek ihbar telefonunu bekliyorlar. Saatler ilerliyor, gözler yorgun düşüyor, sohbet ağırlaşıyor:
Hasan: "Telefon gelmezse ne olacak?"
İdris: "O zaman yarın gece de sabahlayacağız."
Hasan: "Yarın gece de gelmezse?"
Deneyimli ve deneyimsiz iki "Cinayet Polisi"nin üç cümlelik diyaloğuna noktayı, "C Bölgesi Ekipler Amiri Komiser Ferman" koyuyor: "Telefon gelinceye kadar her gece nöbetteyiz. Sabır, bizim işimiz delikanlı."

25 bin TL için takip etti; öldürdü


Peki Cinayet Büro Amirliği'nde görev alan sivil dedektifler, hedef tahtasına yerleştirdikleri bir zanlıyı, teşkilatın kovuşturması esnasında dosyada ismi geçen olağan şüpheli veya şüphelileri yakalayabilmek adına kaç saat uyumadan nöbet tutarlar? Nasıl çalışır, ne zaman izin kullanarak istirahat ederler? Kaç gün veya kaç gece üst üste aynı noktaya pusu atar, hangi teknikleri uygular, nasıl harekete geçerler? Ardı ardına sıralanan ve cinayet soruşturmalarının çözüme kavuşturulması yolunda dedektiflere kritik kapılar açan soruların cevaplarını, İstanbul Cinayet Büro Amirliği 2011-12 yılları arasında aydınlatılan "Şükrü Özcan Cinayeti" ile yanıtladı. Üsküdar'daki evinde 25 bin TL için öldürülen 69 yaşındaki Şükrü Özcan'ın katil zanlısını, 11 ay süren fiziki takip ve nöbet zinciri ile yakaladılar; adalete teslim ettiler.
Yaşamını, Üsküdar'da birlikte oturduğu iki kızı ile sürdüren emekli imam Şükrü Özcan, 16 Mayıs 2011 tarihinde evinden çıktı. Haftanın ilk günüydü! Özcan, şehrin karmaşasının zirve yaptığı saatlerde kalabalığın arasında yürümeye başladı. "Valide-i Atik Mahallesi, Kartal Baba Caddesi" üzerindeki adresine 800 metre uzaklıkta yer alan banka şubesine giderek 25 bin TL çekti. Hesabını kapattı ve evine doğru ilk adımlarını atmaya başladı. Bankanın kapısında durakladı. İki defa arkasına bakarak takip edilmediğini kontrol etti. Apartmana girdikten sonra kendisi ile merdivenleri tırmanan cılız seslere aldırmadı. Saat 16:30 sıralarında kilide soktuğu anahtarı çevirdiğinde katili duydu. Ayak seslerini işittiğinde solukları değişmişti. Katilin cebinden çıkardığı suç aleti, yaşlı adamın bedeninde sekiz farklı noktaya saplandı. Kapı aralık kalmıştı. O akşam, babasını memleketleri Sakarya'ya götürmek için eve gelen Faruk Özcan'ı, hol girişine uzanmış ceset karşıladı.

Zanlıyı 16 farklı görüntü fişledi


Üsküdar Asayiş Büro Amirliği'ne bağlı ekipler cinayet mahalline geldi. Dosyayı devrettikleri Cinayet Masası, işlenen suçun aydınlatılması adına dümeni bölgede yer alan MOBESE kayıtları ile güvenlik kamerası görüntülerine kırdı. Olay Yeri İnceleme Ekipleri'nin, cesedin üzerinde bulduğu makbuz, polise yürüyeceği yolun adresini tarif etti. Suç aleti bulunamadı. İlk olarak banka görüntüleri incelendi. Yaşlı adamın bankadan ayrıldıktan sonra yol aldığı güzergahlar tek tek tarandı. Teşkilata girmeden önce eğitimini aldığı psikoloji dalında hayatını sürdüren polis memuru Şahin, istirahatını bölerek görüntülerin buluşma adresi olan Asayiş Şube Müdürlüğü'ne geldi.
24 noktadan elde edilen görüntüleri saniye saniye izlediler. Kilidi, Özcan ile birlikte aynı karelerde görüntülenen ve uzun süre yaşlı adamı takip ettiği ortaya çıkan kahverengi ceketli adama vurdular. Yeniden taranan banka görüntülerinde maktul içeriye adım attıktan sonra aynı kişinin bankaya girdiğini, sırasını bekleyen Özcan'ın yanına oturduğunu, parasını çekmesinin ardından bankadan ayrılan Özcan'ın peşinden dışarıya çıktığını tespit ettiler. Banka şubesi ile Özcan'ın oturduğu ev arasındaki güzergahlar üzerinden elde edilen 16 farklı görüntü, kahverengi ceketli o adamı şüpheli olarak fişledi.

Altın soru: "Peki katil o değilse?"


Soluğu Asayiş Şube Müdürlüğü'nde alan Polis Memuru Şahin, görüntülerin karşısına oturtarak "yüz hatlarına göre vücut okuma sanatı"nı icra etti. Mesai arkadaşları ile birlikte gözlerini kıstı. Damarlarındaki kan dolaşımına kadar tahlil ettikleri şüphelinin içerisinde gizlenen suç potansiyelini, takip esnasındaki adımlarından; yürüyüş şekli ve kısa aralıklarla değişkenlik gösteren mimiklerinden çıkartarak kovuşturma dosyasına eklediler. Teşhis özellikleri gözden geçirildi.
Saç rengi, modeli, dudak, çene ile yanaklarının yapısı ve burnunun şekli istenen ipuçlarını polise vermeye yetmişti. Robot resmi çizdiler. İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nün "Suçlular Albümü" açıldı; şüphelinin kimliği belirlendi. Suçu işlediği yönünde somut delilere ulaşılan kahverengi deri ceketli o kişi artık şüpheli değil, kaçak bir "fail-i firar"dı. Emniyet'in "Arananlar Listesi"ne eklendi. İsmi Uğur Kemal E., yaşı 36'ydı. Hakkında yakalama kararı çıkartılan zanlının, geçmişte yaşlı vatandaşlara yönelik bir takım suç eylemlerine karıştığı ve Emniyet Müdürlüğü'nde sabıkasının bulunduğu ortaya çıktı.
Tebeşiri eline alan Cinayet Masası Amiri, tahtaya karaladığı "yaşlılar" sözcüğünün sonuna ünlem işaretini yerleştirdi. 20 dakikada ekibini büroya topladı. Elleri kelepçe bekleyen kişinin fotoğrafı, geniş ekrandan dedektiflere gösterildi. Kamera görüntülerinden oluşturulan klibi, belgesel tadında izlediler. Yakalayacakları kişinin özelliklerini, 24 saat ellerinin altında tuttukları defterlere en ince detaylarına kadar not ettiler. Her ay emekli maaşlarının dağıtılacağı tarihlerde sivil ekiplerini Beykoz, Kadıköy, Kartal, Maltepe, Ümraniye ve Üsküdar'da yer alan bankaların çevresine nöbete dikti. Dedektifler seyyar tezgah açtı, iş adamı süsü ile girdikleri bankalara müşteri oldu, banka veya bankamatiklerden para çeken yaşlı vatandaşları gizliden gizliye takibe aldı.
Aylar süren nöbet zincirinin en önemli halkasını, "Av Mevsimi" filminde olduğu gibi camları koyu sivil ekip araçlarında gözleri suçlu arayan Cinayet Dedektifleri oluşturdu. Bayrağı devredip yeniden devralarak "hırs" kelimesi eşliğinde ısrarla beklediler. Farklı kamuflaj teknikleri ile zanlının peşine düşen sivil soruşturmacıların işbirliği, 325 gün sürdü. Uzun soluklu kaçışa, 4 Nisan 2012'de nokta koydular. Zanlı, Çarşamba günü saat 14:30 sıralarında Ümraniye'deki bir banka şubesine girdiği esnada sivil ekiplerin radarına takıldı. Anonslardan açık adres geçildi. "Hazır olun!" uyarısı, telefon hatları arasında dolaştı.
11 ay bölgeyi kontrol altında tutan Cinayet Masası'nın ekipleri, alana hakim "kurt sürüsü" edasında keskin bakışları ile çembere aldıkları kurbana kilitlendi. Üzerindeki takım elbise ile tek başına bankaya süzülen Cinayet Polisi, bankada ifadesiz yüz hatları ile oturan zanlıyı izledi. Fiziksel özellikleri süzgeçten geçirildi. Zanlı, sezgilerinin uyarısıyla oturduğu yerden kalktı; bankanın kapısına doğru ilerledi. Cam bölmenin arkasından hedefe kilitlenen Cinayet Polisi, yaklaşan zaferin son saniyelerini dışarıda bekleyen devrelerine aktarıyordu: "Çıkıyor! Üç, iki, bir, şimdi!
Derin ve uzun bir nefes alarak hızla yürüdüler. Kendisine yeni kurbanlar arayan zanlı, bankadan çıktıktan 10 saniye sonra gözaltına alındı. İşittiği son cümle, "Susma hakkına sahipsin" oldu. "Fail-i firar" zanlının yakalanışının 20 dakika sonrasında kendisini bulduğu yer, Asayiş'in merdivenleri oldu. Korkunç cinayette ilk perde aralanmış fakat şüphenin merkezi olan Cinayet Masası'nın altın sorusu kısa sürede dile geldi: Peki katil o değilse?

Polis kahverengi ceketi bulunca


Katil zanlısı, "sorgu odası"nı şaşırtmadı; cinayeti inkar etti. 16 Mayıs'ta İstanbul'da olmadığını öne sürdü. "Şahidin var mı?" sorusu karşısında kendisini çıkmaz sokağa itecek cevaba mahkum oldu. "Yok" dedi. Sorguyu gerçekleştiren cinayet polisi, "İşlemlerin tamamlanana kadar bizimle kalacaksın. Düşün, taşın. Belki hatırlarsın!" diyerek nezarethanenin kapısını açtı. Kamera görüntüleri ve geçmişine yönelik suç delilleri eşliğinde sevk edildiği mahkeme tarafından cezaevine gönderilen zanlının, Kadıköy'de H.D. isimli arkadaşı adına kiralanan tek gözlü bir evde saklandığı belirlendi. Zanlıyı gizleyen adrese gidildi. Dolabı açıldı, kıyafetleri incelendi. Cinayetin işlendiği gün kamera görüntülerine yansıyan zanlının üzerindeki kahverengi ceketi buldular. "Kuşku" sözcüğünü soruşturma dosyasından silip atacak delil, Adli Tıp Kurumu'nda uzmanların sedyesine yatırıldı. Nazik davrandıkları deri ceketi incelemeye aldılar.
Katil zanlısı, üzerine kan bulaşan veya sıçrayan kumaşların havasız ortamlarda kapalı halde tutulduğunda, kan lekelerinin kırmızı rengini yıllarca muhafaza edeceğini bilmiyordu. Ceketin iç astar kısmında rastlanan sertleşme, kan lekesi şüphesini uyandırdı. "Luminal" çalışması ile parlatılarak tamamen ortaya çıkartılan küçük kan lekeleri, ilaçla ıslatılan beyaz pamuklara geçirildi. Pamukları bölgeye sürerek örnekleri alan Adli Tıp Uzmanları, Özcan'ın cesedinden alınan kan ve doku örnekleri ile cinayeti işlediği düşünülen zanlının ceketinin astar kısmından çıkartılan kan lekelerini karşılaştırdı. Zanlı, gelişmelerden habersiz tahliye olacağı günü bekliyordu.
Cinayet Masası artık zanlıyı değil, Adli Tıp'ın raporunu ve İstanbul'da işlenen diğer cinayetlerin zanlılarını takip edecekti. 5 Kasım 2012 Pazartesi sabahı DNA örneklerine ait rapor, İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne ulaştırıldı. 214 gün süren incelemede ceketten elde edilen kan lekesinin maktulü işaret ettiğinin altı çizildi. DNA profilleri birebir örtüşmüştü. Soruşturma dosyasına kalın harflerle yazılan "kahverengi ceket" içerisinden çıkartılan kurumuş kan lekeleri, bıçaklanarak öldürülen Özcan'a aitti. Cinayetin ardından 18 ay geçmiş, soruşturmanın ikinci perdesi de aralanmıştı. Vahşi cinayet, Adli Tıp Kurumu'nda görev alan uzmanlar ile Cinayet Masası Dedektifleri'nin omuz omuza ve uzun soluklu mesailerine sahne olan 539 günün ardından aydınlığa kavuşmuştu.
EMİR SOMER
emir.somer@sabah.com.tr

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.