Giriş Tarihi: 30.04.2013 17:31 Son Güncelleme: 2.05.2013 01:55

Bir cinayetin perde arkası

Vahşi cinayeti, sekiz yıl aradan sonra Seri Katil Dağlı’nın işlediği ortaya çıktı!

Yıl 1999… İstanbul Esenler'de tek başına yaşamını sürdürmekte olan 40 yaşındaki Hayriye Kuruderviş, evinde ölü bulundu. Tek bacağı protezdi ve engelliydi.Cinayet zanlısının saldırısında tecavüze maruz kalmış, bıçak darbeleri ile son nefesini vermişti. Vahşeti gerçekleştiren katil, cesedi ve kendisine ait delilleri yok etmek istedi. Salonu ateşe vererek yaktı. İtfaiye, sağlık ekipleri ve İstanbul polisi, cinayet mahallinde buluştu. Ceset, İstanbul Adli Tıp Kurumu morguna kaldırıldı. Olay Yeri İnceleme ekipleri, mutfak tezgahındaki boya kapağının içerisinde söndürülmüş bir adet sigara izmariti ile karşılaştı.Zarar görmemesi için özel tüp içerisine yerleştirilen ve mercek altına alınan izmarit, polis laboratuvarında biyolojik delil haline dönüştü. İzmarit üzerindeki tükürükten alınan DNA örnekleri, "katil erkek" dedi fakat cinayeti işleyen kişi veya kişiler ile o izmaritin sahibi, yapılan çalışmalara rağmen belirlenemedi.
Tecavüz ediyor, bıçaklıyor, boğuyor
"Esenler Vahşeti" olarak adlandırılan olay, 28 Şubat 2007 Çarşamba günü meydana geldi. 48 yaşındaki Bakiye Seyhan dört yerinden bıçaklanarak, 18 yaşındaki kızı Meryem Seyhan ise boğularak öldürüldü. Cinayetlerin zanlı veya zanlıları, katliamın ardından Bakiye Seyhan'ın büyük kızı Ü.Ö.'nün dört yaşında olan kızı Ö.N.Ö. ve altı yaşındaki oğlu U.Ö.'nün ellerini bağladı ve çocukları banyoya kilitleyerek evi terk etti.
Vahşet, 2 Mart 2007'de ortaya çıktı. Çalıştığı için hafta aralarında çocuklarını, annesi Bakiye Seyhan'a bırakan anne Ü.Ö., çocuklarını alacağı cuma sabahı annesini aradı fakat telefon yanıt vermedi. Kardeşi F.S.'yi arayarak durumu bildirdi. İki kardeş vakit geçirmeden evin yolunu tuttu. Kapıyı çaldılar; yanıt alamadılar. Merak içerisinde kulaklarını kapıya dayadılar. Derinlerden duydukları yıkıcı sesler eşliğinde "155 Polis İmdat Hattı"nı aramaktan başka çareleri yoktu. Çocuklar çığlık atıyor, ağlıyor ve bağırıyorlardı. Çilingirin açtığı kapıdan eve süzülen polis, ilk olarak hol girişinde anne Bakiye Seyhan'ın cesedi ile karşılaştı. Bakiye Seyhan'ın cesedi yarı çıplaktı. Polis, ardından ikinci cesedi gördü. Yarı çıplak olan ikinci ceset, 18 yaşındaki Meryem Seyhan'a aitti. Tecavüze uğramışlardı. Çifte cinayete tanık olan ve anneanneleri ile teyzelerinin cesetleri ile aynı hanede 42 saat soluyan iki küçük çocuk, banyoda birbirlerine sarılmış olarak bulundu. Ağlamış, bitkin düşmüşlerdi. Çifte cinayette can veren Bakiye Seyhan ile Meryem Seyhan'ın cesetleri, otopsi yapılarak inceleme altına alındı. Yan yana öldürülen ikili, Esenler Kemer Mezarlığı'nda yan yana toprağa verildi. Cinayetlerin işlendiği evde gerçekleştirilen olay yeri incelemesinde, anne Bakiye Seyhan'a ait ziynet eşyalarının çalındığı belirlendi. Zanlı(lar), vahşetin boynuna hırsızlık süsü takmak istemiş olabilirlerdi.


İlk şık: "Cinnet getirdi ve intihar etti"
Başta, annesi ile küçük kardeşini yitiren Ü.Ö. olmak üzere bütün aile bireyleri sorgulandı. Annesinden haber alamaması sonucu ortanca kardeşi ile eve giden ve polisi arayan Ü.Ö., inşaat işçisi babası Şükrü Seyhan'ın alkol bağımlısı olduğunu, evde zaman zaman ufak çaplı tartışmaların yaşandığını ifade etti. Ü.Ö., "Babamın katil olabileceğini düşünmüyorum!" cümlesi ile ifadesini noktaladı. Evin 53 yaşındaki reisi Şükrü Seyhan, İstanbul Cinayet Masası'nın ilk şüphelisi olmuştu. Alkolikti ve kayıptı. Dört gündür kimse tarafından görülmemişti. Telefonunda sinyal yoktu. Polisin üzerinde durduğu ilk seçenek, Şükrü Seyhan'ın cinnet getirerek aile içi katliam yaptığı, intihar ederek yaşamını noktaladığı ihtimali oldu. Polis, soruşturmanın ilk aşamasında tam 34 kişinin bilgisine başvurdu. Şükrü Seyhan'a ulaşılamamıştı.
Cinayetlerin işlendiği 28 Şubat Çarşamba gününün ardından tam 42 gün geçmişti. Esenler'de yer alan bir inşaattan yükselen ağır koku, ceset şüphesini doğurdu. İhbar Cinayet Masası'na ulaşmış, ekipler 11 Nisan 2007 Çarşamba sabahı soluğu söz konusu inşaatın bodrum katında almıştı. Üzerine toprak atılan ve kısmen çürüyen ceset, polis tarafından aranan ve Bakiye ile Meryem Seyhan cinayetlerinin düğümünü çözeceği düşünülen Şükrü Seyhan'a aitti. Yüzü tanınmayacak halde olan Seyhan'ı, kardeşi üzerindeki ceketten teşhis etti. Cesedin Şükrü Seyhan'a ait olduğu, biyolojik inceleme ile kesinleşti. İnşaatın müteahhidi ve çalışanları gözaltına alındı. "Ölüm makinesi"nin adı, inşaat çalışanları arasında oluşturulan sabıkalılar listesinin ikinci satırında yazıyordu: Zeki Dağlı… Künyesi, dedektifleri hayrete düşürdü. İnşaatlarda boyacılık yaparak geçimini sağlıyor, çevresi ile sürekli kavga ediyor ve bağımlılık derecesinde alkol kullanıyordu. İstanbul'da yaşayan 41 yaşındaki Dağlı'nın, 1981 yılında 11 yaşındaki Ö.T. isimli kız çocuğuna tecavüz etmek suçundan yargılandığı ve ikisi Sinop'ta (Tokat) olmak üzere üç kişiyi öldürdüğü gerekçesiyle hakkında açılan davada hüküm giydiği ortaya çıktı. Zanlı Zeki Dağlı, 1999 yılında tutuklu olduğu cezaevinden, "Rahşan Affı" olarak isimlendirilen "Şartlı Salıverilme Yasası"ndan faydalanarak tahliye olmuştu. Soruşturma kapsamında "insan avcısı seri katil" ile karşı karşıya kalan dedektifler, cinayetler aydınlandıktan sonra 'aile katliamcısı' olarak adlandırılacak olan Zeki Dağlı'yı 12 Nisan 2007 Perşembe günü gözaltına aldı. Vakit kaybetmeden DNA incelemesi yapıldı. "Esenler Vahşeti"nde tecavüz edildikten sonra öldürülen Bakiye ve Meryem isimli kadın maktullerin cesetleri üzerinden elde edilen biyolojik atıklar ile evden alınan kıl ve doku örnekleri, Zeki Dağlı'nın DNA'sı ile birebir uyuştu. Dağlı'nın, Şükrü Seyhan ile arkadaş olduğu ve birlikte sık sık alkol aldıkları ortaya çıktı.
Asayiş Şube'de tüyler ürperten ifade
Seri katil Zeki Dağlı, İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğü'nde gerçekleşen sorgusunda cinayetleri tek tek itiraf etti: "Şükrü'nün karısı ile ilişkim vardı. Evlerine sık sık giderdim. 28 Şubat gecesi birlikte inşaatta alkol alırken yanımıza Mustafa M. ile Arif Ç. geldi. Şükrü'ye, eşi ve kızı ile hakkında mahallede çirkin ve hoş olmayan söylentiler duyduğumu söyledim. Arif, Şükrü'nün kızı Meryem için, 'Yolludur, çok iyi sevişiyormuş' dediğinde inşaatta tartışma çıktı. Ben de 'Kavga edelim rahatlayalım' dedim. O anda Şükrü bıçak çıkarttı. Bana saplamaya çalışırken arkasındaki Arif, Şükrü'yü belinden tuttu. Ben de elinden bıçağı aldım ve arbede esnasında Şükrü'ye sapladım. Öldürdükten sonra inşaatın bodrumuna taşıdım. Üzerini toprak ve tahta parçaları ile kapattım. Ceketinin cebinden evinin anahtarlarını alarak adrese gittim. Bakiye Seyhan ile cinsel ilişkiye girip girmediğimi hatırlamıyorum. İlk olarak kendisi ile konuşmaya çalıştım. Kocası Şükrü'yü alkole alıştırdığımı söyleyerek benimle tartışmaya başladı. Kocasını öldürdüğümü söylediğim zaman bağırmaya başladı. Bıçakladım. Çok alkollüydüm ve kendime hakim olamadım. Bakiye Seyhan'ı bıçakladığım anda kızı Meryem müdahalede bulundu. Ona vurarak uzaklaştırdım. Bayılmıştı. Meryem'i ben öldürmedim. Meryem'i, Mustafa ile Arif de boğmuş olabilir."
Bakırköy Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ayhan tarafından hazırlanan iddianamenin ardından mahkeme; Zeki Dağlı, Mustafa M. ve Arif Ç.'yi tutukladı. Şükrü Seyhan'ın öldürüldüğü inşaatın müteahhidi ve iki çalışanı, Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada yargılandı. Karar duruşması, (yukarıdan aşağıya) Anne Bakiye Seyhan, baba Şükrü Seyhan ve kızları Meryem Seyhan, seri katil kurbanı oldu. 2010 yılı Nisan ayında yapıldı. "Üçlü Esenler Vahşeti"ne ceza yağdı. "Bütün suçları tek başıma işlemem mümkün değil" ifadesinde bulunan seri katil Zeki Dağlı, üçü ağırlaştırılmış olmak üzere dört müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme heyeti; sanık Dağlı'ya, arkadaşı Şükrü Seyhan'ı öldürdüğü gerekçesiyle bir kez müebbet hapis, Şükrü Seyhan'ın eşi Bakiye Seyhan'ı öldürdüğü gerekçesiyle ise ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası kesti. Dağlı, 18 yaşındaki Meryem Seyhan'ın "cinsel saldırı neticesinde ölümüne neden olmak" suçundan ötürü de iki defa ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Kasten adam öldürmek' ve cinsel saldırı suçları dışında "Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma", 'Nitelikli yağma' ve "Konut dokunulmazlığını ihlal" suçlarını da işlediği gerekçesiyle Dağlı'ya ayrıca toplam 166 yıl hapis cezası kesildi. Mahkeme Heyeti, cinayetleri Dağlı'nın tek başına işlediği fikrinde birleşti ve ikisi tutuklu diğer beş sanığın, suçu işlediklerinin somut delillerle sabitlenememesi sonucu beraatlerine karar kıldı.
Polis, fail-i meçhul dosyaları açınca…
İstanbul Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliği ile Esenler İlçe Emniyet Müdürlüğü Araştırma Büro Amirliği, sır perdelerini araladıkları dolambaçlı yolları uzatmaktan kaçınmadı. Dedektifler, Bakiye Seyhan ve Meryem Seyhan cinayetlerini örnek göstererek İstanbul'da gerçekleşen benzer cinayetler ve saldırılar ile ilgili ayrıntılı rapor hazırladı. Titizlikle hazırlanan çalışma polis kriminal laboratuvarına yollandı. Kapakları açılan dosyalardan bir tanesi, 1999'da işlenen ve insanın kanını donduran "Hayriye Kuruderviş Cinayeti" oldu. Fail-i meçhul cinayetler arasında kendisine yer edinen ve bünyesinde olay yerindeki sigara izmaritinden alınan DNA örneklerinin saklandığı dosya ile 2007 yılında yakalanan Zeki Dağlı'nın cinayetleri arasında belirgin paralellikler saptandı. Hayriye Kuruderviş'e tecavüz edilmiş ve bıçaklanarak öldürülmüştü. Olay Yeri Polisi'nin boya kapağı içerisinde rastladığı o izmarit, kilidi kırdı. Zeki Dağlı Metris Cezaevi'nde, DNA'sı ise polis kriminal laboratuvarında tutukluydu. Laboratuvardaki DNA, cezasına ceza kattı. Kuruderviş'in evinde bulunan sigara izmaritinden alınan doku örneklerine yapılan DNA testi ile Dağlı'dan alınan örneklerin sonuçları benzerlik gösterdi. Olay yerlerinde bulunan izlerden ve delillerden yola çıkarak sayısız suçu aydınlatan kriminal polisi, delil odaklı soruşturmalar kapsamında bir fail-i meçhul cinayeti daha tam sekiz yıl aradan sonra aydınlatmıştı. Şükrü Seyhan, Bakiye Seyhan ve kızları Meryem Seyhan'ı öldüren Dağlı'nın, tecavüz edildikten sonra bıçaklanarak öldürülen ve cesedi yakılan Hayriye Kuruderviş'in katili olduğu belirlendi. Zeki Dağlı'nın, 'Rahşan Affı' ile cezaevinden çıkmasının ardından badana için gittiği evde "Kuruderviş Cinayeti"ni işlediği belirlendi. Polisin "Paralel Cinayetler ve Saldırılar" başlıklı çalışması, 1999'da gerçekleşen bir olaya daha ışık tuttu. Dağlı'dan alınan örnekler, 1999 yılında İstanbul'da tecavüze uğrayan D.Y. isimli kadının elbiselerinden elde edilen sperm ve doku örnekleri ile mercek altına konuldu. Uzmanların gerçekleştirdiği biyolojik karşılaştırmada DNA örnekleri birebir uyuştu ve tecavüz vakasının Dağlı imzası taşıdığı ortaya çıktı. Beş farklı cinayet işlediği sabitlenen seri katil Zeki Dağlı, Türkiye'de uzun yıllardır konuşulan "seri katil" tartışmalarına nokta koyan kişiler arasında yerini aldı. Tıpkı Çivici Katil Süleyman Aktaş (Sekiz yılda altı cinayet), Avcılar Sapığı Yavuz Yapıcıoğlu (18 cinayet) ve Kolici Katil Orhan Aksoy (Beş cinayet) gibi…
Emir Somer / Aktüel

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.