Giriş Tarihi: 11.3.2013 15:19 Son Güncelleme: 12.3.2013 01:04

İngilizce emri anlamadık ve öldük!

Bilinmeyen yönleri ve fotoğraflarıyla unutturulan savaş Kore...

Bundan 63 yıl önce, 17 Ekim 1950'de ilk Türk tugayı Güney Kore'ye ayak bastı ve Kore Savaşı'nda Kunuri'de büyük kayıplar verdi. Amerikalılar'ın çekildiği, zayiat vermediği bir bölgede Türk tugayının ağır kayıp vermesinin nedeniyse yıllarca açıklanamadı. Bölgeye sonradan tercüman olarak giden Tuna Baltacıoğlu yıllar sonra kayıpların nedenini Yeni Aktüel'e açıkladı: "Amerikalılar 'çekilin' dedi. Tabii İngilizce. Kimse anlamamış."

Kore Savaşı…1950'de başlayan ve 1953'te son bulduğunda ardında toplam 4 milyona yakın asker ve sivil ölü bırakan bu savaş hem Türk hem de dünya tarihinde son derece önemli olmasına rağmen, Türkiye'de de dünyada da gereken önemi hiçbir zaman göremedi. Hakkında ne film üstüne film çekildi Vietnam örneğindeki gibi, ne de cilt cilt romanlar yazılıp tahliller yapıldı. Oysa Kore Savaşı'na katılanların çoğu aramızda, hayatta. 17 Ekim 1950, ilk Türk tugayının Güney Kore'nin Pusan şehrine çıkarak savaşa fiilen katıldığı tarih. Bu savaşta Türkler'in hanesine düşen şehit sayısı 718. Türk tugayı en büyük kaybı Kunuri'de gerçekleşen çarpışmada verdi. Amerikalılar'ın çekildiği bir bölgede Türk tugayının ağır zayiat vermesinin nedeni net olarak açıklanamadı. Birbirinden farklı nedenler ileri sürüldü. Bu nedenler arasında öne çıkansa, Amerikalılar'ın kendilerini kurtarmak için Türk birliğini bilinçli olarak Çinliler'le karşı karşıya bıraktığı yönündeydi. Kulaktan kulağa yayılan bir başka nedense tugayın tercümanı olmadığı, cephede Amerikalılar'la iletişim kurulamaması nedeniyle zayiat verildiği iddiasıydı. Cepheye tercüman gönderilmesinin bu ağır zayiat sonrasına rastlaması, adeta son iddiayı doğrular nitelikte. Varsayımda bulunmaktansa Kore savaşında cephede tercümanlık yapmış iki ismin kapısını çaldık: Tuna Baltacıoğlu ve Refik Erduran.

Tuna Baltacıoğlu'nun Kore Savaşı anılarını anlattığı Savaş İçinde Barış adlı bir de kitabı bulunuyor. Ünlü gazeteci yazar Refik Erduran'ın aynı temalı bir kitabı yok ama İblisler, Azizler, Kadınlar isimli kitabında Kore Savaşı anılarına da değiniyor. Görüşme yaptığımız bir diğer isim de Kore Savaşı'na dair nadir kitaplardan birinin, "Kore Savaşı/ Unutulan Savaş ve Gazi Faruk Pekerol'un Anıları" adlı kitabın yazarı, MİT eski görevlisi Bülent Ruscuklu...

"Noel'de evdeyiz!"

Soğuk savaşın ısındığı dönemde, 1950-53 yılları arasında gerçekleşen Kore Savaşı, Kuzey Kore'nin Sovyetler Birliği'nin desteğiyle sınır olarak kabul edilen 38. paraleli geçerek ABD yanlısı bir hükümetin işbaşında bulunduğu Güney Kore'ye saldırmasıyla başladı. Bunun üzerine BM Güvenlik Konseyi, üyelerini saldırıyı durdurmaya çağırdı. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Güney Kore'de hâkim güç olan ABD'nin Başkanı Harry Truman BM'nin askeri harekâtı çerçevesinde bölgeye çıkma emri verdi. BM Güvenlik Konseyi'nin çağrısına ABD'den sonra ilk uyan ülkeyse henüz NATO üyesi olmayan ve NATO'ya girmek isteyen Menderes iktidarının Türkiye'si oldu.

BM kuvvetlerinin Kuzey Kore'yi bozguna uğratıp 38. paralele doğru ilerlemesi üzerine Çin bunu kendine tehdit olarak algıladı ve eğer harekât durmazsa savaşa dahil olacağını belirtti. Özellikle Amerikalı Komutan Douglas MacArthur'un "Noel'de evdeyiz" adlı saldırı planıyla birlikte 180 bin Çinli, gönüllü asker olarak savaşa girdi. Tuğgeneral Tahsin Yazıcı komutasında savaşa dahil olan Türk tugayıysa en önemli sınavını bundan sonra verdi.
Kunuri Muharebesi
26 Kasım 1950'de Çin kuvvetlerinin Amerikan ikinci tümenine ve Güney Koreliler'e ağır kayıplar vermesiyle başlayan Kunuri Savaşı'nda 9. Kolordu'ya bağlı Türk tugayının görevi Kunuri'den daha kuzeyde bulunan Tockhon Kasabası'na girmekti. Ancak Türk Tugayı Kunuri'de büyük kayıp verdi.

Amerikalılar'ın çekildiği bu bölgeden tugayın niçin ayrılmadığı o dönem çok tartışıldıysa da net bir açıklama yapılmadı. Kore Savaşı'na tercüman olarak sonradan gönderilen Tuna Baltacıoğlu ise bu kaybın nedenini 56 yıl sonra Yeni Aktüel'e açıkladı: "Amerikalılar çekilin dedi. Tabii İngilizce. Kimse anlamamış." Baltacıoğlu'nun anlattığına göre, Tokchon'da düşman alayı olduğu bilgisi gelince, Amerikalılar eski konuma dönme emri verdi. Bu emrin anlaşılamamasından dolayı Türk askerleri Çinliler'le karşı karşıya geldi ve büyük kayıp verildi. Bunun üzerine Genelkurmay Kore Savaşı'na 15 tercüman gönderdi.

Baltacıoğlu o günleri şöyle anlatıyor: "Kunuri'de hiç tercüman yoktu. Geri çekiliyorlar. Bu emri kimse anlamamış. Ardından acele tercüman istediler. Biz de Kunuri savaşından sonra gittik."

Tercümanların arasında yer alan Refik Erduran da Kunuri muharebesi sırasında Türk tugayında hiç tercüman bulunmadığını ve tercüme sorunu yaşandığını doğruluyor. Ancak Erduran "Amerikalılar dayanın demişler. Bizimkiler zaten dayanmaya karar vermiş. Çekilmeye niyet zaten yokmuş. Biliyorsunuz Türk askeri zaten çekilmez...." diye açıklıyor kaybın nedenini.

"Kore Savaşı" adlı kitabın yazarı ve MİT'te 27 yıl çalıştıktan sonra emekli olan Bülent Ruscuklu ise konuyla ilgili araştırmalarında tercüme sorunundan dolayı kayıp verildiğine dair hiçbir bilgiye, hiçbir belgeye rastlamadığını belirtiyor. Ruscuklu'ya göre Kunuri muharebelerinde kayıpların artmasının nedenlerinden biri de BM'ye bağlı birlikler arasında haberleşmenin kesilmesi ve aksaması. Çinliler'in saldırısından sonra birliklerin dağıldığını anlatan Ruscuklu, olayla ilgili yaptığı araştırmalarda edindiği bilgileri şöyle aktarıyor bize: "Tugay Komutanı Tahsin Yazıcı emrin tugayın durumuna uygun olmadığına kanaat getirerek sorumluluğu üzerine aldı ve bu yolu tıkadı.Yazıcı'nın hatasına rağmen Türk tugayının, ayrıca ABD tümeni ve G.Kore tümeninin konumları düşmanın yaklaşmasını engelleyerek ordunun kuşatılmasına mani olmuştur. Türk tugayı geri çekilirken düşmanın ilerlemesini yavaşlatmış ve 9. Kolordu ve dolayısıyla 8. Ordu çekilebilme imkânı bulmuştur."
Kore tugayı komutanı 6-7 Eylül olaylarında!
Kunuri Muharebesi'nin ardından bölgeye bir aylık gemi yolculuğuyla giden Refik Erduran'ın Kore'ye dair oldukça ilginç anıları var. Refik Erduran Amerikalı askerlerin daha fazla silah gücüne dayanan bir üsluba sahip olduğunu, General Tahsin Yazıcı'nın yerine gelen Türk Tugay Komutanı Namık Argüç'ün ise daha çok Osmanlı döneminden kalma bir hava içinde bulunduğunu söylüyor.

Erduran'a göre Tugay Komutanı Argüç askere pek değer vermiyordu: "Allah rahmet eylesin, Argüç Mehmetçik'in canına pek değer vermezdi. Aklı fikri esir almaktı. Çünkü Amerikalılar çok esir isterlerdi ki sorguya çekilerek karşı tarafa dair istihbarat alınsın. Bu yüzden boyuna esir alınsın diye askerleri gerekli gereksiz keşfe çıkartırdı. Amerikalılar'ın gözüne girip kendisi hakkında Genelkurmay'a iyi rapor vermelerini sağlamak istiyordu. Çoğu kereler keşif kolları gözümün önünde havan ateşiyle parçalandı. Daha sonraları Genelkurmay İkinci Başkanı da olan Kore'deki Harekat Dairesi Başkanı Turgut Sunalp bile bu duruma isyan ediyordu."

Daha da ilginç olansa Namık Argüç'ün Kore Savaşı'ndan sonra 6-7 Eylül 1955 olaylarında İstanbul Sıkıyönetim Komutanı olarak görev yapması.

"Ölen niyazi oldu!"

Kore Savaşı'nın diğer savaşlarla karşılaştırıldığında unutulan bir savaş olarak kalmasının bilinçli bir tercih olduğunu söylüyor Bülent Ruscuklu. "Kore Savaşı unutturulmak isteniyor" diyor, "her ne kadar internetten Kore Savaşı ile ilgili bol bol belge bulmak mümkünse de, diğer savaşlara göre yetersiz. Hele film dünyası için..." Ruscuklu bunun nedeninin, İkinci Dünya Savaşı kahramanı General Mc Arthur'un Kore Savaşı'nda başarısızlığının üstünün örtülmek istenmesinden kaynaklandığını söylüyor. Zira Mc Arthur Kore Savaşı nedeniyle ABD Başkanı Truman ile anlaşamamış ve görevinden alınmıştı. Refik Erduran'a göre bir başka neden de Kore Savaşı'nda kazananın olmaması! Erduran'ın deyişiyle "Maç berabere bitti. Ölen niyazi oldu!" Bugün bakıldığı zaman Kuzey Kore hâlâ bu savaşın acısını çekiyor.
Güney Kore dün, bugün
Refik Erduran cephede tercümanlık yaptığı Güney Kore'ye birkaç yıl önce yeniden ve bu kez turist olarak gitmiş. Savaşta tanık olduklarıyla bugününü kıyaslama imkânı bulmuş. Şöyle anlatıyor: "O zamankilerin bugünkü Güney Koreliler'le uzaktan yakından alâkası yoktu. Perişanlık, yoksulluk değil yalnız, yangın yeri gibiydi. Dağılmış, kendi kişiliği henüz netleşmemiş bir haldeydi. Amerikan ağırlığı orada onur kırıcı bir haldeydi. Biz de Amerikalılar güvende olmadığından girmiştik oraya. Pusan'a ilk biz çıktık. Bir ay denizlerde geçmiş... İnsanın önüne küçük çocuklar çıkıp 'gelin gelin' diyor. Maalesef bizim subaylar çocukların peşinden gitti. Çamurlu sokaklar, köy virane gibi.. Birçok ev tek oda ve ortaya asılan bir çarşafla ayrılmış. Bir tarafta çocuklar, baba falan oturuyor. Diğer tarafta evin kadını gelenler subaylara 'hizmet' veriyor! Çocuğu, babası falan orada otururken! Güney Koreliler gittiğimizde buna katlanır bir haldeydiler. Savaş sırasında askerler kendini emniyete alır. Asıl tehlikede olan perişan sivil halktı. Kadınlar ellerinde bebeklerle yollara düşmüşler… Açlar, perişanlar... Yanlarından geçerdik. Güney Kore'ye birkaç yıl önce gittiğimde bambaşka bir gezegen gibiydi. Bizden çok daha ileri gitmişler."
"Kore savaşını Philby başlattı!"
Refik Erduran söyleşimiz sırasında savaşın başlangıcına dair ilginç bir bilgi de veriyor. Bir Bulgar istihbarat şefi, Dimos Stankov, zamanın dünyaca ünlü casusu Kim Philby hakkında daha önce hiç duyulmayan bir bilgiyi aktarmış Erduran'a. Bunu ilk defa Yeni Aktüel'e açıklayan Erduran'ın verdiği bilgiye göre; İngiliz casus Philby, Washington'da CIA'yle bağlantı kurma noktasının başına geldiğinde Amerikalılar'ın atom bombasıyla ilgili sırlarını öğrenir. O sırada Sovyetler, Doğu Asya'da nasıl bir politika izleyeceklerini düşünürken Philby'nin "Merak etmeyin Amerikalılar'ın elinde çok sınırlı sayıda atom bombası var. Bir şey yapamazlar" sözü üzerine harekete geçerler. Doğu Asya'da Amerikan emperyalizminin hâkimiyetine son vermek isteyen Sovyetler, Kuzey Kore'yi silahlandırır. Cesaret bulan Kuzey Kore de Güney Kore'ye karşı saldırıya geçer. Dolayısıyla Erduran savaşın çıkmasının ve Türk tugayının Kore'ye gitmesinin Kim Philby'nin Ruslar'a verdiği bilgiden kaynaklandığını belirtiyor. Erduran şöyle devam ediyor: "Kore Savaşı'nın gerisinde bunlar vardı. Biz de Türkiye'de bütün bunlardan, dünya tablosundan habersiz illa NATO'ya girelim diye tutturuyoruz. Şimdi AB'ye almak için nazlandıkları gibi NATO'ya almak için de nazlanıyorlar... O zaman Menderes iktidarı var. Kore'ye asker yollarsak bizi NATO'ya alırlar, sırtımızı sıvazlarlar deniyor. Türk Tugayının gitmesine böyle karar verildi."
Agop Arad'ın kardeşi
Tuna Baltacıoğlu, Kore savaş anılarını kaleme aldığı Savaş İçinde Barış adlı kitabında ünlü ressamlarımızdan Agop Arad'ın Kore Savaşına katılan kardeşinin nasıl öldüğüne dair anısına da yer vermiş. Aktarıyoruz.

"Bir gün Hüsamettin Bozok'tan bir haber aldım. Müşterek dostumuz ressam Agop Arad'ın kardeşi de Kore'de Türk birliğinde er olarak görev yapıyormuş. Agop ilgilenmemi rica etmiş. Araştırdım ve Agop'un kardeşini buldum. Adı galiba Jak'tı, yanılıyor olabilirim. Oturduk uzun boylu oradan buradan konuştuk. Ağabeyi gibi candan ve sevimli bir insandı. Yapabileceğim bir isteği olursa bana iletmesini söyledim. Günlerden bir gün elinde bir kâğıtla geldi. Subaylara belirli sürelerle beş günlük Japonya'ya gitme izni veriliyordu. Erler bundan yararlanamıyordu. Agop'un kardeşi de liste hazırlamış. Tokyo'ya gittiğimde bunları kendisi için satın almamı istiyordu. Para da getirmişti. Listeye bir göz attım, anlaşılan İstanbul'daki ailesine ve dostlarına Japonya'dan hediyeler götürmek istiyordu. Tokyo'ya gittiğimde istediği şeyleri alacağımı söyledim. Aradan kısa bir süre geçti. Çadırımda oturuyordum. Biri geldi "Bir er kaza kurşunuyla vurulmuş, galiba sen de tanıyormuşsun" dedi. Hemen yerimden fırladım, olay yerine koşturdum ama yapacak bir şey kalmamıştı.Agop'un kardeşi çadırında otururken arkadaşı silahını temizliyormuş, tam da karşısında duruyormuş. Nasıl olduysa silah birden ateş almış ve mermi Jak'ı başından vurmuş. Kurtarma olanağı bulunamamış. Durumu yazıp Hüsamettin Bozok'a anlatmak istedim. Jak'ın ben de parası olduğunu, Tokyo'dan bazı şeyler istediğini, bu üzücü olaydan sonra Agop'un nasıl hareket etmemi istediğini sordum.Agop siparişi aynen getirmemi istiyordu.
Kore'de savaş sürecinde yaşadığım en acı olay budur!"

ALİ SELİM EMEÇ / 2006, Aktüel arşiv

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.