Salı 28.05.2013 00:00
Son Güncelleme: Çarşamba 29.05.2013 09:41

Auschwıtz’in yedi cüceleri!

Nazilerin toplama kampından sağ olarak kurtulan ailenin ilginç öyküsü...

Auschwitz Toplama Kampı'nın belki de en sıra dışı sakinleriydi onlar. Yedisi cüce olan Ovitz ailesinin 10 ferdi, bu kampta Dr. Mengele'nin eline düştüler, deneylerde kobay yapıldılar. En büyük şansları da bu oldu. Defalarca gaz odasına gönderilmekten Mengele sayesinde kurtuldular. Herkesi titreten bu cani doktorla duygusal bir ilişki bile kurdular. Yine bir Yahudi soykırımı öyküsü, ama bu defaki oldukça farklı…

Yahudi Soykırımı, Auschwitz Toplama Kampı üzerine hemen hemen yazılmadık şey kalmadı gibi. Özellikle Auschwitz'te katledilen ya da buradan sağ çıkmayı başaranların öyküleri dillere destan oldu. Nazilerin on binlerce Yahudi'ye mezar yaptığı bu kampın çok değişik sakinleri oldu. Ama hiçbirisi "Auschwitz'in 7 Cüceleri" kadar ilginç olmadı. Yedisi cüce olan Ovitz ailesinin 10 ferdi bu kampa gönderildi, üstelik dünyanın en korkunç canilerinden Doktor Mengele'nin eline düştüler, üzerlerinde tıbbi deneyler yapıldı ama her şeye rağmen hepsi buradan sağ çıkmayı başardı. Daha da ilginci hayatta kalmalarını sağlayan en önemli etken on binlerin katili Dr. Mengele oldu. Bu sıra dışı ailenin ilginç ama ibretlik öyküsü Avrupa'da yayınlanan Yehuda Karen ve Eilat Negev imzalı "Nous Etions des Geants" (Biz Birer Devdik) isimli kitapla yeniden gündeme geldi.
Lilliputlar Auschwitz'te
19 Mayıs 1944 günü Auschwitz-Birkenau Toplama Kampı'na yeni getirilen Yahudiler arasında bir grup oldukça dikkat çekiyordu. Trenden inen kalabalık grubun içerisinde bulunan yedi kişi küçücük boylarıyla hemen fark ediliyorlardı. Transilvanya'dan toplanıp gelen bu insanlar Ovitz ailesiydi. 10 kişiydiler ama içlerinden yedisi doğuştan cüceydiler. Rozika, Avram, Micki, Franziska, Frieda, Perla ve Elizabeth gündelik hayatın pek çok işine uyum sağlayamayacak derecede cüce bedenlere sahipti. Ama bu eksikliklerini birbirlerine kenetlenerek gidermişlerdi ve bu sayede de hayatlarını kazanıyorlardı. Meşhur "Gulliver'in Maceraları" romanındaki cüceler ülkesi Lilliput'tan esinlenererek "Lilliputlar" adında bir tiyatro grubu kurmuşlar, gösteriler düzenleyip, şarkılar söylüyorlardı. Diğer insanlardan farklı ve minicik bedenlere sahip oluşları hayatta olduğu gibi insanlara mezar olacak bu toplama kampında da işe yarayacaktı ama henüz bunu bilmiyorlardı. İleride dumanı tüten bacaları gördüklerinde daha önceden oraya konulan bir esire sordular: "Bu da ne oluyor" diye. Cevap çok netti: "Burası Auschwitz, Yahudilerin mezarı. Sizin de sonunuz bu fırınlarda olacak". Ovitz ailesinin yedi cüce ferdi o zaman nasıl bir yere getirildiklerini anladılar ve korkuyla tanıştılar. Farklı vücut yapıları SS subayları tarafından fark edilince diğer esirlerden farklı bir yere konuldular. Onlara bu kampta ayrı bir görev düşeceği belli oluyordu. Dr. Mengele'nin huzuruna çıkarılacaklardı. Ama bir yandan da kendilerine soruyorlardı: "Madem burası bir ölüm kampı, o halde neden bir doktor var ve neden bizi görmek istiyor?". Bunu da kısa bir süre sonra öğreneceklerdi.
Onları Mengele kurtardı!
Daha sonraları kendisine "Ölüm Meleği" adı verilecek olan Dr. Josef Mengele, bir doktordan çok şeytani ruhlu bir bilimciydi. Toplama kamplarının kendisine sunduğu bulunmaz fırsatı kaçırmıyor ve aciz insanlar üzerinde akla hayale gelmedik deneyler yapıyordu. Kendisini ırkların biyolojik olarak farklılaşabildiği ve Yahudi ırkının asırlar boyunca dejenere olarak bir cüceler ve sakatlar ırkına dönüştüğü görüşünü ispatlamaya adamıştı. Fiziksel şekil bozuklukları bu yüzden çok ilgisini çekiyordu. Yarıdan fazlası cüce olan Ovitz ailesinin ise onun bu konuda yapacağı araştırma ve deneyler için harika kobay olacağı aşikardı. Onlar üzerinden cüceliğin genetik olarak nakledildiğini ispatlamaya çalışacaktı. Zamanla Dr. Mengele ve kobayları olan Ovitzler arasında karmaşık bir ilişki gelişmeye başladı. Dr. Mengele binlerce insan üzerinde acımasız deneyler yapmış, binlercesinin ölümüne neden olmuştu. Ama Ovitzler için o aynı zamanda kurtuluşun da anahtarı olacaktı. Üzerlerinde önemli deneyler yapacağı cüce kobaylarına ihtimam gösteren Dr. Mengele onlara diğer esirlere göre elverişli yaşam şartları sundu. Kampta kendilerine özel bir alanları, kişisel yatakları hatta yıkanmaları için ayrı bir leğenleri bile oldu. Mengele'nin kendilerine sağladığı ayrıcalıkla saçlarını kazıtmaları gerekmiyor, kendi giysilerini giyebiliyorlardı. Ama bunlara karşılık kampta bulundukları sekiz ay boyunca ızdırap veren ve alçaltıcı bir dizi deneye tabi tutuldular. Dr. Mengele'nin tıbbi deneyimli esirlerden oluşturduğu ekip tarafından bayılana kadar kanları alındı. Cerrahlar kulaklarına kimi zaman buzlu kimi zaman kaynar sular doldurdu. Hep deney amaçlı; saçları yolundu, dişleri söküldü, üzerlerine X ışınları tutuldu, bazen de travma yaratacak jinekolojik deneylerde kobay olarak kullanıldılar. Kimi zaman da herkesin önünde saatlerce çıplak tutularak konu mankeni olarak üzerlerinden sunum yapıldı. Tüm bunlar acı verici ve aşağılayıcıy aşağılayıcıydı.
Ama bir başka anlamda ise hayatta kalmalarının garantisiydi. Fırına ya da gaz odasına gönderilmeleri iki dudak arasından çıkacak bir söze bakıyordu. Ama Dr. Mengele'nin deneyleri için onlara ihtiyacı vardı. Hayatta tutulmalarının tek sebebi de buydu. Cani doktorun onlara ihtiyaçları bittiği an, elinden geçen diğer bedensel deformasyonlu insanlar gibi onları asit havuzuna daldırıp iskeletlerini Berlin antropoloji müzesinde sergilenmeye göndermesi işten bile değildi.

Hem cellat hem kurtarıcı!
Ama Mengele öyle yapmadı. Defalarca onların gaz odalarına gönderilmelerini engelleyerek hayatlarını kurtardı. Hatta yer yer onların hayat dolu ruhlarına karşı sıcaklık gösterdi. Aralarında beklenmedik bir yakınlık bile doğdu. Kendi ifadeleriyle Mengele onlara hiç bağırmıyor, asla vurmuyordu. Sert mizacı ve sadist davranışlara olan eğilimiyle bilinen doktor onlara karşı sert değildi. Hatta sinirlendiği zaman sakinleşmek için Ovitz'lerin odasını ziyaret bile ediyordu. İçlerinde en güzelleri olan Frieda'ya iltifatlar ediyor, bebek olan Shimshon'a gaz odasında ölen çocukların oyuncaklarını hediye olarak getiriyordu. Herkesin ödünü kopartan Mengele ile aralarında duygusal bir bağ oluşmuştu. Onlar hayatta kalabilmek için bu duygusal bağı iyi idare ediyor ama neticede kiminle karşı karşıya olduklarını akıllarından çıkarmıyorlardı. Dr. Mengele ileAuschwitz'in yedi cücesi arasındaki bu garip ilişki Rusların geldiği 1945 yılı başına kadar sürdü. Mengele deney notlarının bir kısmını da alarak kurtuluşu kaçmakta buldu ve bir daha asla ortaya çıkmadı. Ovitz ailesi ve yakınları ise Auschwitz cehenneminden sağ kurtulmayı başardılar. İsrail'e yerleştiler ve birer birer ölene kadar orada yaşadılar. En sona kalanları 2001'de hayata veda eden Perla oldu. Perla ölmeden önce kendisine hem cellatları hem de kurtarıcıları olan Mengele'yi soranlara şöyle diyordu: "Ben o iblis sayesinde hayatta kaldım. Ama, Tanrı onun hesabını görecektir".

Aktüel / Birol Biçer

X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.